Emek kutsaldır. Emek alın teridir. Gayrettir, çabadır ve çalışmadır. Allah Resulü “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş değildir.” sözü ile adeta bu kutsallığı tescillemiştir. Yine kendisine en temiz kazancın ne olduğu sorulduğunda “kişinin kendi elinin emeği, bir de dürüst ticaretin kazancı.” der. Emek saygıyı gerektir. İster işveren olsun, ister işçi-memur olsun, bunun gereğini yerine getirmelidir. Menfaatperest ve faydacı bir anlayış. Bu kutsallığa ve saygınlığa gölge düşürür. Millet olmanın milli öngörülerden birisi birlik ve beraberlik ruhudur. Bu ruhu canlı kılan şey insanların saygınlığında gizlidir. Emeğin değerini bilmek bu saygınlığı tesis eden temel taşlardan birisidir. Çalışan hak ettiği ücreti ve alın terinin karşılığını almanın mutluluğunu yaşadığı gibi işveren bu mutluluğa ortak olmakla birlikte uzun vadede ayakta durabilecek dinamiği elde edeceği gibi kazancına kazanç katmanın ve etki alanını geliştirmenin keyfini çıkaracaktır. “Helal” kavramı burada karşımıza çıkan en önemli mihenk taşıdır. Bu kavram insan ve toplumda iyilik, doğruluk ve gönül hoşnutluğunun mutluluğunu yaşatır. O toplumda refah seviyesi yükseldiği gibi birlik ve beraberlik duygusu gelişir. Yoksa ben kazandım, gecemi gündüzüme kattım, aç gözlülüğü içinde bir patron işçisinin emeğini sömürüyor ve helal kriteri semtine bile uğramıyorsa kazancı bereketlenemez. Onun için zenginliği mutluluk ve huzur getirmez. Malı ona yük ve ızdıraptır. Kaybetmesi de kaçınılmazdır. Çünkü “ağlayanın emeği ve elemi vardır.” Somut ve dünyevi algımız, verilen mal ve paranın azalması karşısında eriyip yok olacağını düşündür ve cimriliği özendirir. Oysa ki gerçek bu değildir. Verdikçe ve ihtiyacı olanı düşünüp, emeğin hakkını gözettikçe bir ağacın budanması gibi mal/para daha da çoğalacaktır. Patronun işçiye gelince yok ve kriz bahaneleri altına sığınıp işçinin hakkından ne kadar kısarım hasisliği karşısında, kendisine gelince yok ve kriz edebiyatının esamisi okunmuyorsa, o kazanç huzur getirmez. Realitede kriz ve zarar varsa işçi bunu zaten görecektir. İşçinin geçim standardını ve zor durumdaki halini bir nebze olsun giderecek zam pazarlığı karşısında patronu burnundan kıl aldırmayan tavrı, benim malımın ortağı mısın kibirliliği, bu paraya çalışırsan çalış, yok eğer çalışmak istemiyorsan kapı orada vicdan yoksunluğu keskin sirkenin kendini yok etmesi gibi kendini yok eder. Allah verdiği emaneti benim duygusu ve sevgisi ile sevenleri hatta mal/paraya tapanları sevmiyor. Kimisine dünyada gününü gösterdiği gibi kimisinin akıbetini ahrete bırakıyor. En büyük zenginliğin cömertlik olduğunu sıkça hatırlatıyor. Emeğe saygı; sadece ben kazanayım diğerleri ne yapsın demek olmadığı. Sende kazan bende kazanayım, toplum kazansın ve nihayetinde millet ve memleket kazansın demektir.