DÜNDEN BUGÜNE TÜRKİYE!
Ben kendimi bildim bileli bu kelime büyüyüp bu yaşıma geldim. Hayatımda 1960 İhtilal’ı ile başlayan yasakları bu yaşıma kadar süre gelen zaman içinde adeta özümsemiş biriyim.
60’lı yıllarda sokakta üç kişi bir araya gelip muhabbet etmeye çekinir, hatta korkarlardı. Bırakın iktidar hakkında tek laf etmeyi, yörenizdeki yöneticiler hakkında da ileri geri konuşamazdınız.
Çok şükür bu zincir kırmış bir ülke haline geldik. Geldik gelmesine ya bu defa da topuzun ucunu iyice kaçırdık. Halkın çoğunluk oyu ile iktidara gelen bir Cumhur Başkanına Facebook insana yakışmayacak laflar atanlar. Bilip bilmeden ahkâm kesenler mi dersin almış başını gidiyor.
Bazen düşünüyorum Bu kadar demokrasi fazlamı diye ama sonra: Demokrasinin ne suçu var. Arkadaş, insanlarımızın ayarı kaçık! Futbol takımı tutar gibi parti tutuyoruz. Yapılan hizmetlere gözümüzü yumuyor, yâda insafsızca eleştiriyoruz. Her bir birey adeta bir muhalefet parti olmuş gibi ahkâm kesip eleştiri oklarını savurup duruyor. Yapıcı olmak yerine yıkıcılığa yönelmenin ne kazanç sağlayacağını bile hesap etmekten aciz bir hale gelmiş bu insanlar.
Düne kadar 60 milyon nüfuslu bir ülkeyi yönetemeyenlere laf atmaya korkanlar, bu gün 100 milyona yaklaşan bir Türkiye’ye hizmet vermeye çalışan iktidara olmadık yakıştırmaları yapanlara hayret ediyorum. Gerek 80 öncesi ve sonrası 2000’li yıllara dayanan olumsuzlukları şöyle bir gözden geçirmeye kalkmış olsalardı internette bu derece yırtınıp, ileri geri konuşmamış olurlardı.
Ben burada ülkemizin dünü ve bugününü tartışmayacağım akli baliğ herkes çok iyi biliyor. Bir avuç çatlak sesin ne yapmak istediğine gelince, acaba bu günkü durumdan daha iyisini yapabilecek bir babayiğit varda biz mi bilmiyoruz.
Ne çabuk unutuldu Türk lirasının bol sıfırlı günlerini. Her sabah yeni bir zam ile uyanıp, enflasyon ile paramızın değerinin düştüğünü? O günleri ben unutmadım. Unutanlara da şunu söylemek isterim. Hani bir güzel laf var:
“Bekâra hanım boşamak kolay!” diye.
Bu günlerde de yaşanan enflasyondan şikâyet edenler, geçmişte yaşanan enflasyonlardan haberi yok gibiler.
Ben bu ülkede ne yokluklar gördüm, ne olumsuzluklar yaşadım. Bunları anlatmaya kalksam koca bir kitap olur. Ülkede bir damla akaryakıt bulamayıp günlerce akaryakıt istasyonlarında araba kuyrukları olduğu günleri biliyorum. Kars Alparslan Lisesinde kalorifer yakıtı Fueloil bitmesi sonucu sınıflarda palto ile oturup ders yaptığımız günleri ben unutmadım. Üstelik o yıllarda bu günkü kadar araç bile yokken. Akaryakıt yokluğu yaşamamızın ne kadar komik olduğunu düşünebiliyor musunuz? Gaz kuyrukları, yağ kuyrukları, tüp gaz kuyrukları, çay ve şeker kuyruklarının yaşandığı bir Türkiye den, bu günkü bolluk ve bereket dolu bir ülkeye gelmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu bilmem anlayabiliyor musunuz? Ve bakın o yıllarda bir fincan kahve bile bulamazken, bu gün kahve ve çay çeşitlerinden söz etmek, o yıllar için bir hayaldi. Hiç unutmam Bir Ramazan Bayramı öncesi O dönemin Başbakanlarından birinin bir lafı hala kulaklarımda. TRT’nin yayın yaptığı Siyah-beyaz TV kanalında Bir gazeteci Başbakana soruyor:
“Efendim Bayram yaklaşıyor. Yurt dışından kahve ithal edilecek mi?” diye. Başbakanın cevabı:
“Ne yani dışarıdan kahve ithal edelim. Sonrada ülkenin falına mı bakalım!”
Bu sözler şimdilerde bir hikâye gibi gelse de bu gerçekleri bizler yaşadık. Biz Kars’tan İstanbul’a tam iki günde gelirken, bu gün neredeyse otobüs bileti fiyatına 3-4 saatte uçakla bu yolu kat edebiliyoruz. O yıllarda orta gelirli bir aile uçağa binmesi bir hayalken, bu gün herkesimin bu yolculuğu yapması bir gerçek. Madalyonun diğer bir yüzü ise: Savunma sanayimizin ne derecede büyüyüp diğer güçlü devletlerarasında yer almasıdır.
Yukarıda da belirttiğim gibi eski ile bu günkü Türkiye’yi karşılaştırmak gerekirse gerçekten bir kitap yazabiliriz.
Peki, bütün bu yenilikler yeterlimi? Tabi ki değil! Daha çok çalışıp, daha güçlü bir Türkiye için uğraş vermemiz gerekir. Ancak birde şu çatlak sesler olmazsa!!!