Sözlükte ”bir şeyi iyi ve güzel yapmak, yararlı fiiller işlemek, iyilik yapmak, ikramda bulunmak” anlamlarına gelir. Cibril (a.s.)’ın “ihsân nedir?” sorusuna Hz.Muhammed (a.s.), “Allah’ı görüyormuşsun gibi ibadet etmen; her ne kadar sen O’nu göremesen de O seni görüyordur.” Cevabını vermiştir. İhsan, Allah’ın kullarına kesin bir emridir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “ Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever.”(Bakara/195)
İnsanlar açısından ihsân, üç kısımda zikredilebilir: Bunların başında Allah’a karşı ihsan. Bu Allah’a razı olacağı şekilde kulluk yapmaktır. İkincisi insanlara karşı ihsân. Bu, insanın ana-babasına, eş ve çocuklarına, komşu ve akrabalarına, iyilik yapmak, güzel davranmak, haklarına riâyet etmek ve kusurlarını bağışlamaktır. Üçüncüsü de kişinin kendisine ihsanıdır. Önce sağlam bir iman ve bu imanın gereği sâlih ameller işleyerek Allah’ın rızasını, rahmet, mağfiret, nimet ve cennetini kazanmaktır.
Ailemizde işimizde ve çevremizde bu şuurla hareket edersek üstünden gelemeyeceğimiz problem yoktur. Allah var gam yok parolamız olmalıdır. İbrahim Süresi 37. Âyette “Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.” Belirtildiği üzere ekilecek toprak yok, su yok, Hz. Hacer annemiz ve biricik evladı Hz.İsmail’i ile oraya bırakılınca Hz. İbrahim’e; Ey! İbrahim bunu sana Allah mı emretti diye sordu evet cevabını alınca tamam diyerek tam bir teslimiyetle Allah var sorun yok dedi. Burada şuna dikkat etmeliyiz nasıl olsa Allah bunu emretti benim bir şey yapmama gerek yok demedi, yapılacak ilk şey yavrusuna bir yudum su bulabilmek, teferruata girmeden anlatmak gerekirse, Safa ile Merve arasında koşmaya başladı (sa’y), çalıştı gayret etti Allah da yardım etti. Geçen yazımızda söylemiştik hayat bir imtihan elbette zor sınavlardan da geçeceğiz, Allah bizleri eşimizle işimizle evladımızla her şeyimizle imtihan eder, cenneti kazanmak kolay değil, en küçük bir sıkıntıda vâveyla yapmak, şiddete baş vurmak doğru değildir. Peygamberimiz (s.a.v)efendimizin ailesinde de ufak tefek tatsızlıklar olmuş; O her zaman anlayışlı ve hoşgörülü davranmıştır. Bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır “Eşlerini döven kişiler, sizin hayırlılarınız değildir.”
Bir gün Hz. Ebu Bekir(r.a), Peygamberimizin kapısını çaldı. O sırada kendi kızı ve Allah Rasülü (s.a.v)’nün eşi olan Hz. Aişe annemiz Rasülüllaha karşı sesini yükselttiğini işitti. İçeri girer girmez, öfkeyle kızının üzerine yürüdü. Rahmet Elçisi araya girerek, ona engel oldu. Hz. Ebu Bekir(r.a) çıkıp gitti. Peygamberimiz(s.a.v) Aişe annemize: “gördün mü? Seni babanın elinden kurtardım, diyerek işi tatlıya bağladı. Birkaç gün sonra Hz. Ebu Bekir tekrar geldi. Onları barış içinde görünce, Beni kavganıza kattığınız gibi, barışınıza da katın, dedi. Allah Rasülü( s.a.v) ettik, ettik! Diye cevap verdi.
Sebebi ne olursa olsun kalp kırma, nedeni ne olursa olsun kin gütme, küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler ara. Yazımızı Rahman Süresi’nden bir ayetle bitirelim “İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.” Cumanın bereketi üzerinize ve üzerimize olsun! Selam ve hürmetlerimle…