Rahman ve Rahim olan, iyiliği sonsuz, ikramı bol olan Allah’ın adıyla! Hamd bütün varlıkları yaratan âlemlerin Rabbı olan Allah’a mahsustur. Dua ve selamlarımız Allah’ın resulü, nebilerin sonuncusu, Abdullah’ın oğlu Hz. Muhammed (SAV) ve onun yolunu takip eden inananlara olsun.
Değerli okuyucularım! Yüce Allah’ın yeryüzünde yarattığı en değerli varlık insandır. Her şeyi de onun için yarattığını biliyoruz. Bu insanın değerini yücelten ve alçaltan şeyin iman ve inkâr olduğunu biliyoruz. Peki, inandım demek imanmıdır? İmanın kısaca tarifi, Allah’hu Teâlâ’nın Resulü aracılığı ile gönderdiği kesin olarak bilinen hükümleri tasdik etmek, O’nun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip, bunların gerçek ve doğru olduğuna inanmak demektir. İnkâr ise bunun zıttıdır. Dil ile inanmak, kalp ile inanmak demek değildir. Kalp ile inanmak ise güven ile alakalıdır. Güven yoksa imanda yoktur.
“Ey Resul, kalpleri iman etmediği halde, ağızları ile inandık diyenlerden ve Yahudilerden küfür içinde konuşanlar seni üzmesin.” (Maide 5/41) ayeti bize ışık tutuyor.
İman, Allah’a güvenmektir. Mümin, Allah’a güvenen kimsedir. Bu güvenin doğal sonucu, Allah’a bilinçli bir tercih ile teslim olmaktır. Kur’an da Allah’ın isimlerinden biri El-Mu’min (güven) dir. Allah insana güvenmiş / inanmıştır. İnsan da kendisine güvenmesini / inanmasını istemektedir. İman yalnız ve yalnız Allah’a yönelmektir. Allah’ın yaratıcı olduğunu kabul etmek, Rab olduğunu kabul etmektir. Allah’ın var ve Rab olduğunu iblis, Ebu Cahil gibi inanmayanlar, hatta müşrikler kabul etmiştir. Bu insanların Allah’ın gökleri ve yeri yarattığına inanmalarını Allah bize söylüyor? “Şayet onlara, gökleri ve yeri yaratan, güneş ve ayı yasalarına boyun eğdiren kimdir?” diye soracak olursan, hiç tereddütsüz “Allah’tır” derler. O halde haktan nasıl yüz çevriler? (Ankebut 29/61), (Lokman 25)
Var olduklarına inandıkları Allah’a güvenmiyorlardı. Yeryüzünde ki idarelerine karışmasını istemiyorlardı. Bu gün inandım diyen nice Müslümanların Allah’a güvenme, emirlerine kayıtsız şartsız teslim olma sorunu yaşıyor.
İMAN, ön bilgidir. İnkâr ön yargıdır. Zira iman olumludur. (Pozitif) İnkâr ise olumsuzdur. (Negatif) İman sevgiye benzer, inkâr nefrete. İman hatırlamak, inkâr unutmak gibidir. İman kazanmaktır. İnkâr kaybetmektir. İman hedefe varıştır. İnsan özgürlükten önce güven ister. Güven yoksa özgürlük neye yarar? Güven, imanda olmazsa olmazdır. Bir çocuğu bilmediği bir şehirde özgür bırakın, eğer anne – babasının kendisini takip ettiğini ve güvenliğini sağladığını görmezse, inanmazsa onun şaşkınlığına ve huzursuzluğuna bir bakın. Allah kullarını yarattığında güvenliği de koymuştur. Dünyayı, gezegenleri ve kâinatı idare etmesi güvenliğin esasıdır.
İman sevaptır. Müminin sükûneti imandandır. İnkâr savruluştur. Sahte bir özgürlüktür. İman haddi bilmek, küfür haddi aşmaktır. İman şükürdür. İnkâr nankörlüktür. Teşekkür nimetin değil, nimeti verenindir. Suyu içtiğimizde, ekmeği yediğimizde suya ekmeğe teşekkür etmeyiz. Suyu ekmeği verene teşekkür ederiz. İman vefadır, inkâr vefasızlıktır. Allah’a vefa göstermeyen, kula hiç vefa göstermez. İman, yönünü Allah’a dönmektir. Küfür sırtını dönmektir. Hakikate sırtını dönen hayatı kendine zindan eder. İman ilgidir, küfür kayıtsızlıktır, vurdumduymazlıktır. İlgi duymak, seni var edene saygı duymaktır. Güvenmektir.
Sözümüzün özü imanı sevmek gerekir. İmanı seven Allah’ın sevdirdiğini seviyor demektir.
“Allah size imanı sevdirdi ve onu gönlümüze sindirdi; inkârcılığı, yoldan çıkmayı ve emre aykırı davranmayı da size çirkin gösterdi.” (Hucurât 49/7)
Sizleri selamların en güzeli Allah’ın selamıyla selamlıyorum.