Yaşamda küçük kararlar bazen büyük sonuçlar doğurur, bazen de küçük sonuçlar büyük kararların neticesinde meydana gelir. Bilginin ve öğren- menin sınırının ve sonunun olmadığını hepimiz biliyoruz.

 

Yaşamda küçük kararlar bazen büyük sonuçlar doğurur, bazen de küçük sonuçlar büyük kararların neticesinde meydana gelir. Bilginin ve öğren- menin sınırının ve sonunun  olmadığını hepimiz biliyoruz.

Hal böyle olmakla birlikte evren, yaşam ve Tanrı hakkında  bazılarımız daha o çok şeyler bilirken, bazılarımız da daha az şey bilmekteyiz..

Hemen her şeyi bilmek, her hususta geniş, etraflı ve ayrıntılı bilgi sahibi olmak; özetle çok ama çok şey bilmek bilen insan için yeterli mi? Bilgi sahibi insan bildikleri sayesinde her yerde, her durumda ve her zaman her türden işlerini en sağlıklı ve doğru şekilde tıkır tıkır yürütebilir mi? Her babayiğit bu sorunun cevabını tam ve doğru olarak veremez.

Zira yaşam sanıldığından daha karmaşık ve girifttir. Aynı zamanda yaşam son derece sade, yalın ve basittir.

İnsan ise hem güçlü, muktedir, yaratıcı ve akıl sahibidir, hem de çok zayıf olarak yaratılmıştır. İnsanın kararlarına, tercihlerine ve eylemlerine etki eden bir sürü faktör mevcut. Bu etkenlerin bir kısmı içsel, yani bizzat insanın duygularından, düşüncelerinden, inançlarından, hayat felsefelerinden kaynaklanırken, bir kısmı da dışsaldır. İnsanın dışında var olan ekonomik,- sosyal, siyasal, kültürel ve daha pek çok nedenlerdir bunlar. İnsan bir anlık sürede bir karar verirken aynı anda aklından yüzlerce ihtimal geçmektedir.

Burada kurulacak denklem önemlidir.

İnsan bir iş yapmaya başlamadan önce bir karar verme aşamasında yapacağı o işle alakalı olan hemen her şeyi bilebilir. Bu mümkün. Bu yeterli mi?  Yeterli değil. Zira bilmiş olmakla iş bitmiyor. Kararı etkileyen duygularını, heyecanlarını, beklentilerini, hırsını, kanaatini, idealini, amaçlarını, isteklerini ve daha pek çok şeyi de karar verme aşamasında göz önüne alması ve tüm bu faktörleri kontrol altında tutması icabediyor. Kaldı ki bütün bunları aynı zamanda yapabilmek göründüğü kadar kolay değil herkes için.

Bazı kişiler için bu da yetmeyebilir. Karar vereceği konuya bilgi sahibidir, konuya vakıftır, vereceği kararın olumlu ve olumsuz sonuçlarını da bilmektedir; lakin buna rağmen bir an için aklını devre dışı bırakır ve duygularının, hırslarının veya başka bir şeylerin yönlendirmesiyle kötü kararlar verebilir.

Kimi insan için bunun tam tersi söz konusudur. Yapacağı iş konusunda veya her hangi bir konuda yeterli bilgisi olmadığı halde, bir karar vermek istediğinde basiretli davranarak isabetli karar verebilir. Oysa bilgisi, tecrübesi ve konuya vukufiyeti azdır.

Peki, nasıl oluyor da, bilen yanılıyor ve yanlış karar veriyor, bilmeyen yanılmıyor ve doğru karar veriyor?

Sorunun cevabını sevgili dostum bilim adamı G. Kolay, oldukça kolay cevaplıyor: Geçmiş yaşamlardan kalan bir hesabın görülmesi.

Doğru olabilir bu cevap.

Ben de, meseleyi, insanın iyiyi, güzeli, doğruyu, gerçeği ve Hakkı tanıması ve öğrenmesi için aşması lazım gelen bir yaşam süreci, yani deneyim olarak anlıyorum.

Özsöz: "Allah yükünüzü hafifletmek istiyor; çünkü insan zayıf olarak yaratıldı." (Nisa, 28)