Evrende her an milyonlarca olaylar olur. Bu olayların bazıları bir kısım insanları sevindirirken bazıları da başka insanları üzer. Yaşam donuk ve durağan olmayıp sürekli değişim, gelişim ve ilerleme halindedir. Her saniye bir bir zaman ve yeni olaylara ve ilişkilere sahne olurken, sonraki saniye ise çok daha farklı olaylara ve ilişkilere tanıklık eder. Hiç bir zaman hiç bir şey eskisi değildir. Her şey her an yenidir, farklıdır, değişiktir, orijinaldir.

 

Evrende her an milyonlarca olaylar olur. Bu olayların bazıları bir kısım insanları sevindirirken bazıları da başka insanları üzer. Yaşam donuk ve durağan olmayıp sürekli değişim, gelişim ve ilerleme halindedir. Her saniye bir bir zaman ve yeni olaylara ve ilişkilere sahne olurken, sonraki saniye ise çok daha farklı olaylara ve ilişkilere tanıklık eder. Hiç bir zaman hiç bir şey eskisi değildir. Her şey her an yenidir, farklıdır, değişiktir, orijinaldir.

Her an yeni bir başlangıç, yeni ve farklı bir sıçrayış imkanı bahşeder canlılara. Onun içindir ki, biz insanlara her zaman ikinci, üçüncü, dördüncü ve nihayetsiz denebilecek kadar fırsatlar tanınmıştır. İnsan dün yapamadığını, daha önce başaramadığını veya şimdiye kadar hiç akıl edip düşünemediğini, ilerleyen zamanlarda yapabilir, başarabilir, akıl edebilir  ve düşünebilir. Asla Hiçbir şey hiç kimse için hiç bir zaman son değildir.  Dileyip isteyene sürekli olarak yaşamın ilerleyen aşamalarında öncekinden de fazla olanaklar sunulur.

Dün kazanan bugün kaybedebilir. Dün kaybeden ise bugün başarabilir.

Bunun olması insanın bizzat kendisine bağlıdır. O isteyecek, arzu edecek, kararlı olacak, sabredecek, çalışıp çabalayacak ve başarmak için gerekli her sebebe sarılacak. Sonrası kendiliğinden gelir.            

Yaşamda hiç bir şey asla bir ve tek taraflı değil. Acının yanında tatlı vardır. Sevinçle üzüntü beraberdir. Kazanmak ve kaybetmek kader arkadaşıdır. Zor ile kolay kol koladır. İyi ile kötü, güzel ile çirkin, hoş ile nahoş hep beraberdir.

Sadi ne güzel ifade etmiş bu gerçeği:

"Eğer hahi hayat, ender hayat zi:  Eğer hayatı istiyorsan tehlike içinde yaşa."

Bir başkası da bunu şöyle dillendirmiş:

"Remzi hayat coyi? Coz der tapiş ne yabi:  Hayatın sırrını mı arıyorsun?  Onu çile ve didinmenin dışında bulamazsın!"

İnsanların güçlü ve başarılı yönleri olduğu gibi zayıf tarafları ve bir takım zaafları da mevcut. Bunun içindir ki,Yaratıcı insanı uyarma ve ona gerçekleri hatırlatma gereği duymuş ve bizlerden aklımızı iyi kullanmamızı istemiştir. Bunu yapmadığımız takdirde başımızın beladan, sıkıntıdan, çileden, üzüntüden ve dertlerden kurtulamayacağını bildirmiştir.

"Şu da bir gerçek ki,  hiç bir kimse, kendisi istemedikten sonra Allah, o kimseye inanma izni vermez ve yine bilin ki, Allah AKLINI KULLANMAYANLARIN ÜZERİNE PİSLİK YAĞDIRIR."  (Yunus, 100)

Hatırlatalım ki insanın aklını kullanırken yaş sınırı yoktur. Aklını kullanma eylemi ancak insan ölünce sona erer.

"Yaşlandıkça Gençleşebilmek" adlı şiire kulak verelim izninizle:

"Gençlik bir hayat devresi değil, bir akıl halidir. Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur. İnsan kendine olan güveni kadar genç, Kuşkusu kadar yaşlı, Cesareti kadar genç,

Korkuları kadar yaşlı, Umudu kadar genç, Bezginliği kadar yaşlıdır. Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz. İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir. Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni şeyler keşfettikçe, herkes gençtir. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar. İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır."

(W.E.Gladstone ve S. Ullman)

Sonuç olarak şunu söylemek durumundayız: Başımıza gelenler kendi ellerimizle hazırladığımız şeylerdir.

ÖZSÖZ: " Şükretmek, Tanrı'ya teşekkür etmek değildir. Şükretmek, utluluğu elinde olma-yanlarda aramamaktır. Şükretmek, hemen şimdi mutlu olmaktır. Şükretmek, bilgeliktir. Şükretmek, mutluluğun sırrıdır. Şükretmek, koşulsuz mutluluk boyutudur." (Burak Özdemir)