Başlığın devamı var ya… Siz diyeceksiniz ki: “Köprüden geçinceye kadar ayıya dayı denir.” Öyle mi? Değil tabii; öyle değil… Neden mi? Öyle bir başlık atıp, ayıyı mayıyı karıştırırsam: Herkes alınır, kendisini ayı yerine koyduğumu sanarak beni mahkeme, mahkeme süründürürler… Oysa: Aslan dersem hoşlarına gider mesela… Sonuç da o da hayvan ama işlevi başka… Konunun başlığı: “Köprüden geçinceye kadar dayıya; sen bilirsin ağam...”dır. Burada köprü kim ya da ne? Birincisi, 2014 Mart sonu yerel, akabinde Cumhur-başkanlığı ve 2015’de de Genel Seçimler… Bunlar öyle kolay geçilesi köprüler değil. Havadaki kuşun, yerdeki karıncanın hükmü var; bunları yok sayarak bu seçimlerden firesiz çıkmak olası değil… Bu nedenledir ki: Kürt Açılımının sureti haktan görünmesi ve Barzani’ye Diyarbakır’da konuk olunmasının! Mantığı bu… Özel dershaneler için, fırtınalar koparıp: “En geç Ocak’ta kapatılacaktır, herkes kendisini ona göre ayarlasın” diyerek esip gürledikten sonra; köprülerin sonuna, yani 2015 yılına kadar konuyu buzdolabına koymanın mantığı da bu… Yani: Dershaneciliğin duayeni bilinen, Gülen Cemaat erbabına: “Sizlere İki Yıl dokunulmayacak, bu arada, oylarınızla bizleri öksüz bırakmazsanız bunun sonrası da gelebilir.” anlamında yarı gözdağı, yarı kıyak gönderi de bulunmak, ileri ve hatta çok ileri demokrasinin de gereği midir? Bilinmez… Bu arada: Millet bu gündem içinde ipteki cambazı seyrederken; oto gaza, mazota ve una; insanlarımıza Oh! Dedirtecek bir zam dalgası da gelip geçiverdi… Her ne ise: Bu da ayrı bir ustalık. Biz konumuza dönelim: Nedir bu Gülen denilen Cemaat? Yanlış bilmiyorsam: Mehmet Bahaeddin Nakşibend’in (1318-1389 veya 1391) kurduğu Sünni bir tarikatı ilke edinen Said-i Nursi’nin yolunda; ülkemizde çok geniş taban oluşturan dini bir toplumdur… Ülke genelinde, eğitim ve ticari hareketlerin önemli bir bölümünü kontrol altında tutabilen, cemaat liderinin temel ilkesi gereği! Devletin önemli makamlarında temsil edilen ve siyasi yapılanmada da göz ardı edile-meyecek bir gücün sahibidir. Öte yandan, etkinlikleri Gülen Cemaat’ı kadar olmasa bile ülkemizde saymakla bitmeyecek dini toplumlar ya da cemaat denilen gurupların varlığı bilinmektedir. Bunlardan benim ilk aklıma gelenler: Mahmut Hocacılar, Menzilciler, Aczimendiler, Yeni Asyacılar, Süleymancılar, Melamiler, Uşakiler, vb… Bunların hepsi, İslam’ın temel öğretisini benimsemelerine karşın; liderleri, zikir adapları çeşitli olan, cemaat ya da tarikatlardır. İyi güzel de: Dinimizde bölünme var mı? “DİNLERİNİ PARÇA, PARÇA EDİP FIRKALA-RA, HİZİPLERE BÖLENLER VAR YA, SENİN ONLARLA HİÇBİR İLİŞİĞİN YOKTUR. ONLARIN İŞİ ALLAH’A KALMIŞTIR, ALLAH ONLARA, YAPIP ETTİKLERİNİ HABER VERECEKTİR.” (Enam 159). Başka ayetler de var. Yüce Allah’ın bu emirleri; Resul Allah’ın sağlığında uygulanmış, Dört Halife döneminde de hiç sapma yapmamış uygulanmış; ya sonra… Sonrası evlere şenlik… Bizlerce hak olarak bilinen Dört Mezhep bir yana, Şia ve O’nun içindeki bölünmeler yetmemiş, tarikatlar kesmemiş, bilahare tekkeler, doymamışız; günümüz de de cemaatlar… Hepsi koyu Müslüman, koyu dindar… Hepsi de “Benim horozum ibikli” havasında… İyi güzel, ala da: Yukarda ki Ayet-i Kerimeyi ne yapacağız? “Böylesi bir Allah emri yoktur! Bunlar, Yahudilerin İslam Birliğini bozmak için Kur’an’a ilave ettikleridir.” mi diyeceğiz? Görünen odur ki: Bir Buçuk Milyarı aşkın İslam Alemi kendi içinde hizip ve fırkalara ayrıla ayrıla birbirleriyle boğuşurken, diğer semavi din mensuplarının efendiliğinden kurtulamamış, halende kurtulamıyoruz… Her ne ise: Bunlar beni çok aşan konular; haddimi bilmeli, yetkin ulamanın varlığında ukalalık yapmamalıyım… Nacizane demek istediğim: Kişi kendini yaratan Allah’a karşı sorumludur. Yüce Allah: dilediğini azdırır, uygun bulduğunu da hayra ve barışa yönlendirir… Bunun içinde kişiler Beyinlerindeki, kendini kötülüğe yönlendiren şeytani virüslerden kurtulmalı hayra ve barışa yönelmelidir… Din merkezli inançlarımızı, siyasete ve ticarete alet etmek, süreç içerisinde, dini de inancı da zafiyete uğratır… Sonuç: Bu ülkeyi, ne cemaat, ne de tarikatlar yönetir. Yönetmemelidir de! Yönetme görevi siyasetçile-rin işidir. Lütfen! İnancımızı, politikaların harcı haline sokmayalım…