İstanbul Kazlıçeşmedeki mitingi ve Mecidiyeköy, Şişli, Merter bölgelerindeki eylemleri yerinde gözlemlemek için küçük bir İstanbul turu attım.

Şuan yapmaya çalışacağım şey tamamen objektif olamasam da izlenimlerimi siz değerli okurlarımıza aktarmaya çalışmaktır. Zira günlerdir süren yıkım, kutuplaşma, arbede ve maddi manevi zarar; ülke prestijinin sarsılmasına yol açmıştır. Tüm bu yaşananlar bizi geri dönülemez noktalara taşımadan taraflara sağduyu çağrısı yapılmalı: Her kim olursa olsun hak ve hürriyet talebini demokratik yollarla aramalıdır ve bu bilinçte 90 kuşağına aktarılmalıdır. Temsilen Gezi Parkı ve tüm ülke toprakları artık tamamen siyasi partilerin oyun bahçesi haline gelmiştir. Ve yaşanan bu süreçte devletin hemen hemen önemli bütün kurum ve kuruluşlarının alt yapısına siber saldırılar düzenlenmiştir. Eylemlerin ilk günlerinde, milletvekillerinin ve ailelerinin şahsi telefon numaralarının internet sitelerinde dağıtılması sadece bir başlangıçtı.

Kazlıçeşme “Milli İradeye Saygı Mitingi”, Türkiye'nin siyaset tarihi açısından önemli bir tavır ortaya koyma iradesidir. Alanın tabiri caiz ise tıka basa dolu olması ve Kazlıçeşme mevkinden Fatih istikametine doğru D1 karayolunun tamamen trafiğe kapalı duruma gelmesi, iktidar açısından lehine iz bırakacak bir desteğe dönüştüğünün açık kanıtıdır.

1.200.000 kişilik alanın tamamen dolmuş olmasına rağmen muhalif bazı yazarların mitingdeki katılım için 500 bin gibi ifadeler kullanması gerçeği pek de yansıtmamaktadır.

Sonuç olarak; Başbakanın çağrısı halkın belirli bir kısmı için milli bir görev olarak kabullenilmiş ve her türlü çaba sarf edilerek farklı bölgelerden ve milletler-den insanlar desteklerini göstermek adına İstanbul'a akın etmiştir. Bu azımsanamayacak bir halk desteği-ni ifade etmektedir.

Dış dünyadaki yankılarına gelirsek, Gezi Parkı'na gösterilen ilgi ve hassasiyet nedense bu büyük halk desteğinin yansıtılması konusunda gösterilmemiştir. G-8 zirvesinde katılımcı ülkeleri protesto etmek için toplantının yapılacağı Londra'nın merkezindeki Piccadilly Meydanı'ndan St. James Park'a kadar yürüyüşe geçen protestocuların eylemleri esnasında Londra polisi yoğun güvenlik önlemleri almış, protestoculara gerçek bir orantısız güç ve polis şiddeti uygulanmış, AA Ajansının alana ulaşarak canlı yayın yapma girişimlerini engellenmiştir. Ancak ağzı burnu kanlar içinde göz altına alınan eylemcilerin fotoğraf karelerini yansıması engellenememiştir. Tabi ki dünya ana akım medyası, sadece belirli ülkelerin tekelinde olduğu için gerek resmi, gerek özel medya ajanslarımız tarafından en az İngiltere medyası kadar, İngiltere' deki olayların propagandasını layığı ile yapmamız maalesef mümkün olamamıştır. Zira ülkemizde ilk günlerde yeşil sevgisi ile başlayan ve daha sonraları ise siyasi bir tutuma dönüşen eylemlerin; sağlık, eğitim ve daha fazla refah için sokağa dökülen Brezilyalı 90 kuşağı eylemcileriyle tek örtüştüğü nokta, 90 kuşağı ve eylem ifadeleri olmasına rağmen, İngiltere' nin tüm ilgisinin şuan Brezilya'ya yoğunlaşması, düşündürücü ve gizli emellerin ülkemiz üzerinde başarılı olamaması ise sevindiricidir. Tabi ki onlarca farklı ülkeden Türkçe’ye iyi derecede hakim turistlerin olayların bire bir içinde yer alması ve tespit edilenlerin gözaltına alınması Gezi Parkının hangi amaçlar için kullanıldığının kanıtıdır. Halkımızın belirli ve ciddi bir bölümünün sükunetini koruması ve milli iradeye sahip çıktığının en büyük kanıtı da Kazlıçeşme mitingidir.

27 dakikalık mesafeyi tam olarak 2.30 saatte kat ettikten sonra ki, bunun iki nedeni vardı: Kazlıçeşme mitinginden dolayı trafiğin kilitlenmesi, diğer neden ise Gezi Parkı protestocularından bir grubun (onlar kendilerini böyle ifade ediyor) Galata Köprüsü'ne doğru ilerlemesi ve köprüye barikat kurarak park halindeki araçları taşlamaları sonucu polisin eylemci grubu dağıtmak için atılan gaz bombalarının da katkısıyla yolun tamamen trafiğe kapanmasıydı.

Şişli’ye ulaştıktan sonra: Şişli Pangaltı'na doğru yürürken zafer kazanmış muzaffer bir komutan edası ile görevini tamamlayıp dönen genç yüreklerin, alana yeni gelenlere kağıt maskelerini güler yüzle teslim ettiğini görmek bende tüm o yangınları, yıkımları uzaylı bir koloni yapmış izlenimi bıraktı. Benim açımdan eylemcilerin, birbirlerine karşı gösterdikleri nezaketi ve hoşgörüyü takdir etmemek ve kelimelere dökmemek büyük bir ikiyüzlülük olurdu.

Şişli Pangaltı'ndan Şişli Etfal Hastanesi istikametine doğru ilerledikçe gözlerimin yanarak yaşardığını ve nefes almakta güçlük çektiğimi acı bir deneyimle fark ettim. Küçük el kameram ile gazeteci kimliğimin olmaması ve sivil polis sanılma olasılığım dolayısıyla can güvenliğimin tehlikeye düşeceğini bilerek ve bu-nu göze alarak çekim yapmaya başladım. Geceyi binlerce bilinçli Gezi Parkı protestocusunun, neyi ve kimi protesto ettiğini; olayların başlangıç nedeninden çok daha farklı bir çizgiye taşındığını; gür ve öfkeyle atılan sloganlardan ve hemen hemen tüm evlerin balkonlarından, pencerelerinden gelen tencere şıngırtılarıyla da pekiştirdikten hemen sonra, önceleri çiseleyerek yağan daha sonra ise şiddetlenerek yağan yağmurun etkisiyle dağılan gruplarla beraber ara sokaklardaki bir otel odasında geçirdim. Ve bütün bir gece ara sokaklarda koşuşan insanlar ve ısrarla şıngırtısı süren tencere tava seslerinin arasında bazen panikle uyanarak geçirdim. Sabah otelden Kabataş İskelesi'ne giderken sokaklarda yatan polisleri, sökülmüş kaldırım taşlarını ve barikatları toplayarak yolları açan belediye işçilerini görünce de milli bir hüzün yaşadığımı itiraf etmeliyim.

Tüm bu yaşanan olaylarda elleri, kalpleri ve beyinleri kirli insanların ve grupların var olduğuna emin olmakla beraber, onlardan çok daha fazla ancak sadece yaşam alanına müdahale edilmesini istemeyen, elleri ve kalpleri temiz, farklı düşünen kararlı "Duran Adamları"da gördüm. Ancak SSK, Bağ-kur, Hastahane, Banka, İş-kur ve eğitim hakkı kuyruklarında duran adamları da unutmamakla beraber, milli iradenin sadece güçlü olanın değil, muhalefet olanın da hakkını ve hukukunu gözetmekle mükellef olduğuna ve 100 trilyonluk maddi kaybın insan objesi söz konusu olunca önemsizleştiğini anladım.

İyilikle kalın...