Türkiye’deki siyasi parti sayısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına göre en son kurulan Anahtar Parti ile birlikte 158 oldu.
Bu alanda Hindistan, 1800’i aşkın siyasi parti sayısı ile ulaşılması güç bir rekora sahip. Türkiye’deki siyasi parti enflasyonu, iktisadi enflasyona rahmet okutur hale geldi. 2024 yerel seçimlerine, birçoğunun ismini dahi bilmediğimiz 35 parti katılmış ve oy pusulalarının uzunluğu, seçmenlere zorluklar yaşatmıştı.
Nicel üstünlüğün olduğu yerde, doğal olarak bir nitelikten bahsetmek mümkün değil. Hal böyle olunca da, kahir ekseriyeti tabela partisi olarak hayatlarını devam ettirmeye mahkumlar. Bugün, Türk siyasi hayatını 4-5 parti domine ediyor, gündemleri onlar belirliyor; siyaseti onlar dizayn ediyorlar. Geriye kalanlar ya kendilerini eğlendiriyorlar ya da seslerini millete duyuramıyorlar.
Biz asıl, “partilerin il-ilçe teşkilatları nasıl?” sorusuna cevap arıyoruz. “Baş nasılsa ayaklar öyledir” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Aynen, öyle. Şu bir gerçek ki, Türkiye’de siyaseti liderler belirliyor, teşkilatlarının bu çizginin dışına çıkma şansları yok. Teşkilatların ne yazık ki, genel merkez politikalarının üzerine koyma yetenekleri de yok. Hiç kuşkusuz bunda; ittifaklar faktörünün, vasati yöneticilerin ve iletişim tekniklerinin etkisi çok büyük. Yani, partisinin oyunun üzerine oy ilave edecek teşkilatlar kalmadı.
Peki, bu haliyle böyle organizasyonlara gerek var mı? Bence, sadece protokol işlevi kalmış teşkilatlara ihtiyaç yok. Siyasi parti il-ilçe yönetimlerinin lagv -ki, yasayla- edilmesinin ne gibi faydaları olur: Teşkilatları ayakta tutmak ve devam ettirmek için ihtiyaç duyulan maddi kaynağı bir kenara bırakırsak, birçok sorun ve şayiayı en başından bertaraf etmiş oluruz. Mahalli bürokratlara ve çalışanlara baskı azalır. İş takibi, rantiye, torpil, adamcılık, yolsuzluk-usulsüzlük, rüşvet-irtikap gibi konularda gerilemeler olur. Siyasi etiketlerin arkasına sığınma imkanları ortadan kalkar. Kriminal ve illegal tipler için sığınak olmaktan çıkar. Terör örgütlerine müzahir partilerin, örgütlenmesinin önüne geçer. Genel merkezler, mahalli hatalar nedeniyle yıpranmak durumunda kalmazlar. Siyasi partilere yapılan hazine yardımları düşürülerek tasarruf sağlanabilir.
Bir başka önemli husus da; milletvekili, meclis üyesi ve muhtar sayısı. Küreselleşen dünyada, Türkiye de bir mahalle konumuna geldi. Bilişim teknolojisindeki gelişmeler, yeni nesil medya araçları ve bilgiye erişim kolaylığı, aracı konumdaki insanlara ihtiyacı azalttı. Artık, teknolojik okur-yazarlığı olan her insan, her yönetici ve kuruma çok rahat ulaşıyor. Eski Türkiye’nin şartları ile belirlenen statüleri yeniden değerlendirmek gerekir. Mesela, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle TBMM, sadece yasama görevi yerine getirebiliyor. Yasa yapabilmek için 600 milletvekilinin çok olduğunu düşünüyorum. Yine, zorunlu komisyonlardan olan Denetim (nüfus on bin ve üstü), İmar ve Plan Bütçe Komisyonlarının kurulduğu belediyelerdeki meclis üyesi sayısı da fazladır. İl-ilçe merkez mahalle muhtarlıklarına olan ihtiyaç asgariye düştüğünden bunlar da kapatılabilir.
Elbette, reform niteliğindeki bu değişikler için cesur adımlara ve yasal düzenlemelere gereksinim var. Siyaset mekanizmasını rahatlatacak bu yenilikler, sinekten yağ çıkarmaya çalışan maliye için de yeni tasarruf kalemleri demektir.