“Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlar-la verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.”
Yukarıdaki, 1982 Anayasasının 160. maddesinin başlangıç cümlesidir. Anlaşılacağı gibi SAYIŞTAY denilen bir devlet kurumunun hizmet alanını, yetki ve yükümlülüklerini hükme bağlamıştır.
Geçmişi:
Padişah Abdülaziz’e kadar dayanır. Sonraları 1876 Anayasasında yer alarak anayasal bir özellik kazanır…
1920 ile 1923 arası savaş yıllarında dahi, devletin harcamaları meclisten seçilen vekillerce denetlenmiş, şayet usulsüzlük sezilmiş ise, bir kuruşun dahi hesabı sorulmuştur…
1924 Anayasasının 100. maddesiyle tekrar anayasal bir nitelik kazanan Sayıştay; 1934’de yürürlüğe giren Divanı Muhasebat Kanunu ile yeniden işlerlik alanı belirlenerek, günümüze kadar geçen süreçte değişen ve gelişen koşullara göre yenileşerek varlığını sürdürmüştür.
Kısaca Sayıştay:
Devletin her türlü parasal harcamalarını kontrol eder, bulduğu noksanlıkları ya da kusurları, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgisine sunulmak üzere Meclis Başkanına iletir.
Sayıştay kadroları, konularında uzmanlaşmış elamanlarından oluşur. Meclisten her yıl çıkan Bütçe Kanununa göre, hükümetlerin yaptığı harcamaların yerin- deliğini kontrol eder…(Örtülü ödeneğin dışında tabii)
Bunun mantığı şudur:
Halktan çeşitli adlar altında toplanan vergilerden oluşan paralar, her yıl Büyük Millet Meclisinde tartışılarak kabul edilen bütçe kanununa uygun bir şekilde harcanmalıdır.
Örneğin:
İşsizlik Sigorta Fonunda toplanan paralar, başka bir alanda, devlet saraylarında falan kullanılması kanun dışı bir uygulamadır…
Mesela dedik canım… Böyle bir şey olur mu heç!
İşte! Sayıştay, bu uygunluğu kontrol eder. Yasa dışı keyfi harcamaların yapılıp yapılmadığını araştırıp, sonucu milletin temsilcilerine dolayısıyla da millete duyurur.
Devlet, açıklık ve şeffaflık esasına göre varlığını sürdürür. Bu özelliğini de, kendi içinde oluşturduğu kontrol ve kurumlarınca sağlar…
Hal öyle iken, devlet çarkı böyle dönerken, her ne hikmetse bilinmeyen, anlaşılmayan bir nedenle, son birkaç yıldır iktidarımızın yürütme erki, yani hükümetimiz; kendisini Sayıştay denetiminden uzak tutmuştur.
Neden acaba?
Yani:
Sayıştay’ın yıllık raporları meclisin bilgisine sunulmamıştır…
Niçin acaba?
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Yürütme Erki olan Bakanlar Kurumumuzun bir bildiği olmasa, bu yasa dışı hareketi yapmaz diye düşünürüm.
Yürütmelerin başında başbakan bulunur. İşlerin, nasıl başarılı, nasıl kanuni yürütüleceğini bilmez mi?
Bilir tabii…
Keza:
Yürütme erkini oluşturan bakanlar kurulu, devlet işlerinin nasıl yürütüldüğünden habersizler midir?
Haşa!
Eh! Yürütmenin nasıl yapılacağını bilen bir Yürütme Gücünün; Sayıştay’ı saymamasının bir hikmeti elbet de vardır…