Aşağıdaki ayetleri tetkik ederseniz de göreceksiniz ki Şeytan-ı Racim, insanın (bu insan peygamber de olsa) kendi içindedir.

Aşağıdaki ayetleri tetkik ederseniz de göreceksiniz ki Şeytan-ı Racim, insanın (bu insan peygamber de olsa) kendi içindedir.
19- Kuşkusuz bu, değerli bir elçi sözüdür;
20- Güçlü, Arş’ın Sahibi’nin yanında çok itibarlı,
21- İtaat edilir, güvenilir.
22- Arkadaşınızı cin çarpmış değildir.
23- Andolsun o, O’nu açık ufukta gördü.
24- O gayb hakkında cimri de değildir.
25- Bu, kovulmuş  şeytanın sözü değildir.
26- Hâl böyleyken siz nereye gidiyorsunuz?
27- Bu, âlemler için öğütten başka bir şey değildir. (Tekvir/19-27)
“O, hevadan konuşmuyor.O, kendisine vahyedilen bir vahydir.” Necm/3-4)
“Artık yok, yemin ederim gördüklerinize ve görmediklerinize!
O (Kur’an), hiç şüphesiz şanlı bir elçinin sözüdür.
Ve o, bir şair sözü değildir. Siz pek az inanıyorsunuz!
Bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz!
Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.
O, Bizim adımıza bazı lâflar uydurmaya kalkışsaydı, elbette Biz onu, o yüzden yeminiyle yakalardık (kuvvetle tutar hıncını alırdık)!
Sonra da onun iliğini (can damarını) keser atardık.
O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.” (Hakka/38-47)
Eğer biz, bilinç dışı düşüncelerimizi şeytanî özelliklerden arındırabilir ya da onun esiri olmayıp kontrol edebilirsek, insanlığa yararlı olabiliriz. Bu düşünceleri arındırabilmenin, kontrol altına alabilmenin tek yolu ise; öncelikle Allah’a sığınmak ve sonra da bu düşünceleri Kur’an terazisinde tartmaktır. Çünkü düşünce sürekli olarak kontrolsüz üremektedir, ama bu düşüncelerin eyleme geçmesi ise insanın inisiyatifindedir.
Hatırlatma yarar var: “Düşünme Yetisi”, İslam’ın üzerinde hassasiyetle durduğu  “Tefekkür” ile karıştırılmamalıdır. İkisi farklıdır. “Fikr” (Düşünce Yetisi” İslam’da kınanırken tefekkür emredilir, zorunlu görev haline getirilir. Detay “Tefekkür” adlı çalışmamızdadır.
Bu açıklamalarımızdan dolayı zihinlerde İblis’in sayısıyla ilgili ve İblis’in yaratıldığı boyut   hakkında  istifhamlar oluşacaktır. Onların izalesine gelince:
İblis ve Şeytan-ı Racim’i konu alan ayetler incelendiğinde ikisinin aynı şey olduğunu görürürüz.  Hatta İblis’e Şeytan-ı Racim’den başka şeytan-ı Marid ve Hannas yaftalarının da vurulduğuna şahit oluruz.
Her insanın bir İblisi vardır ve herkesinki birbirinden farklıdır. İblis yukarıdaki yapılan açıklamalarda gördüğünüz gibi, tedbir alınmazsa, şerrinden Allah’a sığınılmazsa insanı dünyada ve ahirette felakete sürükler. Aşağıdaki ayete baktığınızda görüyoruz ki insanı felakete sürükleyen bu güç uzakta değil insanın kendi boynunda asılıdır.
“Biz her insanın kendi yaptıklarının karşılıklarını ayrılmayacak şekilde boynuna doladık/onun ayrılmaz pir parçası haline getirdik, her insana dünyada kendi yolunu seçme gücü ve iktidarı verdik.” (İsra/3). “Ve biz onu Şeytan-ı Racim’in hepisinden koruduk.”  Nicn/17).
Bir tek İblis’in ilk insandan son insana kadar yeryüzüne gelmiş, geçmiş ve gelecek herkesi etkilemesini kabullenmek, İblis’e Allah’a ait nitelikleri vermek olur. Ki bu, eski İranlıların inançları doğrultusunda bir kabul olur. Eski İranlılar iki tane ilah’ın varlığına inanırlardı. Birine iyilik tanrısı Yezdan; ötekine de kötülük tanrısı Ehremen (şeytan) derlerdi. İblis bizim yaşadığımız evrenin bir parçasıdır. Yani üç boyutlu alemdendir. İnsanın ayrılmaz bir parçasıdır. Aksi bir durum Allah’ın adaletine uygun düşmezdi. Kimse göremediği, hissedemeyeceği, hilelerine karşı tedbir alamayacağı başka bir boyuttan bir  yaratık ile başetme imkanına sahip değildir. Böyle bir yaratığın insanlara musallat edilmesi adil bir davranış olmazdı. Hem de bu sünnetüllah’a aykırı olurdu. “Allah hiç kimseye gücünün üstünde yükümlülük vermez (Bakara/233, 286; En’am/252; A’raf/42; Mü’minun/62; Talak/7).”
“De ki: “Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de elbette, onlara gökten elçi olarak bir melek indirirdik.” (İsra/95). Evet, elçiler bile insana aynı boyuttaki varlıklardan gönderilmektedir. Zira farklı bir boyutun yaratığı ile iletişim söz konusu edilemez.
İblise Niçin mühlet verilmiştir:
İblis’in yaratılmasında ve İblis’e kıyamete kadar süre verilmesinde birçok hikmet ve yarar vardır. İblise süre verilmesini konu eden âyetlere dikkat ederseniz İblis  “Beni azdırmanın karşılığında yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım. Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın. Rabbim! Beni azdırmana/saptırmana karşılık, kesinlikle ben yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım. Yemin olsun, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, hükmüm altına alacağım.”  demektedir. Yani İblis insanlara dünyayı sevdirecektir; ihtiraslar, tutkular oluşturacaktır. Bu tutkular sayesinde de mücadele, yarışma, bir ötekinden üstün olma gayret ve çabaları artacaktır. Hayatın Allah’ın koyduğu ölçülere uygun sürmesi ve sorumlu insanların sınanması için böyle alternatif bir gücün, enerjinin insanın içinde olması lazımdır.  İnsan bu güç/enerji  sayesinde seçici olacaktır. Robotluktan kurtulacaktır. Yani bu güç sayesinde dilerse imanı ve taatı, dilerse küfür ve isyanı seçebilecektir. Kişilerin İblis sayesindeki seçiciliği sonucunda Rabbimizin üstünlük ifade eden Kahhâr, Münte- kîm, Adl, Dâll, Şedidü`l-ikâb, Serîul`-hisâb, Hâfid, Rafi`, Muizz, Müzill isim ve sıfatları, hıfz, afv, mağrifet, rahmet, günahları örtme ve bağışlama gibi yücelik sıfatları tecelli edecektir. Onun için İblis yaratılmış ve kendisine  böyle bir mehil verilmiştir.
Bu açıklamalardan “şeytanın cennette Adem ve eşini nasıl kandırmış olabileceği yani şeytanın cennette ne işinin olduğu, secde Allah’tan başkasına yapılamazken bizzat Allah’ın melekleri Adem’e secdeye zorlaması, meleklerin Adem’e, dinden çıkmadan, müşrik olmadan nasıl secde ettikleri, ” konularında ön bilgiye sahip olmuş olduk.  Ayrıca Adem’e secde eden meleklerin, Düşünce yetisi dışındaki enerjik güçler ve doğadaki canlı cansız tüm güçler olduğunu da vurgulayalım. Ve ilginç bir örnekle mevzuyu kapatalım. Bakara suresinin 248. ayetinde yük taşıyan manda, öküz, eşek, katır gibi hayvanlar “melaike” olarak ifade edilmiştir.”