Bazı beyler…

Bazı beyler…

Beyefendiler…

Hatta beylerin beyi…

Dahası: Beyefendilerin beyi; çıkıp meydana, ya da medyaya dese ki:

 “Eyyy Millet-i Müslümin! Yeter!

Taa Bin Dokuz Yüz On Dokuzlardan bu yana, Ali Osmaniye’nin içine kurt gibi girip yiyip bitiren, Halife-i Cihanı; yurdundan sürüp çıkaran, dolayısıyla da Ümmet-i Müslümanları öksüz bırakan ve taht-ı saltanatı yıkıp yerine ne idiğü belli olmayan, İrade-i Milliye namıyla bir şekli devlet türetip, Mülk-ü Osmaniye’nin   üzerine hörelenen, bu sistemi yıkma zamanı gelip de geçmedi mi?…

Dahası:  

Çağdaşlaşmak, modernleşmek bahanesiyle, kendi öz medeniyetimizi, kültürümüzü, edep ve ahlakımızı, aile yapımızı hedef alarak, bu ülkede bizlere yabancı muamelesi yaptılar, milletin çocukları ne dinini ne de kitabını öğrenebildi. Gençliğimizi; dini, manevi ve milli değerlerinden uzak tuttular…

Bundan dolayıdır ki:

Bu devleti derhal ortadan kaldırıp, yerine: Kuran kavlince, İslami bir devleti kurup, halkımızı bu zulümden kurtaracağız!” Böyle deselerdi…            

Olur muydu?

Olmazdı, olamazdı…

Millet ayağa kalkardı, söyleyenin ağzına… Acı biber çalardı diyelim…

Çünkü denenmiştir: Kaynayan suya canlı kurbağayı atamazsın; refleksle sıçrar kendini dışarı atar…

Soğuk suya atacak, ağır, ağır ısıtacaksın; Kurbağa ısındıkça mayışacak, mayıştıkça gevşeyecek, kendini bırakacak haşlanıp gidecektir…

O, Beyler!

O, Beylerin Beyleri de, zati öğle yaptılar ve de yapmaya devam ediyorlar şimdilerde…                                                 

Soğuk suda haşlıyorlar yani, bencileyin kurbağaları…

Ta Bin Dokuz Yüz Ellilerde başlayarak…

Kırsal alanın aydınlanma kaynağı, Köy Enstitülerini kaldırarak…

Şeyhlerin aşiretlerin ve ağaların, dahi; tekmil buyurganların pabuçları dama atılmasın diye…

Halkın kültür kaynağı, Halk Evlerine kilit vuruldu; ulus, Ortaçağ uykusundan uyanmasın, sosyal geliş- meler, karanlıkları boğmasın diye!…

Şimdilerde:

Türkiye Cumhuriyeti’nin köşe taşları olan, nesilden, nesile bir bayrak gibi taşınan, ulusal bayramlarımıza geldi sıra…

Ağır, ağır hazmettire, hazmettire…

Ucundan kenarından oynayarak, sureti haktan ucuz bahanelerle…

Alanlardan, hipodrumlardan, stadlardan okul bah- çelerine ve salonlara taşıyarak…

Halkın gözünden, kulağından olduğunca uzak tutmaya çalışarak…

Ve bir Beyimizin veciz yorumları:

 “Bayramlar bizim özel ve müstesna değerlerimizdir. Vazgeçilmezdir. Ancak: Gelişen süreçlerde kaldırmak yerine, işleyişte değişiklik yapılması da doğaldır.” Şimdilik yani! Sonrası ağır, ağır yedire, yedire gelir demek istiyor…

Başka bir etkin Beyimiz de:

Danıştay’ın, 19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı’nın kutlanmasına ilişkin hazırlanan yeni yönetmeliği yürürlükten kaldırmasını,”Garabet” olarak nitelendirdikten sonra:

 “Bundan sonra Türkiye’de bütün milli bayramları modern dünyanın anlayışına göre! Ve yeni bir paradigma (Dizi demekmiş.) ile kutlamaya ihtiyaç var. Bu sebeple biz çok kapsamlı bir yönetmelik çıkarıyoruz…..” diyerek ilave etmiş:

ŞİMDİ İNTİKAM ZAMANI…

……“Bu kutlamalar nedeniyle yaklaşık 200 Bin öğrencinin okuldan ayrı kaldığını, bunun da eğitimin niteliğini düşürdüğünü, gerek ulusal, gerekse uluslar arası başarıların arttırılması isteniyorsa , eğitimin etkin bir şekilde uygulanmasının sağlanması gerektiğini…” söyleyivermiş gayri…

Sanki ulusal bayramlar: Eğitimin bir parçası değilmiş gibi…

Sanki ulusal bayramlar: Ulusal devletin temel yapısında var olan önemli günlerin öğretilmesi, Cumhuriyetimizin kuruluşunda yaşanan zorlukların, öğrencilerce bilinmesi zaman kaybıymış gibi…

Sanki: Üniversite sınavlarında Elli Bin Öğrencimizin Sıfır çekmesinin nedeni, okullarımızda Ulusal Bayramlarımızı kutlamak için boşa harcanan zamanlarmış gibi…           

Evet: Vakti saat geldi gayri; şimdi intikam zamanı!…

Cumhuriyetin temel yapısından intikam alınmalı-dır!…

Cumhuriyeti kuranlardan…

Cumhuriyeti koruyan, kollayan kurumlardan…

Hepsinden, herkesten, engel olmaya kalkışan, tekerimize taş koymaya çalışan gafillerden…

Çünkü: Milli İrade’nin isteği bu…

Hey gidi Milli İrade hey! Sen nelere kadirsin be ilahi güç!

Biraz ekmek, azcık makarna, kısmen nohut, yeteri kadar kömür; tüm bunları, din ile de motif yaptın mı: İşte sana Milli irade…

Mide+ Din= Milli İrade…

O sensin işte!      

Bu organize işlerin şerrinden insanların Rabbine, insanların Hükümdarına, insanların İlahına sığınalım…

Ben öyle yapıyorum.

Çünkü:

Başka çaremiz kalmadı…