Büyük acılarla bir Anneler Gününü daha geride bıraktık. Onlarca anne evladını, onlarca evlat da Annesini Hatay Reyhanlı’daki hain bombalı saldırıda kaybetti. Hepimizin başı sağolsun.. Tüm söyleye bildiğimiz sadece bu iki kelimeden ibaret, (Başımız sağolsun...) Aynı filmi tekrar tekrar izlemiş gibiyim. Ülkede yaşanan büyük bir felaket, ölen onlarca insan, yıkılan yuvalar ve üzülmüş gibi yapan binlerce izleyici... Çoğu zaman kendimi yabancı bir ülkede, hiç tanı-madığım, anlamadığım insan topluluğu içinde gibi hissediyorum, tıpkı şuan hissetiğim gibi.. Ülkemi, ülke insanını tanıyamıyorum. Bencilliklerine, vurdum duymaz tavırlarına anlam veremiyorum. Türkiye sınırları içinde olan bir şehir, bizim şehrimiz Hatayımız patlayan bombalarla yerle bir oluyor ve hiç kimsenin kılı bile kıpırdamıyor. Türkiye'de her kesimden insan, sağcısı, solcusu, cemaatçisi, tarikatçısı, ulusalcısı, aydınlıkçısı bombalama olayına sözüm ona tepkilerini dile getirirken, ben büyük hayretler içerisinde onları izliyorum. Büyük hayretler diyorum, çünkü bu insanların çoğu acı olayın gerçek vehametinin farkında, geri kalan kesim ise bombalama olayını fırsat bilen ve bunu menfaat-leri doğrultusunda kullanmaktan çekinmeyen densizlerdir.. Ne Hatay’ın bombalanması, ne de Hataylı vatandaşlarımızın yaşadığı felaket umurlarında. Onlar için önemli olan tek şey ayakçılığını yaptıkları siyasi partilerini korumak. Kimi iktidarda olan ve halk tarafında suçlanan partilerini aklamakla uğraşrken, kimileri tam aksi düşürme derdinde... Sonuç itibari ile ateş düştüğü yeri yakıyor.. Dost acı günde belli olurmuş deyimi boş yere söylenmemiş.. Bombalı saldırıda ölen kardeşlerimizin cesetleri henüz toprağa verilmeden ülkenin yıkılmasından bile önemli olan derbi maçına kilitlendik, kazanan takımı şölen havasında kutladık, yetmedi bu uğurda adam öldürdük.. Böylelikle yılın Derbi heyecanını bir ölü, bir yaralı, onlarca kavgayla geride bıraktık.. Düşünecek bir şey kalmayınca Hatay felaketine geri döndük. Bu seferde olayın failleri hakkında günlerce kafa yorduk.. Aklımıza kim geldiyse suçladık.. Ergenokon kalıntıları dedik, baştakileri işaret ederek iktidarı suçladık, Esad’ın askeleri mi, muhaliflerimi karar veremedik. Gün bu gündür diyerek aramıza nifak sokmaya çalışan, milli beraberliğimizi bölmeye çalışan bir takım güçlerin suçu Alevi kardeşlerimizin üzerine yıkmaya çalışmasına bile inanır gibi olduk... Biz boş laflarla meşkul iken Hatay’dan bir feryat yükseldi.. Arap kökenli bir vatandaşımız karısını göçük altından kendi elleriyle çıkartığı esnada, acı bir ağıtla isyanını dile getirdi: (İnkafel beyti, Allah yıkfel beytken) Yani Be-nim evim yıkıldı, Allah evimi yıkanların da evini yıksın.. Hatay Dörtyol’da ikamet eden bir dostumla yaptığımız telefon konuşması sırasında duyduğum bu feryat içimdem bir şeyler aldı götürdü. Kulaklarımda yankılanan bu feryatla anladım ki, zaman birlik, beraberlik zamanıdır, milletçe kenetlenerek acılarımıza merhem olma zamanıdır. Bananeciliği bize aşılayanlara inat ülke insanını sevme zamanıdır.. Gelin sevgimizle birlik olalım ve bu vatanı hainle-re bırakmayalım...