İlçemizde siyaset çok hızlı; ilgilenenlerin başını döndürüyor.

 

İlçemizde siyaset çok hızlı; ilgilenenlerin başını döndürüyor.
Şu sıralar, TBMM gündemine girecek olan Yerel Yönetimlerle ilgili Büyük Şehir Yasa Tasarısı düşünüldüğü gibi çıkarsa, ülke genelinde çok büyük değişikler getireceği kesin…
İyi mi olur, kötü mü; bunu kestirmek olası değil…
Görünen o ki:
Bu bağlamda birçok belde belediyeleri tarih olup, mahalleye dönüşecek, İl Genel Meclisleri işlevini bitirecek Vs…
Haliyle:
Bu olay, muhatap olanları rahatsız edeceği için refleks olarak kendilerini koruma uğraşına sokacak, dolayısıyla da çeşitli direnç eylemlerini, yasaların hoş görü sınırları içerisinde hayata geçirecek…
Yapılmakta olan da budur.
Türkiye Cumhuriyetini oluşturan insanlar şayet köle ya da tebea değil de bu devletin yurttaşı ise, elbette haksızlığa uğradıkları zannıyla iktidarın karşısına dikilecek, yasal mücadelelerini vereceklerdir…
21. Yüzyılın modern toplum yönetim felsefesi budur ve adı Demokratik savunma hakkıdır.
Bu günlerde, İnegöl’e bağlı belde belediye halklarının, muhalif partilerin de desteğini alarak, çıkacak yasaya karşı direnç göstermeleri bundandır.
Öte yandan:
Ülkeyi yönetmekle görevli ve yükümlü bir iktidar partisi vardır. Onlar da kendi icraatlarına sahip çıkmakla yükümlüdürler… Halkı bilgilendirmek, onları, faaliyetleri konusunda ikna etmek zorundadır…
Bu nedenle:
İlçemizde iktidar parti sorumlularının atağa geçerek, gerek muhalefet, gerekse halkın tepkilerine karşı kendini savunması, çıkacak yasanın yararlı olacağını söylemesi ve hükümeti desteklemesi siyasetin gereğidir; aksi, eşyanın yapısına uymaz…
Ancak:
Bu gerekliliği, yerine getirirken, kendi savını haklı çıkarmak için, tarihe mal olmuş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde alın teri olan İsmet İnönü’yü kötülemek çok yanlıştır; tarihe karşı saygısızlıktır ve ahdi vefasızlıktır…    
Neden ahdi vefasızlıktır?
Bugün aksak da olsa, yeterli de olmasa ve hatta bazılarına göre ileri de olsa! Demokratik bir ortamda yaşıyorsak: Bunu,  yerden yere vurarak küçültmeye çalıştığınız, cumhuriyetin temel taşlarından biri olan, İsmet İnönü’ye borçlusunuz ve borçluyuz…
Sayın Temelli Kardeşim:
İktidar partisinin ilçe başkanı olarak sorumluluğunuz var; partinizin faaliyetlerini övmek, bunları halka benimsetmek elbette hakkınız ve göreviniz, ama 66 Yıl evvelki çok partili döneme geçiş denemesinde uygulanan “Açık oy gizli tasnif” yöntemiyle, bugün eleştirdiğiniz, belde halklarının tepkisini belirleyen oylamanın ne ilgisi var?
Sayın Başbakanımızda aynısını yapıyor; eleştiri sermayesi tükendiği anlarda hemen Altmış, Yetmiş Yıl önceki dönemlere namluyu uzatıp İsmet İnönü’yü topa tutuyor…
 “Ön teker nereden giderse arka teker de oradan gider.” sözü örneği, sizde aynı yöntemi uyguluyorsunuz. Ama bu hiç hoş değil; sizin böyle bir şeye ihtiyacınız yok…
Unutmayın!
Küçük düşürmeye kalktığınız İsmet İnönü, 1950’de yepyeni bir seçim yasasıyla girdiği seçimlerde halkın tercihine saygı gösterip, iktidarı rakibine bırakmasını bilmiş ve muhalefete çekilmiştir.
Lütfen düşünün: Uzun Yıllar tek partili sistemde ülkeyi yönetirken, çok partili siyasete geçip, ülkesinde demokrasinin temelini atan, kaç lider gösterebilirsiniz dünyada?
Hem de:
14 Mayıs 1950’de yapılan seçimin sonuçları kesinleşirken, dönemin Genelkurmay Başkanı ve ordu komutanlarının İsmet İnönü’ye “Paşam seçimleri kaybettiniz bu iş bitti, ülkeyi kimlere bırakıyorsunuz, emredin gereğini yapalım” tarzı girişimlerine karşı:  İnönü’nün masaya elini hiddetle vurarak; “Asla! Ben şimdi kazandım. Milletime muhalefetin nasıl yapılacağını öğreteceğim; muhalefetsiz demokrasi olmaz.” diyerek onları görevlerinin başına yollamıştır…
Sonradan (Temmuz 1950) Rahmetli Menderes; darbe yapacaklardı diye, Genelkurmay Başkanı Abdurahman Nafiz Gürman ve ordu komutanlarını reysen emekliye sevk etmişti…
Ya! İşte böyle…
Siyaset yapıyorum diye dünün temel taşlarını kötülersek, hiçbir şey kazanamayız;  Sadece ayıp yapmış oluruz ayıp!
Aman biraz nezaket lütfen…