Hayat boyu hep yorgun, hep kırgın olmadık mı?

 

Hayat boyu hep yorgun, hep kırgın olmadık mı?
Hep zamansız yitirmedik mi sevdiklerimizi?
Sessiz sedasız gidenlerin ardından mendil sallayan, gözyaşı döken olmadık mı?
Kabuk bağlamadan kim bilir kaç kez kanadı yüreklerimiz?
Aslında ne zordu hayat ve ne kadar da kolaydı içimizdeki acıları düşünmeden, savurması dört bir yana.
Yüreğim üşüyor be hayat. Bir yanı yaralı, bir yanı sana kırgın zavallı yüreğimin. Ayazda kalmış gibi kalbim. Nedenini bilmeden, sorgulamadan titreyen bir ritimle atıyor. Kendim ne zaman biter? Ne zamanki bu gözlerdeki yaş kurur ısınır. O zaman belki de küçücük yüreğim avunur. Şimdi yüreğimi avutmalıyım evvela. Bebek uyutur gibi uyutmalı, kandırmalıyım. Sonra kendimi kandırmalıyım deli gibi. Küfem çok dolu, sırtım ufacık. Omuzlarım yıkık, içimde hep bir hüzün. Ama bu sefer çok yorgunum, çokta yaralı.
Biliyorum; güçlü olmalıyım. Taş gibi durmalıyım, ağır ve sert. Bir anne gibi sarıp sarmalamalıyım kendimi ve önemsediklerimi. Deli gibi inat etmeliyim. Her umutsuzlukta, her ağlayan birini gördüğümde toparlamalıyım ana gibi. Baba gibi sevecen olmalıyım. Tüm bunları yapabilecek güçteyim.
Ya hayat? Peki ya insanlar buna izin verecekler mi?
İşte bu yüzden kimse sert yaklaşmasın yaralarıma. Yavaşça dokun yaralarıma. Yavaşça. Annesi dün ölmüş çocuklara dokunurcasına şefkatle. Bin yıllık mushaf’ın sayfalarına nasıl dokunursan, öyle dokun. Ben kolayca incinirim bilirsin. Kolayca hasta olur, kolayca vazgeçerim canımdan. Kolayca doğmuşum, annem öyle der. Kimseler fark etmemiş dünyaya geldiğimi. Bir tek annem anlamış, annem sarılmış, annem kesmiş aramızdaki bağı, annem ağlatmış, annem emzirmiş annem uyutmuş sonra. Bir nefeste doğmuşum gece yarısı. Bir nefeste de ölürüm biliyorum. Seni zamansız gördüm meselâ. Zamansız kör oldu gözlerim. Zamansız yaşlandım. Konuşmayı unutmam zamansız. Gönderdiğim postalar, işe gidişlerim, eve dönüşlerim, doğum günü kutlamalarım hep zamansız. Yaşamak böyle bir şeymiş gibi geliyor bir süre sonra. Alıştım. Sormuyorum artık bindiğim otobüsün nereye gideceğini.  İşte bu yüzden kimse sert yaklaşmasın yaralarıma. Yavaşça dokun yaralarıma. Yavaşça. Annesi dün ölmüş çocuklara dokunurcasına şefkatle. Bin yıllık mushaf’ın sayfalarına nasıl dokunursan, öyle dokun.