O peygamberler, insanları uyardıkları zaman şöyle diyorlardı:”Size hiçbir faydası ve yardımı dokunmayan, kendi ellerinizle taştan, tahtadan yatığınız o putlara tapmayın. Yalnızca bir olan Allah´a tapın, O´na ibadet edin.” Evet, bu sesleniş, tevhit mücadelesinde, Peygamberlerin insanları uyarmada değişmez hidayete çağrısıdır.
İnsan, Allah ile münasebetini kuvvetlendirmediğinde hayatında, tevhit adına hiç olmayacak, akla, mantığa ve fıtrata aykırı yaşantı sergiler. İnsanın, ilk heva ve heveslerine uyması ile başlayan bu süreç, ibadetlerin ve zikrin azalması veyahut terk edilmesiyle devam eder. Bu ibadetlerdeki terk edişler, Allah-u Teâlâ´nın zihinlerde ve düşüncede unutulmasına kadar gider. Yani, hâşâ Allah yokmuşçasına, ömür yaşanır.
Allah-u Teâlâ´nın zihinlerde unutulup kaybolması ile beraber O´nun yerine başka ilahlar Rabb edinilir. Dinin, fıtri bir ihtiyaç olması hasebi ile bu ihtiyaç, yanlış ve sapkın yollarla karşılanmaya başlanır. Kimi taşa tapar, kimi hayvana tapar, kimi yıldıza tapar, kimi ruha tapar…
Her Allah´tan uzaklaşma, karşımıza başka başka yanlış ve batıl şeyler çıkarır. Mesela; gerçek nimet (başarı, kazanç, sağlık, afiyet…) sahibinin Allah olduğunu bizlere unutturur. Bu unutuş, nimet sahibinin kendimiz ya da başkaları olarak görmemize neden olur. İnsanlığın, yaratıcısını unutmasındaki en büyük emare, dünyevileşmesidir. Bu dünyevileşme, insanın hiç ölmeyecekmiş gibi büyük bir hırsla dünyaya bağlanması, her şeyi dünya olarak görmesi, dünya olarak değerlendirmesi ve dünya ile mukayese etmesi gibi özellikler taşır.
Bu dünyevileşmenin verdiği acı ve ibretlik sonu, geçmiş milletlerin helakıyla görürken; günümüzde de ruhu aç bırakılmış insanlığın, acı çığlıklarında ve günah batağındaki çırpınışlarında yine ibretle görebilmekteyiz. Dünyevileşmenin verdiği maddeci anlayış, ruhu yok saymakta, ihmal etmekte ve onu aç bırakmaktadır. Unutmayalım ki, ruhen hasta, bunalımda olan toplumlar, milletler, insanlığa ümit olamazlar. Böyle toplumlarda tacizler, tecavüzler, gayri meşru ilişkiler, kavgalar, cinnetler, cinayetler v.s eksik olmaz. Bir ülkenin, bir milletin istiklali ve istikbali dünyalık eserlerle değil, ahlaki eserlerle, ahlaki duruşla ve ahlaki yaşantı ile korunur, garanti altına alınır.
Bizlere Kuran-ı Kerim´de sık sık bahsedilen geçmişte yaşayıp helak olan milletler, dünyalık büyük bir gelişmişlik ve refah içinde olmalarına rağmen ahlaki yozlaşmalarından (nefislerini ilah edinmelerinden) o acı o ibretlik sonu (helakı) yaşamışlardır. Demek ki Allah´ın nazarında kıymetli olan, Dünya´nın İmarındaki mahirliğimiz değil, ahlaki duruşumuz ve ahlaki yaşantımızdır.
Dünyevileşme, insanı o kadar kendinden eder ki, aklını ve beraberinde de düşünme ve sorgulama kabiliyetini elinden alır, yok eder. Artık, insan fark edemez ve soramaz kendine “Ya ben ne yapıyorum?” diye.
19 - Allah´ı unutup da Allah´ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.(HAŞR SURESİ)
Evet, bu kendini unutuş, öyle bir noktaya varır ki insan, harama tavır alamaz, helale yönelemez ve putları (ideoloji, rant, makam, para, kadın v.s ) arasında boğulur gider. Övündüğü, güç dediği her şey elinden giderken, geriye büyük bir derslik manzara bırakır.
Bu dünyevileşme, bazen karşımıza hakkı teslim etmeme, hakkın yanında olmama şeklinde de çıkabilir. Dünyanın konforundan ve rahatından vazgeçemeyişimiz ve gerekse hakkın tarafında olmanın getireceği sıkıntı ve güçlükler, yalanın ve zulmün yanında olmamıza veyahut bunların karşısında sükût etmemize neden olabilir. Hakkın tarafında olanlar (dünyevileşmeyenler) hep yalnız, az ve ezilen olurken, karşı taraf ise yalanlarının, yanlışlarının ve saltanatlarının ifşa olma ve yıkılma korkusu ile saldırdıkça saldıran ve ezen olmuşlardır .( Hz Yahya ve Hz Zekeriya gibi peygamberlerin şehit edilmesi; önceki peygamberlerin ve Peygamber Efendimizin ve Ashabı´nın hakaretlere, işkencelere maruz kalmaları gibi.)
116 - Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar.
117 - Şüphesiz ki Rabbin, yolundan kimlerin saptığını çok iyi bilir. O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.(ENAM SURESİ)
SEVGİLER, SAYGILAR…