Yeryüzünde hayatını idame ettiren her topluma, Yüce Yaratıcı, emir ve yasaklarını bildirmek üzere peygamberler göndermiştir. Allah (cc) insanlarla kendi arasında elçilik yapacak olan peygamberleri toplumun kendi içinden seçmiştir. Allah vahyini insanlara, peygamberler aracılığıyla bildirmiştir. İnsanların Allah´a teslim olabilmeleri, inançlarının gereğini hayata aktarabilmeleri, neyin hayır, neyin şer olduğunu idrak edebilmeleri için, bir yol göstericiye ihtiyaçları vardır. İşte bu hidayet rehberleri peygamberlerdir. İnsanları yaratanla buluşturmaya vesile olanlardır.
Böyle manevi bir güç sahibi olan, Allah´ın insanların arasından seçtiği, İslam´da en yüce mertebe olan peygamberlik görevi verdiği, değerli insanlara ( Allah´ın elçilerine) saygısızlık etmek, Allah´a saygısızlıktır. Peygamberi gücendirmek, Allah´ı gücendirmektir. Peygamberi sevindirmek, Allah´ı sevindirmektir. Yeryüzünde yaşayan hiçbir din mensubunun peygamberler hakkında ileri, geri konuşması edebe uygun değildir. Zira hiç birimiz, onlarla her bakından aynı seviyede değiliz.
Cahiliye Arap devrinde bile, putlara tapanlar, ezeli ve ebedi olan Allah´a olan saygılarını muhafaza etmişlerdir. Taptıkları putları, Allah ile kendi aralarında elçilik yaptığı inancındaydılar. Peygamberlerin şahsiyetlerini rencide edici söylem ve eylemlerde bir noktaya gelince geri duruyorlardı. İkaz edilince yanlış yaptıklarını idrak edebiliyorlardı. Günümüzde, özellikle batı medyasında kin ve nefret dolu duygularla evrensel Nebi Hz Muhammed Mustafa (sav) efendimizi gazetelerinde karikatürize edebiliyorlar. Bu durum evrensel ahlak değerlerine uygun değildir. Bir Peygamberi alay konusu yapmak, kişinin inancını tehlikeye koyar. Yüce Allah Kur´anında “ De ki, Allah´a ve peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki, Allah kâfirleri sevmez”. Ali İmran, 32. Başka bir ayetinde, ise,”Kim peygambere itaat ederse, Allah´a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilesin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik”. Nisa, 80.
Yukarıdaki ayetlerden anlıyoruz ki, Peygambere saygı, Allah´a saygıdır. Ona isyan Allah´a isyandır. Durum böyle olunca, peygamberimizi alay konusu yapmak, itaatsizliği ortaya koyar. Adap kurallarına uygun düşmez. İnsanın yaratılış gayesiyle örtüşmez. Efendimizin manevi şahsiyetini rencide edici, söylem ve eylemlere ortak olmak aynı cümledendir. Bu hususta dikkatli olmak lazım gelir. Bizler, La ilahe illallah Muhammed ün Resulüllah diyerek Allah´a teslim olmuşuz. Mevla´mız bu cümleyi diliyle söyleyip kalben tasdik eden bireylere Müslüman adını vermiştir. Bizler Müslüman olarak Muhammed ümmetiyiz. Bu nedenle, ümmeti olduğumuz Peygamberimize yapılan saygısızlık bizleri üzer. Bu anlamda bizler peygamberimize yapılan olumsuz eylemin karşılığında, vicdani rahatsızlığımızı ortaya koymalıyız. Böylece bize düşeni yapmış olur, gerisini sahibimiz olan, Allah´a bırakırız. Allah Peygamberine hitaben ( Ey Muhammed) “ Seninle alay edenlere karşı biz sana yeteriz” buyurmuştur. (Hicr, 95.) Demek ki Allah, peygamberiyle alay edilmemesini, manevi şahsiyetini rencide edecek davranışlar, sergilenmemesini istememektedir. İnsan, inansın veya inanmasın, söz konusu peygamber olduğunda tutum ve davranışlarına dikkat etmesi, büyük önem arz etmektedir. İnsana yakışan medenilik de bu olsa gerek.
İnsanların yaratılış gayelerine uygun bir hayat sürdürebilmeleri, dünya ve ahiret mutluluğunu elde edebilmeleri için bir rehbere ihtiyaçları vardır. Çünkü insanın yaratılıştan sahip olduğu akıl, zeka, idrak gibi yetenekleri sınırlıdır. Her insanın kendi başına herşeyi bilmesi ve anlayabilmesi mümkün değildir. İşte bu nedenle, yarattığı kullarını en iyi bilen ve onların iyiliğini dileyen sonsuz rahmet sahibi Yüce Allah, insanlara kendi içlerinden doğruyu-yanlışı, iyiyi-kötüyü, faydalıyı-zararlıyı öğretecek ve onlara kurtuluş yollarını gösterecek peygamberler göndermiştir. Peygamberler, Allah´ın insanlar arasından seçtiği mümtaz şahsiyetlerdir. Peygamberlik istemeyle ve çalışmayla elde edilemez. Kur´an´ın ifadesiyle, “Bu, Allah´ın lütfudur. Onu dilediğine verir.” (Cum‘a, 62/4)
Kendilerine peygamber gönderilmeyen hiçbir topluluk yoktur. (Yûnus, 10/47; Nahl, 16/63; Fâtır, 35/24) Peygamberlerin ilki Hz. Âdem (a.s.), sonuncusu ise Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)´dir. Bunlar arasında Kur´an´da bildirilen ve bildirilmeyen pek çok peygamber gönderilmiştir. Kur´an-ı Kerim´de peygamberlerin sayısı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bir hadis-i şerifte 124.000 peygamber olduğu haber verilmektedir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266) Kur´an´da 25 peygamberin ismi geçmektedir. Bunlar: Âdem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, Lut, İbrahim, İsmail, İshak, Ya‘kub, Yusuf, Şuayb, Harun, Musa, Davud, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa‘, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)´dir. Kur´an´da Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn isimleri de zikredilmektedir, fakat bunların peygamber olup olmadıkları kesin belli değildir. Allah tarafından seçilmiş en hayırlı ve en faziletli insanlar olan peygamberlerin bazı sıfatları vardır. Bu sıfatlar şunlardır:
1. Sıdk: Peygamberlerin doğru sözlü ve dürüst olmaları demektir.
2. Emanet: Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kişilerdir.
3. İsmet: Allah, peygamberleri günah işlemekten korumuştur.
4. Fetânet: Peygamberlerin akıllı, zeki ve feraset sahibi olmaları demektir.
5. Tebliğ: Peygamberlerin en önemli görevleri ilâhî emirleri dosdoğru bir şekilde insanlara bildirmeleridir.
İslam dinine göre; peygamberler arasında bir bütünlük ve süreklilik mevcuttur. Bütün peygamberler kendilerinden önce gelenleri tasdik etmiş, sonra gelecek olanı da müjdelemişlerdir. Hz. Musa, Hz. İsa´yı müjdelemiş, Hz. İsa da Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)´in geleceğini müjdelemiştir. Kur´an´da şöyle haber verilmektedir:“Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah´ın size, benden önce gelen Tevrat´ı tasdik edici ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti.” (Saff, 61/ 6) Hak dinlerin esası bir olduğuna ve peygamberler de birbirlerini tasdik ederek geldiklerine göre Hz. Muhammed (s.a.s.)´i peygamber olarak kabul eden bir kişi, ondan önceki bütün peygamberleri de kabul etmiş olmaktadır. Dinimizde bütün peygamberlere iman etmek Müslüman olmanın şartı sayılmaktadır. Müslümanlar olarak ayrım yapmadan bütün peygamberlere inanır, sevgi, saygı ve hürmet gösteririz. Peygamberlerden kimine inanıp, kimine inanmamak, saygısızlık ve hürmetsizlik yapmak akl-ı selim sahibi hiçbir insana yakışmaz. Hz. Mevlânâ şöyle der:“Peygamberler birbirlerini kabul ettiklerine göre, siz onlardan birisini kabul etmezseniz, hiçbirini kabul etmemiş gibi olursunuz.”
Şevket BOYRAT