Tarihimiz bizim için ibret levhalarıyla doludur. Bunlardan birisi de 18 Mart 1915’te Türk milletinin zaferiyle sonuçlanan Çanakkale savaşıdır. Çanakkale savaşları, Türk tarihinin çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu savaş; zamanın en modern silah ve mühimmatlarıyla techiz edilmiş, hem sayı hem de teknik bakımdan kendinden güçlü olan düşman karşısında azmin, cesaretin, vatan ve millet sevgisinin, şehadet ve gazâ mefkuresinin verdiği güçle savaşan kahraman ordumuzun zaferidir.

Yüce dinimiz İslâm’ın sunduğu insani ve ahlaki ilkelerden ruh ve ilhamını alarak, fethettiği ülkelerdeki yerli halkın ırz ve namusunu, kendi namus ve şerefi gibi koruyan, sefere giderken yol güzergahındaki üzüm bağlarından geçerken yediği üzümün karşılığını asma kütüklerine bağlayan, Aziz vatanımızı bize mülk olarak bırakmak için bir gül bahçesine girercesine gözünü kırpmadan  kara toprağın bağrına girmeyi göze alan, vatanın semalarından şanlı bayrağımız inmesin, namusumuza kirli eller değmesin diye, mitralyöz ve şarapnel parçalarına karşı iman dolu göğsünü siper eden Mehmetçiğimizin, tarihe sayfalarla yazdığı bir destandır.

Çanakkale savaşı, tarihimizin en büyük zaferleri arasındadır. Çanakkale’de kazanılan zafer, savaşın ve tarihin akışını değiştirmiştir. Üstün cesaret ve özveriyle “Çanakkale Geçilmez” dedirten, eşine az az rastlanır, anlamlı bir kahramanlık destanı yazılmıştır. İman, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik duyguları, zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı koymada en önemli faktör olmuştur. Anadolu’nun her bölgesinden, hatta her köyünden birkaç gencin şehit düştüğü Çanakkale savaşları, milletimizin sahip bulunduğu cevherin öz olarak daima muhafaza edildiğini, bu cevherin ve kabiliyetin iyi yönlendirilmesi durumunda Müslüman Türk milletinin büyük hamleler ve üstün idealleri uğrunda büyük fedakarlıklara her zaman hazır olduğunu da ispat edecek tarihi örnektir. Çanakkale savaşı, Müslüman Türk milletinin varoluş savaşıdır. Bedir savaşı da Müslümanların varoluş savaşıdır. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu nedenle Çanakkale savaşındaki mücadeleyi Bedir savaşı-na benzetmektedir.

Aklın, mantığın ve askeri bilgilerin izahını yapmakta zorlandığı Çanakkale Destan’ındaki sırrı anlayabilmek için, Türk milletinin ve onun bağrından çıkan Mehmetçiklerin ruh ve gönül cephesini iyi tanımak gerekir. Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, göğsündeki sarsılmaz imanı, ruhundaki çelik iradesiyle eşsiz kahramanlıklar gösteren, mübarek kanlarıyla kefensiz yatan, Mehmetçiklerimiz hakkında ne söylense az gelir. İşte Çanakkale’de şahlanan bu ruh, milletimizin mayasını oluşturan ruhtur. Bu ruh, dinin, vatanın, namusun, bayrağın, kısaca bizi biz yapan değerlerin en zor şartlar-da bile feda edilemeyeceğini gösterir. Bu ruh, dinin, vatanın, namusun, bayrağın, kısaca bizi biz yapan değerle- rin en zor şartlar da bile feda edilemeyeceğini açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Bu ruhu yaşattığımız müddetçe ulaşamayacağımız hiçbir hedef, başaramayacağımız hiçbir iş, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun, çözemeyeceğimiz hiçbir problem kalmayacaktır. Şanlı tarihimizi ve Çanakkale’yi unutmayalım.

Çanakkale sadece bir savaş olarak görülmemelidir. Çanakkale, bir varoluş mücadelesinin yansıması olarak bilinmelidir. Anadolu’nun her vilayetinde saklı Çanakkale hikâyeleri unutulmaya yüz tutmadan su yüzüne çıkarılmalıdır. Çanakkale unutulmamalıdır. Çanakkale, ruhumuzun yeniden ihyası adına önemli bir adım olmalıdır. Çanakkale, yeni gelinin, ananın, babanın kalbindeki ateşte saklıdır. Çanakkale, siperlerde nöbet bekleyen Mehmetçiğin gönlünde gizlidir. Çanakkale, tek oğlunun sırtını sıvazlayarak uğurlayan ananın yüreğinde, “Allah’a emanet ol” diyen babanın gönlünde saklıdır.

 Bütün dünyada olduğu gibi, gerek Osmanlı Devletinin son yıllarında, gerekse yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinde derin etkiler bırakmıştı. “Tarihini bilme- yenlerin coğrafyasını başkaları çizer.” Sözü herhalde Çanakkale savaşlarıyla uyuştuğu kadar başka hiçbir olayla uyuşmaz. Türk milleti bunun acı tecrübelerini defalarca yaşamış ama Çanakkale savaşı ile bu kötü kaderi bir daha yaşanmamak üzere tarihe gömmüştür. Çanakkale bir muharebe, bir destan, bir tarihtir ama, bütün bunlardan önce bir irade bir inançtır. Toprağın vatan yapılışı- nın, bu vatan için can vermenin en güzel örneklerini görürüz. İmanın küfre galebe çalışının, mananın maddeyi mağlup edişinin en son ve canlı örneğidir Çanakkale…..

Çanakkale’yi her Türk çok iyi bilmeli ve anlamalıdır. Çanakkaleyi bilmeyenler bilmeyenler ne Türk’ü ne de İslâm’ı anlayabilirler. Bugün bu topraklarda yaşayan dirilerin, Çanakkale’de ölen şehitlere çok şey borçlu olduğunu unutmamak gerekir. Çanakkale, tarih içinde Türk Milletinin kaderinin belli olduğu çizildiği bir dönüm noktasıdır. Çoğu üniversite öğrencisi 253 bin şehit,  bu vatanda sonsuza kadar hür ve bağımsız olarak yaşayabilmemiz için kanlarını ve canlarını feda etmişlerdir. Metrekareye yedi ton çeliğin düştüğü Çanakkale’yi, Gelibolu’yu mutlaka görmeliyiz, bunu yapamıyorsak çocuklarımıza bu destanı en ince ayrıntılarına kadar okutmalı ve anlatmalıyız.

Çanakkale Zaferinin günümüze sunduğu en önemli mesajlardan biri de; dini ve milli birlik şuurunun korunma-sı gereğidir. 1914 yılı sonlarında sadece Anadolu’dan de-ğil, Osmanlı toprağı olan her bölgeden binlerce Müslüman yiğit delikanlı, devleti ve mukaddesatı korumak uğrunda, binbir zahmetli yolculuktan sonra, Gelibolu Yarımadası’nda Çanakkale sahillerine gelerek birlikte savaştılar ve birlikte şehit oldular. 253 bin şehidin kanını sebil ederek kazandığı bu başarı, milletimizin tümüne mal olmuş bir zaferdir. Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY şehitler için taşıdığı ulvî duygularını şu dizelerinde dile getirmiştir:

 

“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor.

Bir hilâl uğruna Yâ Rab, ne güneşler batıyor.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker.

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın.

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

Ey şehît oğlu şehît, isteme benden makber

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.”

 

Çanakkale denilince sönen ocaklar, dul kalmış kadınlar, 15-20 yaşında şehit olan gençler, “Çanakkale geçilmez” gerçeğini perçinleyen ve vatanın her köşesinden gelmiş arslanlar akla gelir. Bu savaşta nice yiğitler şehit oldu. Nice kınalı gelinler dul kaldı Nice al yazmalı, gözü yaşlı, Anadolu anası yürekleri dağlayan pek çok ağıtlar yaktı. İnsanlar nice yanık Türküler söylediler.

 

“Çanakkale içinde vurdular beni

Ölmeden mezara koydular beni”

sözlerini kim duyarsa, yüreği acıyla sızlar, o günleri bir kez daha yaşar.

Bu savaşta kaybettiğimiz insan gücü, beyin gücü, ülkemizin geleceği için çok büyük bir boşluk meydana getirdi. Bu boşluk yalnız 1. Dünya Harbi sırasında değil, onu izleyen Kurtuluş savaşı boyunca da hissedilmiştir. Kim bilir….. Böyle bir savaş olmasaydı…….. Tanzimat dönemi boyunca Dar’ûl Fünun’da, Hendese-i Humayun’da, Sanayi-i Nefise’de, Mekteb-i Mülkiye-i Şahaniye’de ve Harbiyede ve daha nice Fakültelerde yetiştirdiğimiz binlerce gencimiz şehit düşmüş olmayacaktı. Çanakkale şehitlerini gönlümüzün derinliklerinde hisseder, onların bize bıraktıkları emanetlere sahip çıkarsak, işte o zaman onların ruhlarını şad etmiş oluruz.

Evlatlarımıza, torunlarımıza anlatarak nesilden nesile aktarmalı, onlardan örnek ve ibret almalıyız. Bu toprakların kolay vatan olmadığını düşünmeliyiz. Bu ülkeyi kanlarıyla kurtararak bize emanet eden insanları daima rahmetle ve minnetle anmalıyız. Onlara layık evlatlar ve torunlar olmaya çalışmalıyız. Bu da; ancak bize emanet ettikleri mukaddes değerlere, uğrunda seller gibi kan akıtarak müdafaa ettikleri mukaddes değerlere ve cennet vatanımıza sahip olmakla, ona yan gözle bakan, bölüp parçalamak isteyenlere, vatanını hor gören, bayrağına dil uzatan, milli birlik ve bütünlüğümüze kastedenlere fırsat vernemekle ve onların hain emellerini iyice teşhis edip böylelerinin yanında yer almamakla mümkündür. Bu nedenle; Çanakkale’yi ve Çanakkale şehitlerini unutmamalı ve unutturmamalıyız. Bugün üzerinde yaşadığımız bu cennet vatanın, milletimizin, devletimizin ve bayrağımızın varlığını, istiklâl ve hürriyetimizi; milletçe şan ve şerefle yaşıyor olmamızı, doğusundan batısına ülkemizin hemen her bölgesinden gelerek Çanakkale’de canlarını feda eden şehitlerimize borçlu olduğunu unutmayalım. Cepheye mermi taşırken yolda donarak şehit olan şerife bacıları… Yavrusunu vatana kurban olsun di-ye kınalayıp cepheye gönderen anaları unutmayalım. Hayatın baharında cepheye koşan yiğit delikanlıları unutmayalım.

Çanakkale Zaferinin 100.cü yıl dönümü vesilesiyle dini, vatanı ve milleti için hayatlarını feda eden aziz şehitlerimize ve ahirete intikal eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazilerimize Allah’tan rahmet diliyor,  şükran ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.