Özgecan olayı, toplumu ayağa kaldırmıştı geçen yıl. Hatırlarsınız…

Şimdiyse, matematik öğretmeni tarafından tecavüze uğrayan, akabinde intihar eden 18 yaşındaki Cansel...

Süper dikkat! Yanlış okumadınız; matematik öğretmeni tarafından…

Yuh! Bu kadarına da pes yani!

Gerçi, Özgecan olayı kadar medyada pek yankı bulmadı ama neyse.

Niye bulmadı, biliyor musun?

İzah edeyim;

Bak dostum.

Eğer bu tecavüzcü, imam ya da bir kanaat önderi falan olsaydı, o zaman görürdün şamatayı.

Çünkü bizim medya sever böyle haberleri. Biraz da üzerine koyar.

Heyhat!

Çarşaf çarşaf, gazeteler dolusu manşet olurdu bu olay.

Müstakbel haber kanallarımız “son dakika” çakardı ekrana;

İMAM, GENÇ KIZA TECAVÜZ ETTİ. LEŞİNİ DE KARGALARA YEDİRDİ!

Vay beee! Ne yankı bulurdu!

Sevgili dostum. Kadınlar, erkeklere Allah´ın emanetidir.

Yani erkeğin namusu ve koruması altındadır.

Öyle, ahkâm kestiklerine bakmayın bazılarının…

Yok, erkekler olmadan kendilerini koruyabilirlermiş de, yok bilmem neymiş de…

Geçecekler o işi!

Allah´ın bizlere emanet ettiği kadına hıyanet etmemek, elbette başlıca görevimiz.

Kadın, her türlü şiddetten uzak tutulmalı, korunmalıdır. Nokta.

Bu konuda diyecek bir sözüm yoktur.

Benim sözüm, bu tarz meseleleri maske olarak kullanıp, bilinçaltındaki kirli düşünceleri etrafına sıçratmaya çalışanlaradır.

Şimdi bu tarz kişilere bir takım sorum olacak;

BİİİR: Karısını döven adamları iştahlı iştahlı anlatırsınız ama kocasını döveni, aldatanı, parasıyla orada burada sürten kadınları asla anlatmazsınız.

NEDEN?

İKİİİ: Tükürükler saça saça, orda-burda ´´kadına şiddet vaaar, kadına şiddet vaaar!´´ diye bağrışırsınız ama genelevden bir kadın dahi kurtarmışlığınız yoktur. Bir taneniz bile öyle yerlerin kapısının önünde “kadına özgürlük!” pankartı açıp, çıngar çıkarmadınız. İş oraya gelince suspussunuz.

NİYE?

ÜÜÜÇ: Eski eşinin alın teriyle kazandığı nafaka parasını çatır çatı yiyen, yetmedi, üstüne onunla bununla sabahlayan, vücudunu pazarlayan fahişeleri dillendirmezsiniz. Çocuğunu babasına göstermeyip, kaçıranlar da cabası… Bir de üstüne “ohhh! İyi yapmış” dersiniz.

SEBEP?

DÖÖÖRT: Elinizdeki sosyal medya imkânını harikulade biçimde imam, dini hareket lideri, ehlisünnet insan ya da faydalı vakıf başkanlarının, internetten bulduğunuz rastgele fotoğraflarının altına “bu gördüğünüz falanca caminin imamı, 9 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etti, kendisini yuhalıyoruz” gibi mesnetsiz haberler uydurmak suretiyle “sapık” olarak yaftalamak için kullanırsınız. Attığınız iftiralara maruz kalan nice müspet insana -çamur at izi kalsın- politikası izlersiniz. İnsanların yüzüne bakamaz duruma düşürürsünüz.

NİÇİN?

BEEEEŞ: Bir taneniz bile imamlara, hocalara etiket vurduğu kadar, başka inanca mensup din adamlarına çıt çıkarmaz… Bir de utanmadan, el altından ateizm propagandaları servis eder.

NEDEN?

ALTIII: Öyle uydurma haberler yaparsınız ki, attığınız pis iftiralara bazen kendiniz bile kanarsınız. Sonra dünyaya o gözle bakmaya, baktırmaya çalışırsınız.

NE İŞ?

YEDİİİİ: Sizin gibi “ilerici” düşünmeyeni, “gerici” ilan etmekte üzerinize yoktur. Yeter ki, az ucundan muhalefet koşsunlar size. Allllaaaaah! Yandılar!

NASIL?

SEKİİİZ: Çıplaklığı, fuhşiyeti ve bilumum sapkınlığı “modernizmin gereği” gibi lanse edip, ahlaksız bir nesle zemin hazırlıyorsunuz.

E GÜZEL HEMŞERİM! SÖYLEYİN, BELA MISINIZ SİZ?

Neden? böylesine alçak olabiliyorsunuz?

Yahu, niye bu kadar ucuzlaşabiliyorsunuz?

Mideniz kaldırıyor mu bu kadar rezilliği?

Allah için söyleyin!

Aklım almıyor!

İnanın, aklım almıyor.

Yani bu kadar hayâsızlık niye?

Utanıyorum. Neslimiz adına vallahi utanıyorum.

Neyse artık…

“Utanmak” dedik. Noktayı da üstat Mehmet Akif ERSOY atsın o zaman;

 “Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan;

Hey! Sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! ,,