Güller ve gönüllerin efendisi peygamberimiz beni ihtiyarlattı dediği değerdir doğruluk. Kendisine doğruluğu değer ve ilke edinen peygamberimiz, çocukluğundan ve ömrünün nihayetine kadar doğruluk içinde yasamış ve bizlerinde doğru olmasını istemiştir. Bundan dolayıdır ki, peygamber olmadan önce ‘Muhammed´ul-emin´ ismi verilmiştir. İnsan aklı insana doğru olmayı öğütler, yalanın akla-mantığa aykırı olduğunu söyler; ancak insan bazı küçük hesaplar, menfaatperest duygular, ihtiras ve hırsları sebebi ile yanlışa - yalana sürüklenir. Böylece onur ve saygınlığını yitirir. Bedbaht ve perişan olur. Doğruluğun zıddı olan yalan-dolan kirine bulaşan insan, kolay kolay kurtulamaz. Yalanını, örtbas etmek isteyen yeni yalanlara silinir. Her nerede ve ne durumda olunursa olunsun, yalan gibi kötü bir limana sığınan insan kendini felakete sürükler. Bu değeri hayatına kılavuz edinen insan, her iş ve davranışını doğruluk üzerine kurar. Yunus Emre, hocası Taptuk Emre´nin dergâhına yemek pişirmek için ormandan odun getirmeye gitmiş. Fakat özellikle düzgün olan odunları seçmeye dikkat etmiş. Sebebi sorulunca o şöyle cevap vermiştir. Bu dergaha eğri adam değil, eğri odun bile yakışmaz, demiştir. Hz. Ömer bir gece yardımcısı ile birlikte tebdili kıyafet halkı kontrol etmek ve problemlerini bizzat dinlemek üzere dolaşır. Bir gece bir kadın kızına: |