Olaylar, birkaç duyarlı vatandaşın ağaçların kesileceğini duyması ve Gezi Parkı’nda protesto eylemi yapması ile başladı. Tüm masumiyeti ile başlayan çevreci eylem, kolluk kuvvetlerinin sert müdahalesi sonucu kısa sürede ideolojik bir yapı kazandı. Kötü niyetli insanların da sosyal medyayı asparagas haberlerle şişirmesi üzeri-ne, olaylar önüne geçilemez bir hal aldı. Tüm bu kaos başta ekonomiyi ve güven ortamını yaraladı. Borsa son 10 yılın en büyük düşüşüyle sarsıldı. Yabancı yatırımcılar ise, ülkenin içinde bulundu-ğu kargaşa ortamının istikrarı bozacağı endişesi ile geri çekilme sinyali vermeye başladı. Bu arbedeyi fırsata dönüştürenlerin yanı sıra sadece Borsa İstanbul’daki birkaç günlük kayıp 33 milyar dolar. Dolar yükseldi, banka hisseleri değer kaybetti. Uzun vade-de ise ülkemizin kredi notunun etkilenmesinden korkuluyor.Tüm bunların yanı sıra eylemlerin daha ilk günlerindeki kamu zararı bile çok ciddi oranlarda! Her şeyden öte, belki de uzun süre telafisi mümkün olmayacak asıl kayıp ise, güven ortamının ve ekonomik istikrarın bozularak ülke dışındaki güçlü duruşumuzun sarsılması. Birçok devlet çeşitli şekillerde olayları değerlendirdi. Özellikle şaibeli demokrasi ile yönetilen devletlerin olaylarla ilgili açıklamaları düşündürücüydü. Dünyaca ünlü simalar desteklerini hemen açıkladılar eylemci guruplara. Eylemlerin adı “Türk Baharı”, öncüleri ise hemen aynı gün sosyal medya aracılığı ile eylemlerin amacının ağaç olmadığını, devrim için meydanlarda toplanmak gerektiğini vurgulayan kimi sanatçılarla ilk günden sonra 24 saat daha diretilirse, AB tarafından hükümetin düşürüleceğini ve çok güvenilen ekonominin yıkılacağını böylelikle de hükümetin düşeceğini köşelerinden duyuran vatansever(!) yazarlar…  Eylemler tüm bir halka mal edilerek dünyaya yansıtıldıktan sonra “Bizim olaylarda hiçbir kabahatimiz yok” diyen çeşitli siyasi parti Genel Başkanları… Meydanlarda kahramanca boy gösteren 11 ayrı Marksist grup ve anarşi yaratmaya çalışan terörist guruplar ve tabi ki içlerinde kargaşa için cirit atan ajanlar… Masum insanları tenzih ederim, duyarlı vatandaşları da… Ancak ellerinde bira şişeleri ile cami-leri işgal eden, duvarlara Hz. Muhammed ile ilgili alaycı sloganlar yazan, Ateist, Marksist, Maoist slogan ve afişleri ön plana çıkaran, ayakkabıları ile söz-de namaz eylemi de yapan ağaç sevdalısı(!) ülkem insanı… Hemen hemen her bireyin emin olduğu tek şey, ülkemiz büyümekte ve güçlenmekte. Enerjide dışa bağımlılık, yapılacak olan nükleer tesisler ve HES'ler ile sona erecek ki bu doğrultuda 2. Nükleer Santral Anlaşması yapıldı.Dünya ölçeğinde yatırımların yapılması ,Türkiye'nin Borsa İstanbul'la ekonomiye yön vermeye çalışması ve çok çok önemli bir ayrıntı da IMF'nin -o başımızdaki en büyük derdin- bu topraklardan söküp atılması bağımsız bir ekonomiyi ifade etmektedir. Yerli silah teknolojisindeki gelişmeler, Turan ordusu gibi birliktelikler dünyaya güçlü bir devlet imajını ve Türk İslam sentezini yansıtmaktadır. Tüm bu gelişmeler bile ülkemiz içinde oynanan oyunları çok açık ve net bir biçimde öngörmeye yeterlidir. Tüm bu hengâmeye rağmen evlerinde olayların bitmesini bekleyen halkın çoğunluğu... Hiçbir şeyin kuyruğuna girmek istemeyen halk… İnançları uğru-na, istediği gibi bir eğitimi alma hakkını yitirmek istemeyen halk… Ecdat torunları… Asil milletimiz… Ve emin oldukları tek şey olayları körükleyen medya maymunları, birebir eylemlere karışan yabancı ajanların varlığı, asla bir adım ileri gitmemizi istemeyen dış mihraklar… Evet, yapılmak istenen çok açık: Ülkede anarşi yaratarak aynı günlerde askere açılan taciz ateşi ile ülkeyi olağanüstü hal durumuna sürüklemek. Ancak hesap edilemeyen durumlar da var-dı; örneğin Şırnak’ta taciz ateşinin açıldığı askeri bölgede halkın sabaha kadar nöbet tutma ve askerimize canlı siper olma olasılığıydı ki, bu olasılık gerçek oldu. Değişen vizyonu, güçlenen ekonomisi, bü- yüyen ticaret hacmi, millileştirilen silah teknolojisi, dünya siyasetinde artan söz hakkı, AB'den çok daha güçlü ekonomik, siyasi, askeri iş birlikteleri ülkemiz üzerindeki dikkatleri arttırmış ve yine bu güçlü irade, halkın çoğunluğundaki hoşgörü ülkemiz üzerinde oynanan oyunları boşa çıkarmıştır. Eylemler de muhakkak ki haklılık payı gözetilmedir, demokrasi ile yönetilen bir devlette ötekileştirme mantığı güdülemez. Halkın azınlığında bile bu tarz bir düşünce var ise, bu kaygılar giderilmeli ve huzur ortamı oluşturulmalıdır. Demokrasinin gereği azınlığında sesini duyabilmek ve kucaklayıcı olabilmektir. Öngördüklerimiz dış mihrapların, kargaşa ve anarşi ortamı oluşturarak, bir iç savaşı körüklemek ve en iyi şekilde bundan nemalanmak maksadıdır. Zira Taksim Platformunun, Başbakan Yardımcısı.Bülent Arınç ile olan görüşmelerinden sonra, istekleri belirtilmiştir. Bu isteklerde açıkça ülke menfaati gözetilmediği de halkımızın taktiridir. 3.Havaalanı, Kanal İstanbul, Enerji projelerinin iptali gibi... Yapılması gereken sükûnetimizi korumak, gençlerimize sahip çıkmak ve bir şiddete maruz kalındıy-sa, sebebiyet verenleri yargıya havale etmektir. Pro- vokatörler her yerde!.. Ailelerin daha duyarlı olması gerekmekte; çünkü olayları ateşlendiren birçok yabancı uyruklu şahıs yakalandı, sadece İzmir’de sosyal medya aracılığı ile yalan yanlış haber yaparak halkı galeyana getirmek suçu ile 15 kişi gözaltına alındı. Ve unutulmaması gereken başka bir şey ise, çoğunluğun azınlığa baskı kurma hakkının olmadığı gibi şu an yaşananların tam tersinin olması da mümkün değildir. Demokratik hak ve özgürlükler ancak ve ancak demokratik yöntemlerle kazanılabilir. Seçim ve sandık çoğunluğu, milletin iradesini iş başına getirecektir. Milli iradeye saygı gösterilmelidir. İyilikle kalın...