Berlin´de yaşanan terör saldırısının ardından Alman hükümeti güvenlik birimleri tarafından ‘tehlikeli‘ olarak derecelendirilen radikal İslamcılarla mücadele için yasalarda sertleştirmeye gidiyor. Bunlardan bazılarını ele alalım.

Elektronik kelepçe takılabilecek

Bundan böyle ´tehlikeli´ diye tanımlananlara elektronik kelepçe takılmasına olanak sağlayacak şekilde düzenlemeler yapılıyor. Şayet bir Müslüman suçsuz yere tehlikeli damgası yediyse, ayağında kelepçe ile insanların içinde gezmesini beklemenin adı “güvenlik önlemi”.

Üstelik düşünürsek, Almanya´da Terör saldırısı diye bir şey hemen hemen yok gibi. Sanki Türkiye gibi her an Terör saldırısına uğrayacakmış gibi güvenlik önlemlerini almalarına bir lafım yok da, bunu bahane ederek Müslümanların topunu etkileyen bu uygulamaları tabii ki doğru bulmuyoruz.

15 Temmuz´dan sonra Türkiye´nin aldığı önlemleri aşırı bulup her fırsatta eleştirmelerini de unutmuş değiliz. İçimize oturdu artık.

Bizleri insan haklarını ihlal etmekle suçlayan Almanya, Elektronik kelepçe ile ihlalin ta önde gidenini yapıyor.

Halbuki terörü bahane ederek yapılan adımlar gölgesinde Müslümanlara ve Türklere saldırarak 2017 seçim arefe´sinde sağcı seçmenlerden oy kazanma yoluna gidiliyor.

 

Başka bir hamle de Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel´den geldi.  “Almanya´da radikal İslamcılarla daha sert şekilde mücadele edilmesi, selefi camilerin yasaklanması, cemaatlerinin dağıtılması ve vaizlerinin sınır dışı edilmesi gerekiyor, hem de olabildiğince kısa süre içerisinde" dedi.

Peki, bu neyin habercisi olabilir?

Almanya´nın ezelden beri Müslüman cemaatleri kontrol etme isteği var.  Değişik görüşte İslami cemaatler olduğundan dolayı, hangi biri üzerine yoğunlaşacaklarını şaşırmış durumdalar. Son yıllarda sesini duyuran selefilik adı altında faaliyet gösteren ve çoğu (sözde) alman Müslüman akımı tarafından kurulan cemaatler, ülkeyi tehdit altına sokuyormuş. Evet, bunlar tehlikeli bir gurup. Lakin sayıları o kadar az ki, bunlar için geniş çapta cami kapatma yasalarına girmeye gerek yok. Hepsinin yeri belli yurdu belli. Al onları yurt dışı et veya tutukla. Yok, ama hayır. Cami kapatma konusuna giriyorlar ki, selefi camilerinden sonra her türlü camiye el atabilsinler.

Yıllardır bu grubun tehlikelerinden toplumu zamanında yeterince uyardık. Harekete geçilmedi ve göz göre göre bunların büyümelerine göz yumdular. Sözde şimdi, hem de o kadar güçlü olmadıklarına rağmen, önlemler almak istiyorlar. Hem de camileri kapatma yasası ile öyle mi?

Bu Yasa´nın sadece tek amacı vardır. Ben şimdiden söyleyeyim.

Asırlardır Müslümanları kontrol edemeyenler, bir çırpıda Müslümanları nasıl kontrol/yok ederiz, gücünü alırız, peşindeler. Zira kendilerine göre uyum içinde olmayan Müslümanları fişleyecek ve gittiği camileri tespit edip, bu cami Terör yuvasıdır gerekçesi ile kapanacak. İstedikleri şey aslında bundan ibaret.

Cami kapanınca ne mi olacak?

Müslümanların toplanabildiği ve aynı fikirde olanlar ile birlikte sosyal faaliyetler vesilesi ile bir nebze olsun memleketlerinde his ettikleri yuvalar ellerinden alınacak.

Çocukların dinini, dilini, örf ve adetlerini öğrenebilecek, okul cihetinde olan camileri, elden gidecek.

Mecburen alman kurumların uygun bulduğu yerlere giden çocuklarımız milli ve manevi kimliklerinden olup, tarihin sayfalarında kayıp olacaklar.

 

Buna benzer bir yasa isteği de Brandenburg eyaletinin Hristiyan Demokratlardan geldi. Bunların istedikleri ise, camilerde bundan böyle Almanca dilinde vaaz verilsin, dayatmasıdır. Mesele Almanca Türkçe meselesi değil.

Hepimizden iyi biliyorlar ki, Türkiye´den gelen imamların Almanca dili yok. Zaten DİTİB´e (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) karşı önlem almak isteyenler belirli dayatma ve caydırıcı uygulamalar peşindeler. 50 Yıldır DİTİB ile hiç bir sorunu olmayanlar son bir kaç Yıldan beri bu kurumu suçlamadıkları husus kalmadı. Sebebini bir önceki yazımda da belirtmiştim.

DİTİB camiasının imamların Türkiye Diyanetten geldiği ve dolayısı ile Recep Tayyip Erdoğancı oldukları ileri sürülüyor. İmamların da Müslümanlar üzerine etkili olduğunu düşünen Almanlar, cemaatleri kandıran ve ikna eden o kapıyı kapatmak istiyorlar. Kısacası bu.

Almanca dili şart olunca, bu camilere giden cemaatler daha önce aldıkları o feyzi alamayacaklar ve aynı zamanda imamlar ile cemaatin bağı kopmuş olacak.

Teröristlerin veya Selefi grubuna mensup cemaatler zaten cami ve derneklerinde Almanca konuşuyorlar. Vaazları ve hutbeleri hep Almancadır. Yani kime karşı bu uygulamalar?

İki iki daha dört. Tabii ki çoğunlukta olup sözü gecen, Türklere karşı.