Hırs ve ihtiras insanı insanlıktan çıkarıp adeta bir robota veya bir canavara dönüştürür. Böyle insanlar ne kadar malı mülkü olsa da yalnızlık içinde bu âlemden göçerler.
Hani sürekli dile getirdiğim bir konu var ya: “Çiy süt emmiştir âdemoğlu. Hiç tatmin olmaz, yetinmez, şükretmez, memnun olmaz ve kanaat getirmez!”
Böyle tipler her bir şeye bahane uydurur, hiçbir şeyden memnun olmaz. İsrafı bir marifet bilir. Daha fazla kazanmak, sınırsız iştah ve büyüklük karmaşası içindedir. İsrafı kazancının bedeli olduğunu ve bunu da herkesin gözüne sokarcasına yaptığını biliriz.
Dünyada, hatta ülkesinde ve hatta çevresinde ki açları açıkta olanları görmez veya görmezden gelir. El açan gariplere bir şey vermez de ona Allah versin der. Eee ne demiştik: Âdemoğlu bu çiy süt emmiş, ne söylesen boşunadır. Madde hırsı ve ihtirası böylelerinin gözlerini kör etmiştir. Gözleri her şeyi para, mal ve varlık olarak görür. Böylelerine söz ve nasihat kar etmez onlar bildiklerini okur. Şeytanın esiri olmuş birer varlıktır.
Boşuna söylenmiş: “ÇİY SÜT EMMİŞ İNSANOĞLU!” diye!
Böyle tipler için benimde Çok sevdiğim bir İbrahim Hakkı Hazretlerinin manzumesi olan TEFVİZNÂME de insanoğlunun sabretmesini ve alnına yazılandan gayrısının boş olduğunu dizelerle atmasını her zaman dikkatle okumuşumdur. Otuz kıtadan oluşan bu şiiri sizlerinde İnternetinizden okuyup feyiz almanızı isterim.
Malum insanoğlu, hırs ve ihtirası yüzünden birçok şeyi kazansa da, birçok duyguyu ve gerçek insanlığı ne yazık ki kaybedebiliyor.
Hırs ve ihtirasın sınırını tanımaz bu tür âdemoğlu, havayı, suyu, çevresini kirletir durmadan. Nasihat dolu sözlere kulakları tıkalıdır. Duymaz söylenenleri, Görmez verdiği onca zararı. Aldırmaz, utanmaz, sıkılmaz bu tür Âdemoğlu. Dahası Mevsimlere karışır! Çok yağmur yağar isyan eder. Her yeri kar kaplar: “Beyaz kâbus hayatı felç etti!” der. Hâşâ Allah’ın işine dahi karışır. Toplumumuzda bu tür Âdemoğluna rastlamanız mümkündür. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar kötü meziyetlere sahip bu kişilere, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. (r.a.) Marifet namesinde ne kadar güzel nakşetmiş manzume ile bu Âdemoğluna:
TEFVİZNÂME
Hak şerleri hayır eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Arif anı seyreyler,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…
Sen hakka tevekkül kıl,
Tefiz et ve rahat bul,
Sabreyle ve razı ol,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…
Kalbin O’na berk eyle,
Tedbirini terk eyle,
Takdirini derk eyle,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…
Hallâk-ı Rahim oldur,
Rezzâk-ı Kerîm oldur,
Fa’âl-i Hakîm oldur,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler…
Otuz kıta sonunda İbrahim Hakkı Hz. leri şu kıta ile bitirir bu güzel manzumeyi:
Vallâhi güzel etmiş,
Billâhi güzel etmiş,
Tallahi güzel etmiş,
Allah görelim n’etmiş,
N’etmişse güzel etmiş…
Yani bize düşen ne imiş? Allah bize neyi takdir etmiş ise O’na tefekkür etmemizdir. Şükretmeyi ve Yüce makamdan üzerimize çöken her türlü felaketten Ona sığınmayı bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki Yüce Rabbimiz neylerse hayırlı ve güzel eyler. Bize yakışan bu olmalıdır.
Görüldüğü gibi dünyanın üzerine çöken bir salgın ile imtihan olduk. Herkes bir korku bir panik içinde! Acaba bu musibet hastalık bana da bulaşır mı telaşına kapılmıştı. Ardından Güneydoğu Anadolu illeri olan K.Maraş G. Antep Malatya, Hatay ve Adana’yı vuran deprem felaketi bizler kaçınılacak yanının kalmadığını idrak etmesi gerektiğini bilmesi lazımdır.
Yüce rabbim Afetlerden uzak, sağlıklı, bolluk, bereketli, barış ve huzurlu günleri bizlere nasip etsin İnşallah…
Bir başka yazımda buluşmak üzere hoşça kalın…