“Bu yazıyı kalbimden yazıyorum. Çünkü Mattia hepimizin çocuğuydu.”
Mattia Ahmet Minguizzi, 14 yaşında masumiyetin ve umudun simgesiydi. Hiçbir kusuru olmayan bu çocuk, hepimizin korumak istediği evlatların yansımasıydı. Yaşadığı trajedi, yalnızca bir ailenin yüreğini değil, tüm toplumun kalbini derinden yaraladı.
Artık yaşamak bile büyük bir şans haline geldi. Etrafımızda çınlayan tehlike alarmları, her an ölümün kıyısında olduğumuzu hatırlatıyor. Uyuşturucu, şiddet ve tehdit dolu sözler, hayatın sıradan bir parçasıymış gibi karşımıza çıkıyor. Oysa her birinin ardında kırılmış hayatlar, karanlık geçmişler var.
Mattia’nın kaybı, yaşamın ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Masumiyetin ne kadar kolay yok edilebildiğini… Onun gözlerinde yanan umut ışığı, bizlere çocuklarımızı korumak ve birlikte mücadele etmek zorunda olduğumuzu fısıldıyor.
Her an tehlike, öfke ve umutsuzluk arasında masumları korumak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Mattia’nın acısı, yaralarımızı sarmamız ve geleceğimizi güvence altına alacak adımları birlikte atmamız için bir çağrıdır.
Bu olay yalnızca bir adli vaka değil; aynı zamanda hepimize düşen bir görevdir. Sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Mattia’nın acısı, toplum olarak uyanmamız için bir çığlıktır.
Gelin, bu acının ardından kalbimizdeki umut ışığını söndürmeden, yarınlara daha güvenli ve insanca bir dünya bırakmak için birlikte mücadele edelim. Gerçek adalet; masumları korumakla, sevgiyle, şefkatle ve samimiyetle mümkündür.
Bu trajediyi gerçekleştirenler yalnızca bir canı değil, bir toplumun vicdanını da hedef aldı. Suçluların geçmişleri, belki ihmal, belki öfke, belki de çocuk yaşta yaşanmış travmalarla doluydu. Ancak hiçbir gerekçe, 14 yaşında bir çocuğun hayatını almaya bahane olamaz. Adalet, sadece cezayla değil, aynı zamanda bu karanlık döngüleri kıracak sosyal çözümlerle sağlanmalıdır.
Toplum olarak, hem Mattia için hem de başka çocuklar aynı acıyı yaşamasın diye bu çürümüşlüğün karşısında durmak zorundayız.
Mattia’nın davası bize insan olmanın, acıyı paylaşmanın, yeniden umut bulmanın kıymetini hatırlatıyor. Yargı salonlarına taşınan bu umut, bir gün en derin yaraların bile iyileşeceğine dair sessiz bir inanca dönüşecektir.
Bugün, yüreğimizdeki fırtınalar biraz olsun dinsin isteriz. Çünkü gerçek adalet yalnızca mahkemelerde değil; kalpten kalbe akan bir dokunuşta, insanlığın özünde saklıdır.
“Mattia’nın ailesine sabır, yüreğimize ise adalet diliyoruz.”