Hafta sonu İmam-Hatip okullarından birinin önünden geçerken gözüme Mustafa Kemal büstünün hemen altındaki vecize ilişti. Tarihi ve hayatı okuyan biri olmasaydım eğer, bu söz karşısında bile hayranlık duymamam mümkün olmazdı sanırım.
    
Bu vecize işi öyle bir hâl almış durumda ki, markete gittiğimde her an bir deterjanın üzerinde; 
“Geçmişinizi biz temizledik, çamaşırlarınızı da bu deterjanla siz hâlledeceksiniz.” Mustafa Kemal Atatürk 

Ya da bir acı sosun üzerinde; 
“Biz ne acılar gördük Sakarya’da, Çanakkale’de, Trablusgarp’da…”

Belki de sıcak havalarda serinlemek adına bir limonatanın etiketinde; 
“Bu Cehennem sıcağında İsmet’le en sevdiğimiz içecek.”    

…Şeklinde uzayıp giden, her paketli gıdanın üzerinde muhakkak bir vecizine tevâfuk edeceğimi düşündüğüm manyak bir ruh hâline gelmiş olmamın sebebi, elbette ki paket yaptıkları şanlı geçmişimizin üzerindeki sis perdesini kaldırma gayreti ve şüphesi bırakmamak adına uydurulmuş nice sözler ve hikâyelerle uyutuluyor olmamızın resmidir.

Okulun bahçesindeki vecizenin komedisi ise; tezatlıklarla dolu kahramanlık hikâyelerinin yanında bir de din namına üstümüzde başımızda, içimizde dışımızda ne varsa çekip almalarının neticesinde; ”her yöreye ve makama uygun vecize yazılır haaaanım” sesini kulaklarımda yankılanırken bulup; ne edeceğimi, elimi kolumu nereye koyacağımı, sesimi soluğumu nasıl haykıracağımı bilemeden, muhakkak ki bana yaşattıkları şu hâlimden daha sağlıklı bir yaşamla buluşacağıma kanâât edip, zihnimi oracıkta dondurarak delirme evresine geçip bundan sonra Deli Ayten modunda bir hayat yaşamak isteğiyle dopdolu oldum.

“Dinsiz toplum düşünülemeyeceği gibi, din eğitimi vermeyen okul da düşünülemez.” Mustafa Kemal Atatürk 
Evet, İmam-Hatip okullarının kabule uygun hâle getirilmesi için icâd edilen bu söz yüzyılın trolü olmaya aday şekilde tüm tarihî bilgilerimin üzerine kusarken, büstün suratıma alaycı bir şekilde gülüyor oluşuna kalıbımı basabilirdim. İçerisinde seküler bir eğitim anlayışının icrâ edileceğini her ne kadar biliyor olsam da, bizim gibi ebeveynlerin çocuklarının, korktuğunda ve yahut sığınacak bir varlık aradığında en azından bilinçaltlarında ya da inanç depolarında bir Sübhaneke bile yankılanacak olmasını biliyor olmanın verdiği teselliyle, bu okulların seküler yapısına göz yumup, bu kadarcık bile olsa bir umuda tutunuyor olmamız aslında ne kadar vahim durumda olduğumuzu gösteriyor. Dinden anladığımız 3 Kulhuvallah 1 Elham olup geride kalan ne varsa vicdanlara hapsettiğimiz için, bizim gibiler adına aslında yadırganacak okullar değil. Biz hangi aşamadayız ki bu okulların ruhu gerçek İslam'ın anlatıldığı ilim yuvaları olarak hizmet veriyor olsun? Ki bu okulları dizayn eden sistemin amacı da; iki dünya arasına sıkışmış, ne yârdan geçsin ne serden biçimde bireyi arafta bırakacak hâle getirip, dinin ruhunu çalarak cesediyle kişiyi tatmin etmeye çalışma çabalarından başka bir amacı yoktur. 

İmam-Hatip okulları mı lâzım? Onu da yine kendi perspektiflerinden ele alarak biçim vermeleri faydadan çok zarara yol açmaktadır. Bu okullardan mezun olup dinin sadece kadavrası üzerinden eğitim görüp inancın ruhuyla buluşmamış bir genç sağda solda, günahın içerisinde yakalanırken; ”eee, ne de olsa İmam-Hatipli”, “Tüm İmam-Hatipliler böyle işte” yargısını oluşturmak, bu bakış açısını zihinlere oturtmak adına dizayn edilmiş bir eğitim sisteminin ön koşulu olmasından kaynaklanmaktadır. Bir din cesedi var ve üzerinde yapılan taslak deneylerle; kafayı koparıp bel altına dikme, beyni söküp yerine bağırsak ekleme, kalbi çıkarıp yaşam beklentisi içerisinde olma şeklinde ruhî bir ameliyatla oyalanarak her yıl binlerce mezun veren bu okulların diploma sahiplerinin, dinsizlik hastalığı çekip de ameliyat olmayı bekleyen insanlara ne verebileceğini varın siz düşünün…Bir de okulların bahçesine dikilen büstlerin altında yer alan bu trol vecizelerin, tarihî gerçekleri bilen bir ailede yetişmiş çocuğun kafasında oluşan tezat durumla boğuşma çabasını ele alırsak, ortaya çıkacak bu eğitim formunun felaketini yabana atmamak gerekir. Şunu iyi bilmeliyiz ki tuhaflığın en babasını yaşatan bu kurumlarda çocuklarımızın eğitim görecek olmasına sevinmemiz, vicdanlarımızın kulaklarına tıkadığımız pamuklarla, çıkacak necasete engel olmaktan ileri gitmeyecektir. Kurtuluşumuz bu okullar asla değildir. Evler ilim yuvası olmadığı sürece bu okullar dinin teneşir tahtası olmaya devam edecektir. Ruhsuz okullarda ve evlerde hayat bulmayı bekliyoruz… 

SILA’NIN ZULASI 

    15 Temmuz gibi keskin bir kılıcın; tarafları tam ortadan ikiye ayıran, safları netleştiren bir tarihin, bankamatik köleleriyle, vatan aşıklarının sahne aldığı meydanın arka bahçesinde şakşakçılık yapan isimlerden biridir Sıla. 

Ülkenin insanlarının aklını başından, parasını cebinden alıp boğaza karşı rakı-balık, sabaha karşı koko partilerinde devrim yaparak demokrasi uyuşturucusunu toz hâline getirip en mahrem yerlerinden çekmenin sonucu ortaya çıkan bu overdose ahlâksız; ne kadar rakı güzellemesi söz varsa şarkı diye kakalamış, ayrılık sosuyla yediği sol kroşelerin acısını alkolik ruhlara şarkı diye servis eden kons misali, maskülen tavırlarla biseksüel tercihlerin iştahını kabartan bu rakı masasının beyaz peyniri, Temmuz sıcağında erim erim eritilmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği konserde sahne alması uygun görülüp, bu bakanlığın milletin değerleriyle dalga geçmeyi nasıl böyle becerebildiğini hayretle düşünmüş bulunmaktayım.15 Temmuz gibi bir kahramanlık gerçeğini ‘şov’ diye adlandıran birine bu hükümetin bakanlığından götürülen teklifi rakı parası hatrına kabul eden bu kadıncığa; zulasında biriktirdiği tüm alaycı kahkahasını, kusmuğunu, nefretini üzerimize boşaltmak için nasıl bir orgazm yaşattığının farkında olmayan bu bakanın hangi amaçla bunu yaptığını, 15 Temmuz’da yapılan onca hakaretlere rağmen ne tür mazoşist eğilimlerle bu teklifi sunduğunu aklım almıyor. Anlaşılan bakan beyaz peyniri ve İzmir’i çok seviyor. İyi niyetle düşünmek istiyorum ve sizi de iyi niyetle düşünmeye davet ediyorum efendim. Aklınıza Kars’ı getirmeyin hemen. Kars nereeee, İzmir nere? 
   
   15 Temmuz bu ülkenin yeni bir başlangıcı, u dönüşü, kutsalıdır. Unutmayın, unutturmayın, âlemcilerin sofrasına meze yapmalarına izin vermeyin. Hele böyle 1 kuruşa kırk takla atıp anasondan başka kutsalı olmayanlara hiç...