İlçemizde yaşayan insanların tümü değil, bazıları yani çok azı…

İlçemizde yaşayan insanların tümü değil, bazıları yani çok azı…

Zira:

Yine ilçemizde yaşayanların büyük çoğunluğu konunun muhatabı değillerdir.

Ve yine ilçemizde yaşayan insanlarımızın çok büyük çoğunluğu: Akıllıdır, terbiyelidir, neyi niçin yaptığının bilincindedir; hayatı paylaştıkları çevreye, hayvanlara, özellikle insanlara karşı sevgi duludurlar, saygı yüklüdürler…

Biz öyle diyelim de; öyle olurlar inşallah!

Konumun konukları ise, azınlıktalar ama mide bulandırıyorlar.

İşte!

Örnek I:

Günlerden 17 Aralık Salı.

Mekan:

Mimar Sinan Bulvarı ve o bulvarın orta refüjü…

Belediyemizin Bin Bir emek ve halkımızın sırtından toplanan onca para ile özene bezene dizayn ettiği çiçekler, rengarenk…

Görünüm: İnsanların ruhunu okşuyor…

Konu aktörümüz bir bayan; orta yaşlı, iyi giyimli, hanım hanımcık bir yurttaşımız ve hemşerimiz…

Elinde bir poşet, orta refüjün üstünde gezinmekte…

Gözüne kestirip, beğendiği çiçekleri kökleyip dolduruyor, rahat ve fütursuz…

Görgü tanığı, eşim:

Balkonun camını açıp bağırıyor:

“Hanım Efendi! Niçin köklüyorsun onları?”

Ses yok…        

Hanımım tekrar bağırıyor: (Ben de duymaktayım.) “Ayıp oluyor ama; yaptığın hiç hoş değil.”            

Bu kez sert bir yanıt geliyor:

“Sana ne be kadın! Senin üstüne vazife mi? Belediye ekiyor bunları, bu çiçekler belediyenin…”

Sonra da balkonun altına doğru yaklaşıp baş göz mimikleriyle: “Bunun hesabını sorarım.” dercesine küstahça bakarak, elindeki çiçek dolu poşetle çekip gidiyor…

Hep biliriz, meşhur bir Ata Sözüdür: “Devletin malı deniz, yemeyen domuz.” diye…

Meğer bu deyim belediye malları için de geçerliymiş: “Belediyenin malı deniz, söküp götürmeyen domuz!”muş…

O Bayan, O Kadın, O Hanım efendi görünümlü insan! Elbette domuz değildi ama, halkın malını resmen gasp ederek, evinde sefasına sefa katıyordu…

Belediyenin işi ne idi; yenisini alır yenisini dikerdi…

Not: Konu yetkililere duyurulmuştur.

Örnek II:

Tarih: 15 Aralık 2012.

Mekan: İnegöl Şehir Stadyumu

Aktörler: Bendeniz, 5. sınıf öğrencisi torunum ve yetkilendirilmiş stadyum girişi kapı görevlileri…

Tanıklar: O anda stadyuma giriş yapmak üzere sırada bekleşen yurttaşlarımız…

İnegölspor’un evimizdeki maçlarını torunumla birlikte izlemek, benim için ayrı bir tutkudur. (Tüm torun sahibi futbol sevenler için de öyle olduğunu umarım...)

Bir bilet alarak sıraya girdik, torunum önde ben arkada; dehliz izlenimi veren tek kişinin zor geçebildiği koridorun sonunda turnikelere geldiğimizde; özel güvenlik formalı yetkililer: 

“Bir biletle İki kişi giremezsiniz…” diyerek durdurdular.

Orada, stadyuma girmek için kuyrukta bekleyen insanlara, özellikle de torunuma karşı utandım ve çok da mahcup oldum…

Oysa:

Sezon başında birkaç maç torunuma da bilet alıyor ve giriş kapısında kontrol görevlilerince her seferinde: “Küçüklerden bilet sormuyoruz, neden iki kişilik alıyorsunuz?” diye uyarılıyordum. 

Buradan güç alarak; herkes gibi bizde: İki, üç müsabakaya, tek biletle girerek maç izleme olanağına bulduk...

Son İnegöl ile Denizli Belediyesi arasındaki karşılaşmada kural değişmiş; büyük, küçük herkesin biletli gireceği kararı alınmış…

Karara saygılıyım; karar doğrudur. En azından sporun desteklenmesi bakımından, izlemeye gelenlerden büyük küçük her kimse, bedel ödemek sorumluluğunu taşımalıdır. Burada hiçbir sorun yok.

Sorun nerede?

Sorun, bu kararın yurttaşa duyurulmamasında.

Çok mu zordu bilet gişelerinin önüne: “Küçükler de biletle girecektir!” diye bir uyarı levhası asmak?  

Hadi bu akıl edilemedi, ya da unutuldu: Stat giriş kontrol noktasında bilet bulundurulup, orada küçükler için bilet verilemez miydi?

Durumu düşünebiliyor musunuz?

Turnikede kaldınız; ne içeri alıyorlar ne de gerisin geriye dönebiliyorsunuz… Çareyi: Torunu rehin bırakıp, sıradaki kalabalığı rahatsız ederek; itiş kakış, zar zor dışarı çıkıp, tekrar bilet alarak sıraya girmekte buldum. Sonunda korkulu gözlerde dedesini bekleyen torunuma kavuşabildim…

Özel Güvenlik Görevlileri de yaman adamlar hani! “Nal diyorlar da mıh demiyorlar.” Vatandaşa kolaylık sağlama kitaplarında yazmıyor; “Emir böyle, bizim yapacak bir şeyimiz yok.” diyorlar da başka hiçbir şey demiyorlar…Kraldan çok kralcılar yani..

İşte! İnegöl’ün hallerinden İki örnek… Dahası da var, ama yerim çoktan doldu…