Ülkemizde 1999 depremi sonrası yapılan yapılar olası ve beklenen bir depremde risk altında olduğu gerek medya gerekse uzman görüşleri ile ortaya konmuş bir gerçektir. Bu gerçek doğrultusun da toplam 23 milyon olan ülke yapı stokunun 7 milyonunun acilen depreme karşı dirençli hale getirilmesi gerekmektedir.
Merkezi yönetimin ve yerel yönetimlerin bu konuda aktif faaliyetlerde bulunabilmelerini sağlayıcı bir yasada çıkartılmıştır. 6306 sayılı dönüşüm yasası, deprem riskli alanların yıkılarak yeniden yapılmasını öngören bir yasa olsa da ülke genelinde bu doğrultuda yürütülen çalışmalar istenilen oranda gerçekleşmemiştir. Ama bunun nedenleri de araştırılmamıştır.
En son yaşanan depremlerden sonra bu yasanının ülkemiz için ne kadar önemli olduğu ifade edilse de uygulamada yaşanan sorunlar bu süreci yavaşlatmıştır. Çünkü bu yasa kapsamında dönüşüme tabi olacak alanlardaki riskli yapıların yıkılarak yeniden yapılmasında bölünen mülkiyetleri bütünleştirme mecburiyeti vardır. Dönüşümün gerçekleşmemesinin en büyük engeli de burada ortaya çıkmaktadır. Oysa bu yasanın daha başarılı olabilmesi adına, yasa da bireyin mülkiyet hakkının korunması ile birlikte mülkiyet üzerindeki özgürlüğünü kısıtlayıcı bir ibare yer alsaydı, dönüşüm süreci için olumlu bir sonuç olurdu. Her felakette her şeyi devletten bekleyen vatandaş anlayışı en azından kendi geleceği için devletin ön gördüğü bir yasa kapsamında hayatta kalma fırsatına dönüşürdü.
Her şeyi devletten bekleme yen kendisi için de bir şeyler yapmak isteyen vatandaşlar içinde genelde ve yerelde bazı imkan ve seçeneklerin uygulamaya konma zamanı geldi de geçiyor. Genelde Devlet yerel de, yerel yönetimler dönüşüm yasası kapsamında üstlenmiş oldukları sorumlulukları, sorumlu oldukları alanlarda yerine getirmekle yükümlüdürler. Her yerel yönetim sorumlu olduğu imar kapsamı içerisinde ki 1999 öncesi yapı stoku envanterini çıkarmakla, aynı zamanda bu yapı stoku ile ilgili yapı güvenlik testlerini yaptırarak ne kadar yapının olası bir depremde yıkılma riski taşıdığını, ne kadarının ağır hasarlı ve orta hasarlı olabileceğini ve ne kadarının tamamen dönüşüm yasası kapsamında yıkılarak yeniden yapılması gerektiğini tespit etmek durumundadır. Her yerel yönetim dönüşüme tabi olmayan ama yıkılarak yeniden yapılması gerek ayrık, bitişik nizam yapılara parsel bazında vatandaşın mevcut imar hakları korunma kaydıyla kendisinin yapısını yenilemesine imkan ve izin vermelidir. Yapılacak yenileme maliyeti içinde kamu maliyesi bir bedel ödemeyeceği gibi bu durum vatandaşa daha deprem olmadan bireysel anlamda canını ve malını koruma imkanı sağlayacaktır.
Kentsel dönüşüm sürecini güçlü kılma adına yapılması gereken diğer bir husus dönüştürülen alanlarda yaşayan insanları bu sürece dahil etmektir. Dönüşen alanlarda yaşayan insanların, sosyal yapısı, kültürel birikimleri gelenek ve görenekleri yaşam kültürleri düşünülerek, yapısal dönüşüm sağlanmalıdır.
Dönüşüm öncesi dönüşümle ilgili genel kapsamlı bir vizyon planlaması yapılmalı ve bu planlama bir estetik kurgu temelinde yürütülmelidir. Dönüştürülen alanların var olan kentsel tasarım ilkelerine de uyumlu olması, modern ve kentsel alt yapının beraber düşünülmesi, geleceğin bireysel ve toplumsal ihtiyaçları veriye dayalı bir yöntemle sürece dahil edilerek sürdürülebilir bir sosyal ve fizik çevrenin oluşumunu sağlanmalıdır.
Yüksek Mimar Mühendis
Dursun Öztürkoğlu