Salgın dolayısıyla uzun zamandır dışarı çıkmıyorum. İnsan ziyaretleri, 6 aydan bu yana askıda.
Haberler ilgimi çekmiyor. Panik havasını seven biri olmadım hiç. Sokağa çıkmama sebebim ise, bilinçli davranma güdüsünden kaynaklanıyor. Saldım çayıra Mevla’m kayıra felsefesi insanımızda fazlasıyla mevcut iken, bir de ben bu çayırda tepişmek ya da bir tepişenin çiftesine uğramak istemediğimden, bir de Fahrettin Amca'nın o tatlı mı tatlı nasihatlerine kayıtsız kalamadığımdan, evdeyim.
En sonunda patladı Fahrettin Amca. Hepimiz delirttik koca çınarı ve o çınar 6 ayda 60 yıl yaşlandı. Bu akşam (siz bu satırları okurken çok uzaklarda olacak bir akşam) âdetim olmayan bir haber seyri talihsizliğine tevafuk ettim. Koca çınar artık yaka silkiyordu. Bu kadar kibar ve zarif bir adamı bile yoldan çıkardık, harikayız.
Akşam gazetecilerle, gündüz akıl hastaları ile uğraşıyor. İktidardan hiç hoşlanmayan kanal-gazete muhabirlerinin sorusu bir yandan; sokaklarda avare avare gezen, pimi çekilmiş bomba misali dolaşan insanlar bir yandan... Çok cahiliz, çok.
Hadi uzun zamandır evdeyim, şöyle bir gezeyim dedim ama hemen sevinmeyin lâf çakacaksınız diye, çünkü aracımla yol aldım. Kimseye dokunmadan, maskemle çeşitli kombin denemeleri yapmadan, çenemde mi, bileğimde mi, yoksa başıma taç edip boynuma madalyon mu yapayım diye düşünmeden. Usul usul, hemi de arabada bile maskeli.
Gördüğüm manzara karşısında gözlerim yaşardı. Araçlara yeşil yanınca karşıya geçen yayalar, alt geçidin hemen yanında olmasına rağmen yola atlayanlar, maskeli beşler, maskesi belindeler... Neler neler...
Her şey yerli yerinde. Milim ilerleme yok insanımızda. Değişime ve gelişime direnen bu güçlü tavır karşısında ağladım, evet, sinirden.
İnegöl sevdiğim bir ilçedir. Bundan sanırım 3 yıl kadar önce, bir ziyaretimizde aşure gününe tevafuk etmiştik. Camiinin adını hatırlayamıyorum lâkin kuyumcular çarşısına yakın bir camide aşure dağıtımı vardı. Aşure sevmeyeni döven bir millet olarak hemen sıraya girdik. Aşurelerimizi aldık ve bir köşede afiyetle yedik. Elimizde kalan alüminyum folyo kapları atmak için çöp kutusu arıyoruz. Koca camiinin etrafında 1 çöp kutusu mevcut fakat o da tıka basa dolu. Aşuresini yiyen vatandaşlar da, o çöp kutusunun kenarına iliştiriveriyor. Ümraniye çöplüğü gibi birazdan patlayacak kıvama gelmesine az kalmış bir vaziyette, gelen geçen atıyor çöpünü.
Seyrediyorum insanları ve bir yandan da etrafta bir umut çöp tenekesi arıyorum. İlçe adeta çöp tenekesi protestosunda. İnanın abartmıyorum. Apartman önlerini kolluyoruz, hani şu büyük, yeşil çöp kovalarından buluruz diye. Yok. Yer yarılmış ve bütün kovalar içine girmiş. Hangi kapının önüne baksak, ağzına kadar da çöp dolu. Kovalardan çöp fışkırıyor ama bildiğiniz gibi değil. Gelen geçen de, nasılsa kova orada diye, elindekini atıvermiş.
Anlayacağınız bizim alüminyum folyolar, aracımızda eve kadar seyahat etti.
Sadece İnegöl değil tabi, her yerden medeniyetsizlik fışkırıyor. İnsan olarak aşamadığımız bir engeldir medeniyetsizlik. Çöp kutusu mevzusu bir örnekti sadece. Salgına karşı 6 aydır takındığımız şu tavra bakar mısınız? Temizliğin kitabını yazmış bir medeniyetin çocukları olarak, el yıkama alışkanlığı edindirmeye çalışıyoruz. Empatiden yoksun bir biçimde, birbirimize hastalık taşıyoruz. "Artık salgın bitti", "amaaaan, sen de çok abarttın", "kaderimizde varsa olur" diyen o kadar çok insan var ki etrafımızda. Bu söylemler bir tepkiden ziyade, medeniyetsiz insanların toplum içerisinde ne kadar fazlaca olduğunun ispatıdır. Böyle insanların olduğu bir toplumda, farkındalığı yüksek insanlar yalnızlığı tercih ediyor. Bu kadar çabasız, umarsız, bencil insanların yaşadığı toplumu reddedip; içine, kalbine kapanıyor bir kısım... Toplumumuzda farkındalık oluşturacak kanaat önderi bulmak da öyle zor ki artık. Televizyon programlarında dönen şu programların, dizilerin pespayeliğine bakar mısınız? "Bir ülkenin medeniyet ve farkındalık seviyesini, televizyonda yayınlanan programlarla ele almak ne kadar doğru?" diyeceksiniz belki ama maalesef doğru. İzleniyor ki yayınlanıyor cevabı sizi tatmin eder umarım. Bu izlenme sonrası, benimsemeye kadar gidiyor ve benimsenen şey de amaç hâline geliyor. Neyi benimsiyoruz peki? Vur patlasın çal oynasın hayat, kim kime dum duma dizi karakterleri, şişirilmiş, gençlere örnek diye gösterilen ünlümsüler... Bir de sanal âlem eklendi buna. Derince ve dikkatlice bir ayara ihtiyacı var bu alanın. Madem bir etki oluşturuyor televizyon; o hâlde aptal kutusu olmaktan, evdeki düşman statüsünden çıkarak farkındalık oluşturmak bilinciyle yeniden dizayn edilebilir ise... Amaaaan, iş yine kapitalizme kadar uzayıp gidecek. Siz en iyisi camdan aşağı atın gitsin ama atmadan önce aşağıya bir bakın, başında maskesi olmayan birinin kafasına düşerse, Maazallah. Malum, hastalık ağız ve burundan değil evvelâ kafadan bulaşıyor. Kafalar değişmediği müddetçe de hasta kalmaya mahkumuz.
Medeniyet değil İnegöl'e, bu dünyaya uğramayacak. Umudum hiç kalmadı.
Seviyorum seni yine de İnegöl. Her ne kadar metan gazı üretme çabanı sevmesem de, sen bakma benim nazıma. Güzel ilçesin vesselâm.
Saygılar olsun tüm İnegöl halkına efendim. Huzurla kalın...