NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR?
ŞİMDİLERDE BAYRAMI FIRSAT BİLİP O TATİL BELDESİ SENİN,
BU TATİL YERİ BENİM GEZİP DURUYORUZ!
Bu Ramazan Bayramını coşkuyla yaşayabilecek miyiz? Geçtiğimiz üç Ramazan Bayramı Covid 19 yüzünden evlerimize tıkınıp hüzünlü geçirmiştik.
Bakalım bu bayram yine önceki Bayramlarda olduğu gibi bayramı bayram gibimi yoksa tatil hevesi ile mi geçireceğiz?
Yoksa merhum şarkıcı İbo gibi “Nerede o eski Bayramlar?” şarkısında ki gibi hasretle iç mi çekeceğiz bilmiyorum! Sıkıntılı geçen şu salgın hastalıklar döneminde bunalan toplum, Bayramı fırsat bilerek kendisini tatil beldelerine atma yarışı içine girecekler mi?
Bunun doğru olup olmadığını tartışmayacağım. Ancak tartışmaya açık olan ve en önemli mevzulardan birini ben bugün tartışmak istiyorum:
Ramazan ayı yardımlaşma ve nefsimizi terbiye etme ayı. Tabi ki bu ayın ibadet ve mağfiret ayı olduğunu da eklememiz gerekir. Bu ayı İslam’ın gerektirdiği şekilde yaşanıp sonunda Bayram’a ulaşmanın coşkusunu hem çocuklarımıza ve hem de büyüklerimize yaşatmamız gerektiği de bir gerçektir.
Dini Bayramlarımızda çocuklar şekerlerle ve harçlıklarla sevindirilirken, büyükleri ziyaret edip onlara tatlılar ve çeşitli hediyeler götürerek Bayramın güzelliğini yaşatmamız da dinimizce yapılması gereken saygı ve sevgi göstergesidir.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) efendimiz Medine’ye hicret edince, Medinelilerin cahiliye adetlerinden kalma Bayramlarını kutladıklarını gördü. Ve onlara şöyle buyurdu: “Allah’û Teâlâ size o kutladığınız Bayramdan daha hayırlı iki Bayram; (Ramazan ve Kurban Bayramı) ihsan etti!” dedi. Sevinç ve neşe dolu günlerin iki güzel Bayramımız olan Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramını bildirmiştir.
Ayrıca İslam büyükleri, Allah’û Teâlâ’nın emirlerine uyup, yasaklanan hal ve hareketlerden sakınarak, yani günah olan fiillerden, (haram lokma yemeden) gibi sakınarak geçirdiği günleri de Bayram olarak kabul etmişlerdir. Bunun mükâfatı da cennete girme bayramıdır!
Artık Bayram sevinci ve coşkusu şarkılarda ve masallarda kalmış gibidir.
Yaklaşan Ramazan bayramı yaşlılarımız ve bakıma muhtaç büyüklerimiz yine boynu bükük hüzünlü kalacak gibiler. Özellikle huzur evlerine terk edilmiş yaşlılarımız, çocuklarından ve torunlarından ayrı hasret ve burukluk içinde onları bekleyip bayramlaşmayı umut edecekler.
Yine Kurbanını Bayramında olduğu gibi, ailesini toplayıp arabasına bindiği gibi soluğu tatil ve eğlence yerlerinde ve mekânlarında bulacaklar. Bu zatı muhteremlerimiz şu deniz senin bu tatil köyü benim yollara düşecek, aklınca Bayramı kendi zevkleri uğruna kutlayacaklar!
Ramazan Bayramından sonra gelen Kurban Bayramında da her kurbanda olduğu gibi Kestikleri göstermelik Kurban etleri ya buzdolaplarında kendilerine ziyafet olarak kalacak, yâda her hangi bir kasapta sucuk olarak yine kendisine kışlık erzak olarak kasap vitrinlerini dolduracak!
Yaklaşık bir yıl boyunca boğazından bir tike et geçmeyen gariplerin yine hevesleri kursaklarında kalacak!
Bir parça et belki bu gariplerin birkaç aylık yiyeceği olacaktır, düşüncesi mi maalesef, Kurban kesmenin ve bu Bayramlarının anlamını ve sevabını bilmeyenler için hiçbir şey ifade etmeyecek!
Bakın Bayramların önemi neymiş şöyle anlamaya çalışalım:
Müslümanların bir birileri ile kaynaştığı, küslerin barışıp kucaklaştığı, fakir fukara ve yetimlerin sevindirildiği, yaşlıların, akraba ve tanıdıkların ziyaret edildiği Bayram günleri, bütün İslam âleminde bu güne kadar kutlanarak gelmiştir.
Bayram sabahları erken kalkılıp temiz ve yeni kıyafetler giyildikten sonra Camiler doldurulur, Bayram Namazı kılınır, sonrasında herkes bir birileri ile kucaklaşıp tebrikler yapılır. Ailece kabristanlıklar ziyaret edilip ölülerimiz için Kur’an okutulur. Sadakalar verilir. Sonra, yukarıda da belirttiğim gibi Bayram ziyaretleri başlar. Sonrasında evimize gelip bizi ziyarete gelenlere ikramlarda bulunup, hoş sohbetlerle Bayramı içten yaşarız!
Bayram deniz kenarlarında yarı çıplak denizin keyfini çıkarmak, eşten dosttan uzaklaşmak, tabiri caizse kafa dinlemek yâda istirahat etmek demek değildir. Özellikle tatil yapmak için Bayramları dört gözle bekleyenler, kendince Bayramın vecibelerini veya yapılması gereken bütün İslami içtihatları hiçe saymak da değildir. Ramazan ayının önemini ve sonrasındaki Bayramın anlamını bilmektir Bayramı anlamak. Kurban Bayramının önemindeki kesilen hayvanın etlerini kebap yapıp kendi midesine indirmek veya dolabına tıkıp tatillere koşmakta değildir.
Yaşadığımız her iki bayramın önemi yardımlaşmaktır. Ramazan ayıda sadece ağzını bağlayıp nefsini terbiye etmek,” Hazır ramazan ayı gelmişken kendimi rejime sokup diyet yapayım.” Demekte değildir. Orucunu tutmak, nefsine gem vurmak ve açlığı anlamaktır. Kur’an ayıdır bu ay. Bu ayda Kur’an okunmalıdır. Bu ayda yardım etmek ve İbadetin en hayırlısı olan sadaka vermektir. Bu ayda da fitre ve zekât vermektir. İhtiyacı olanlara ramazan paketleri içinde gıda yardımında bulunmaktır. İşte bir Müslüman’ın yapması gerekenler bunlardır. Boşuna söylenmemi: “Ramazan ayı yardım ve Kur’an ayıdır!” diye. Müslüman’ım diyen her kes dinin emrettiği bütün içtihatları yerine getirmek zorundadır. Eğer bütün bu söylediklerimizi bir mümin yerine getiriyorsa onun Bayramı her gündür, her andır.
Ramazan Bayramınızı canı gönülden tebrik eder, sağlık ve sıhhatler dilerim…