Yıllar önce sanırım 1999-2000 sezonuydu. İstanbul’da 3.lig maçında Ayazağa maçında mağlup olmuştuk. O zamanki hocamız rahmetli Hayrettin Endersert. Maç sonu bana şunu söylemişti; ‘Bugün bazı oyuncular bana protesto futbolu uyguladıkları için mağlup olduk’ diye. Aslında o gün kendi kendime şunu söyledim; ‘Hoca bahane arıyor protesto futbolu diye bir şey mi olur’ diye. Meğer varmış.
Yıllar içinde bunu bazı maçlarda gördük. Hatta bana göre son örneği Sivas Belediye maçında gördük. Maçın kadrosu herkes gibi bana da sürpriz oldu. Hatta Hoca kazanan kadroyu bozmadı. Belki de haklı dedik. Maçın ilk yarısında sahada basan, isteyen ve maçı koparmaya çalışan bir takım vardı. Bana göre bu sezonun en agresif görünümlü futbolu ortaya koyduk. Rakibin baskısını kırdık. Sivas Belediye bu devrede istediği ne atağı bulabildi ne de sahada bizden üstün bir oyun ortaya koydu. Orta sahada Emir'in akıllı pasları, Mustafa Kayabaşı’nın top tutma becerisi, Selimcan’ın dinamizmi işin açıkçası bana kesinlikle puan umudu vermişti.
2.yarı ise eski tas eski hamama döndük. Rakip takıma ayak uydurduk. Bu sefer onların kaliteli kanat organizasyonlarıyla zor anlar yaşadık. Yediğimiz gol ise halı sahada verilmeyecek pozisyonda gerçekleşti. Sonradan oyuna dahil olanlar ise takımı hücuma kaldırır diye beklerken, fren sistemine dönmemize neden oldular.
Bu mağlubiyet bana göre ligdeki yerimizi belli etmiş oldu. Kalan maçlar final maçı moduna döndü ama kazanmayı, mücadeleyi etmeyi, kolay gol yememeyi bir türlü çözemedik. Artık kalan maçlar zor. Fakat biz puan kaybetme kontenjanını alt sıralarda oynayan takımlara kullandığımız için, mecburen zirve yarışı içinde olan takımlara karşı almamız şart ki, bunun için ne yapmamız gerek diye söylemeye dahi gerek yok.