Ramazan, öncelikle oruç gibi türlü hikmetlerle dolu bir kulluk görevinin yerine getirildiği, her türlü hayır, rahmet ve bereketi kendisinde barındıran bir aydır. Dolayısıyla Ramazan ayının en önemli özelli-ği, oruç ibadetinin bu aya tahsis edilmiş olmasıdır. Bundan dolayı Ramazan ayına “Şehr-i Siyam” denilmiştir. Oruç Arapça’da “savm” kelimesiyle ifade edilir. Savm sözlükte nefsi tutmak ve engellemek anlamındadır. Ramazan orucu, hicretin ikinci yılı içinde Şaban ayında farz kılınmıştır. Orucun farz olduğu Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) buyurulmuştur. İslâm dininde oruç, sabahın başlangıcı sayılan ikinci fecirden (tan yerinin ağarmasından) başlayarak güneşin batışına kadar ki sürede başka bir deyişle imsaktan iftara kadar ibadet niyetiyle yemek- ten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi uzak tutmaktır. Oruç, ibadetleri değerli kılan ihlâsı, samimiyeti en çok yansıtan bir ibadettir. Çünkü bir kişinin oruç- lu olup olmadığını ancak Allah ile kendisi bilir. Oruç, Yaratıcı ile kul arasındaki sevginin doruğa ulaştığı, her türlü gösteriş ve riyanın en az karıştığı kalbî bir ibadettir. Çünkü kul, oruç esnasında Rabbi ile baş başadır. Nitekim Yüce Allah, bir Hadis-i Kudsîde; “Oruç doğrudan doğruya benim için yapılmış bir ibadettir. Onun (sayısız) karşılığını da doğru-dan doğruya ben vereceğim” (Buhâri, Savm, 2, II; Müslim, Sıyam, 163,I, 807) Bu itibarla oruç, ibadetlerin en büyüğüdür. İnsanları Miraca yükselten Burak’tır. İnsanların nefis ve arzularıyla yaptıkları savaştır. Oruçtan beklenen amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Kâmil anlam-da oruç bütün organların iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki: Oruç tutan kişi mideyi yemek içmekten koruduğu gibi, dili de yalandan, gıybetten, kötü ve boş sözlerden uzak tutmalıdır. Göz harama bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak gıybet, dedikodu ve boş sözler dinlememelidir. Gönül güzel şeyler düşünmelidir. Bilinmelidir ki, organları oruca iştirak etmeyi başaramayan kişi şeklen oruç tutmuşsa da, oruçtan beklenen gayeye bütünüyle ulaşamamış demektir. Hz. Peygamberin (s.a.v), “Nice oruç tutan- lar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur” (İbn Mâce, Savm, 21,I, 539) hadi-si bu gerçeği vurgulamaktadır. Oruç Allah rızası için tutulur. Buna göre doktor tavsiyesiyle yada başka bir sebeple, perhiz, rejim, zindelik gibi amaçlarla ye-me, içme ve cinsel yakınlıktan uzak duranlar, bu pratiğe bağlı olarak orucun sağladığı maddi yararlardan faydalanabilirlerse de ibadet etmiş olmazlar. Buna karşılık Müslüman yeme, içme gibi tabii şeyleri, ilâhi bir emanet olan hayatın sürdürülmesi, sağlığın korunması ve dolayısıyla yüce yaratıcın hoş- nutluğunu kazanmak için yaparsa bu bir ibadet olur. Müslüman, dinin emir ve yasaklarına, sadece Allah emrettiği yada yasak ettiği için uyar. Gerçek şu ki, Allah’ın emir ve yasakları kulların iyiliği içindir. Yasaklanan şeylerde büyük zararlar, yapılması istenen şeylerde de fert ve toplumsal bazda sayılamayacak kadar yararlar bulunmaktadır. Bu nedenle bütün ibadetlerde olduğu gibi oruç içinde niyet şarttır. Niyetsiz oruç sahih olmaz. Kısaca “niyet” diye tabir ettiğimiz bu bilinçli olma hali bulunmadığı za-man oruçtan beklenen hedef gerçekleşmiş olmaz. Ancak bu niyet ve bilinçle oruçtan beklenen hedef gerçekleşmiş olur. Bir Müslüman Ramazan ayında bir yandan mu- tad ibadetlerini aksatmadan ifa eder, bir yandan da buna ilave olarak zikir ve Kur’an tilaveti gibi nafile ibadetler yapar, zekât, fitre ve sadaka verir. Bu tür ibadetlerle ruhunu besler ve kuvvetlendirir. Oruçla insan, maddi âlemden sıyrılıp melekût alemine yaklaşır. Af ve mağfiret ayı Ramazanda insan ruhen arınıp günahlardan temizlenerek adeta melekleşir. Oruç, kişinin Allah’ı görürcesine ibadet etme (ih-san) mertebesine ulaşmasına vesile olur. Çünkü riyanın en az karışabileceği ibadet oruçtur. Bir kudsi Hadis-i Şerifte ifade olunduğu üzere, bu yönüne ilişkin olarak Yüce Allah (c.c) şöyle buyurur: “Ademoğlunun her amelinin karşılığı kat kat verilir. Bir iyiliği on katından yedi yüz katına kadar mükafatlandırılır. Yalnız oruç hariç, O benim içindir ve onun mükafatını ben veririm. Çünkü o, yemesini, içmesini ve nefsani arzularını sırf benim için terk ediyor.” (Buhari, Savm, 3). Oruç tutan kişinin, günah işlemekten, başkalarına hile ve haksızlık yapmaktan da sakınması gerekmektedir. Ni- tekim Peygamberimz (s.a.v): “Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah Teâlâ, o kimsenin yemesini, içmesini bırakması-na (yani oruç tutmasına) değer vermez.” (Buhari, Savm, 8) Oruç, nimetlerin kadrini öğretir. İnsan eriştiği nimetlerin kadrini öğrenir. İnsan eriştiği nimetlerin kadrini kıymetini ancak bu nimetler elden çıktıktan sonra anlar, ama iş işten geçtiği için bir yararı ol-maz. Oruç, insanı belli bir süre de olsa nimetlerden uzaklaştır ve nimetlerin kadrini öğretir. Oruç hem irade, hem azim, hem de sabır eğitimidir. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Oruç sabrın yarsıdır” buyurarak orucun sabır boyutuna işaret etmektedir. Oruçlu iken uzun müddet alışkanlıklarını terk etmeyi başaran insan, hayatta bir çok üzücü olay karşısında sabırlı olma alışkanlığını kazanmış olur. Bu itibarla sabırlı bireylerden oluşan toplumlarda müessif olaylara pek rastlanmaz. Oruç, fertlerin ahlâkı üzerinde derin ve devamlı tesirler bırakır, onları terbiye eder, edeplendirir, huylarını düzeltir, ahlâkını güzelleştirir, iradesine hakim olmasını sağlar. Nitekim Hz. Peygamberin (s.a.v): “Oruç bir kalkandır, sakın oruçluyken, cahillik edip kötü söz söylemeyin. Birisi size sataşırsa ben oruçluyum, ben oruçluyum” desin buyruğu bu hususu en güzel şekilde ifade etmektedir. Oruç, hayatı disipline sokar ve oruçlu kimseye zamanın önemini tanıtır. Dolayısıyla oruç tutan kişi, zamanı en iyi şekilde değerlendirmesini öğrenir. Öyleyse, her türlü hayrı, rahmeti, bereketi ve da-ha nice güzellikleri bünyesinde barındıran Ramazan ayını gereği gibi değerlendirelim. Oruçlarımızı Allah’ın emrine uygun olarak her türlü haram ve kö-tü davranışlardan sakınarak, bütün uzuvlarımızla tutalım. Tuttuğumuz oruca zarar verici her türlü olumsuz söz, fiil ve davranışlardan uzak duralım. Bu ayı fırsat bilip kendimizi gelecek yıllara ve ahiret hayatına manen hazırlayalım. Belki bir sene sonraki Ramazan ayına yetişemeyebiliriz. Bunun idraki içinde bulunalım.