Hayatın her dönemi böyledir. Hangi işi yaparsan yap, sevgini ruhunu katmazsan işin çok zor.
İnegölspor olarakta şu tamda bunu yaşıyoruz. Ligin ilk yarısında yarım yamalak bir kadro, maçlara kumar oynayan 2 kalecilerle yaşadığımız sıkıntı yüzünden kurulan 2. Ligin uçak kadrosu da maalesef bizi hala düşme hattından çıkaramadı.
İçerde kazandığımız 3 maça rağmen ecel teri ile biten maçlar sonrası belki de en rahat kazanacağımız Nazilli deplasmanında ruhsuz bir futbol, sahada ne yaptığı belli olmayan girişimler sonucu mağlup ayrıldık ve alt sıralarda kaderimizle baş başa kaldık.
Kaleden en uça herkes sahada adeta yürüdü. Takımı sabote etmek istesen inan bu kadar olmaz. 13 korner kullandık bir tanesine dokunamadık. Kaleciyi dahi tedirgin edemedik. Basit hatalar ile goller yedik. Rakip takıma İnegöl kümeye diye bizle dalga geçirdik. Teknik heyet aynı biz gibi maçı izledi. Ne sahadaki oyuncuya, ne sonradan girenlere sihirli dokunuşu yapamadı.
Sahada serseri mayın gibi dolaşan oyunculara maç bitene kadar sabredildi. Hafta sonu Bursaspor ile kritik maçı bilmesine rağmen uzatmada sarı kart görüp cezalı duruma düşen Erman’ı mı konuşalım, Soma maçında sarı kart görüp bu maçta cezalı olduğunu bilen, buna rağmen soyunma odasında hakeme hakaret eden Ermec'imi tartışalım.
Derdimiz çok, zamanımız yok. Fakat net bir gerçek var. Bu takımda ciddi bir sorun var. Yönetim mi çözecek, teknik heyet mi ya da oyuncular konuşarak mı bilemem ama bildiğim bir şey var. Burası İnegöl ve insanların sabrı doldu da taşmaya başladı hatırlatalım...