Kendisiyle soyadı benzerliği dışında bir akrabalık bağımız yok fakat gönül bağımız mevcut. O tam bir kitap sevdalısı. Bunu,ç ok acı bir tecrübenin ardından tutkuya dönüştürmüş,kendisiyle beraber bir dolu insanı bu sevdaya dâhil etmiş koca yürekli bir insan, bir baba, bir güzel yürek...
Ailece televizyon izleme alışkanlığımız yok denecek kadar az iken, TRT Belgesel'in muhteşem yayınlarına kayıtsız kalamıyoruz. Öyle ki evde çoğu kanalı kaldırıp, yerine hangi tuşa basarsak basalım TRT Belgesel'e ayarlı biçimde. Faydalı ve bir o kadar da çocuğunuzla beraber izleyebileceğiniz düzeyli yayınları ile vaktinizin dolu dolu geçtiğini hissediyorsunuz.
Hafta sonu yayınlanan "Hayatlar" adında, belgesel tadında insan hikâyeleri ile sizi alıp bambaşka dünyalara götürerek bir anlamda hem yaşadığınız hayata şükretmenizi, farklı hayatlara temas ederek yaşamınızı sorgulamanızı, hem de unuttuğunuz değerleri hatırlamanızı sağlayan öpülesi bir program.
TRT Belgesel hususunda merakınızı celbedip ekran aşkınızı faydalı hâle getirebilme manipülasyonunu da tamamladıktan sonra, kahramanımıza geçebiliriz.
İSKİ'de kanalizasyon operatörlüğü yapan bir adam Sait ARAS. Çok küçük yaşlarda İstanbul'a gelmiş, tuvalet temizleyiciliğinden, ayakkabı boyacılığına kadar her türlü işte çalışıp, yorganı gökyüzü, döşeği beton biçimde yıllarca yaşayarak hayatının bir dönemini bu şekilde geçirmiş biri.
İlkokul mezunu fakat üniversite ağırlığınca kitaplar okuyarak kendini geliştirmiş. Yolda yürürken göz göze gelseniz, derin bir okumanız yoksa eğer gözlerindeki manayı çözemeyecek, okuduğu satırların her birinin yüzünde oluşturduğu izleri asla fark edemeyeceksiniz. Bu kitap yüzlü, kitap gönüllü adamın evinde her yıl binlerce kitap listelenip, ihtiyaç olan köylerin yetkilileri ile iletişime geçerek kargolanıyor. Kendisi gibi nice kitap gönülleri yetişmesi adına bu kutsal görevi kalbine yüklemiş. Aslında 'yüklemiş' tabiri böyle bir gönlün kabul edeceği türden bir ifade değil. Sait ARAS bu işi yaralarını sarmak, yaraları sarmak, yaraları sarmanın kitaptan geçtiğini herkese anlatmak için yapıyor. Yola yara sarmak için çıkan bir insanın yaralarının şifasını da Allah misliyle veriyor.
Gündüz lağımlarda dünyanın en pis işini icra ederken, gece kitapla yıkanıp tertemiz bir ruhla içinde bulunduğu duruma sonsuz şükürler eden koca bir yürek kendisi. Hani gönülleri kitapla tartmaya kalksanız, kimileri bir kelimelik yer bile tutmazken, Sait ARAS binlerce kütüphaneye bedel gönlüyle size ışık kaynağı olabilecek nitelikte bir dev.
4 çocuğundan 2'sini bir bayram arifesinde yitiriyor. Her türlü zorluğu yenen Sait, evlât acısını da tadarak, 'zorlukların zirvesi' belgesini alıp yoluna yine kitapla devam ediyor. Ne hayata küsüyor, ne kitaba. O’nu kitap okuma hususunda daha da kamçılayan bu acı; kitaba erişemeyen, yolunu kitapla aydınlatamayan, düşüncenin, sevginin yoluna bir türlü ulaşamayan, acılarını sağaltamayan, sevinçlerine yön veremeyen insanlara rehber olması adına, kitaptan bir yol, bir dünya oluşturup adreslerine postalıyor. Söylemek istediklerini, acıları dindirmek adına vermek istediği teselliyi kitapla giderebileceklerini anlatmaya çabalıyor.
Kaderin cilvesi bir ölümle yitirdiği yavrularına, çok kitap okudukları için bisikletle ödüllendirdiği gün kanalizasyon çukuruna düşerek son bulan hayatlarının acısını yaşayan bir baba O... Bu zamana kadar onlarca hayat kurtarıp, türlü ülkelere bu konuda görevli olarak gitmiş olmasına rağmen, çocuklarına elinin ulaşamaması, yaptığı işe yabancı olmayan bir ölüm şekliyle evlâtlarını yitirmesinin acısını kaç kitap dindirir ki?... Ama koca Sait dermanını derdinde bulan nadir bilgelerden biri. Geride kalan iki çocuğuna hemen hemen her hafta yeni kitaplar getirip, aynı zamanda kendisi de gece-gündüz, işyerinde molalarda hiç usanmadan kitap okuyarak yaralarını sarıyor. Bu güzel adam yaşamın formülünü bulmuş ve bu formülü de hiç usanmadan, sakınmadan, cömertçe diğer insanlarla paylaşıyor.
Gelelim bize;
Kaçımız derdimizin dermanını kitapta aramak fikrine sahip olduk ve bu aydınlanmayı yaşadık ki? Bilgeliğe has bir sistem olan bu derin fikrî işleyiş kaç profesörde kendini gösteriyor? Bir ilkokul mezununun elde ettiği, belki de yaratıcının ezelden acılarına karşılık bahşettiği bu ikrama hangimiz nail olabildik?
Hangimiz acılarımızı kuşe kağıtlara basıp afişe ederek içten içe isyan bayrağı çekmek yerine, kitaba yüzümüzü dönerek kalbimizi de, acılarımızı da oraya gömdük? Kitaba ‘kalbin yaşam alanı’ diye yüce bir alan tahsis edip de öldüğümüz yerden dirildik? Gündüz binlerce defa öldüğümüz ilişkiler yumağında, gece kaç sayfa dirilmemize şahit ve yardımcı oldu?
Okumadığınız her sayfa, her cümle, belki de anlamını merak edip de araştırmadığınız her kelime, size asla hayat kapılarını açmayacaktır. Bir kelime bir başlığı, bir başlık bir cümleyi, bir cümle bir önsözü, bir önsöz bir kitabı okutur ve bir kitap bir insanı kurtarır. İnsanı kurtaran kitap da evreni kurtaracaktır. Haydi; okunmak için yıllarca tozlu rafında bekleyen, ruhunun oksijen maskesini gözüne monte etmenin zamanı geldi. Gözbebeklerinden içeri süzülüp kalbine ulaşacak cümlelere ihtiyacın var.
Tüm ihtiyaçlarınız esas kitapta son bulsun efendim. Saygılar…