Makul; kısaca akla uygun gelen, öyle izlenim ve-ren, beğenilen vb. anlamları taşır.

Siz, siz olun: Sakın makullüğe özenmeyin…

Makul görülebilecek bir hallere bürünmeyin…

Başkalarını makul şüpheye yöneltecek hareket ve tavır içinde görünmeyin…

Makul şüphe ne olabilir ki?

Şüphelenilen konunun akla uygun geleni denilebilinir mi?

Örneğin:

Ben bir zamanlar orta halli sıradan bir yurttaş olarak: “Eğer beni ilerde çok zengin olmuş görür seniz; bilin ki ben haram yemişimdir” deyip de gerçekten, çoluğumla çocuğumla, hısımımla akrabamla, dillere destan bir varlığa kavuşmuş olsam: (Mesela canım) bana hangi gözle bakarsınız?

Makul şüphenin öngörüsüyle…

“Çok laf yalansız, çok mal da haramsız olmaz- mış” özdeyişine aklınız çengellenir kalır; ulan “Bun- da mutlaka bir bit yeniği var” diyerek, şüpheye kapılırsınız.

Çünkü bu şüphe, sizin aklınızca olabilirliği fazladır. Yani makuldür…

İşte:

Makul şüphenin oluşması, insan beyninde böyle gelişir…

Ancak:

Bu makul olan şüphe, benim için söz konusudur. Etkin kişi ve kişiler için asla! Tıpkı Hacı Leyleğin hikayesi gibi…

Bu hikayeyi bilir misiniz?

Yılan, açlığını gidermek için kurbağayı yakalar; O’nun frak, frak sesine koşan köylüler; balta küreklerle yılanı öldürüp kurbağayı kurtarırlar…

Öbür tarafta:

Tarlasını süren çiftçinin arkasında leylek, buldu-ğu kurbağaları lüp-lüp midesine indirirken görenler:

“Oh! Yesin Hacı baba, yesin!” diye alkış tutarlar…

Yani: Can kurbağanın canı; yılan yerse suç, leylek yerse alkış tutulur…

Neyi anlatmak istedim ben şimdi? Tövbe, töv-be… Anlamışsanız tabii!

Meraklı bir kişi:

Bir alış veriş merkezinin karşısına dikilmiş; eni konu pür dikkat oraya bakıyor…

 “Allah, Allah! Neye baksın ki?”

Bu bekleyiş, bu bakış pek hayra alamet olmasa gerek; buradan bir Çapan Oğlu çıkabilir!

“Boşuna beklemez bu tip adamlar; burayı soyacak bir örgütün elamanı olabilir bu adam; ke-şif yapıyordur…”

Yetkili kılınmış bir kurumun görevli elamanı, bu meraklıyı yakaladığı gibi doğru malum haneye… 

“Ne oluyoruz? Dur, mur!” Para etmez…

Sırası gelip de suçsuz olduğu ortaya çıkana ka-dar, parmaklıklar ardında serenat yapar garibim…

Makul şüphenin, kuvvetli şüpheye geçiş tecellisi yani…

Öte yandan:

Bir kodaman muhteremin evinde, çizme mi de-sem, kundura mı desem, öylesi birçok kutunun içeri-sinde, Milyon Dolarcıklar istiflenmiş olarak bulunur- sa ne olur?

Bulunursa bulunur, kime ne yaaa değil mi?

Adamcık yememiş içmemiş bu vakte kadar biriktirmiş! Bankalara dahi güvenmemiş, evceğizinde saklamış ne var bunda der miyiz?

Burada, makul bir şüphe olur mu? Olmaz tabii!

Ya kuvvetli bir şüphe? O da olmaz! Çünkü: Bu paralar Allah’ın hayırlı bir işinde kullanılmak; İmam-Hatip okulu yaptırmak için oraya konulmuşsa; bura-da şüphenin makulü, kuvvetlisi aranmaz. Bu parala- rın kaynağı nedir, nasıl kazanılmıştır, vergisi falan ödenmiş midir; asla ve asla sorulmaz, soruşturma gereği de duyulmaz…

Nitekim:

Sorumlu kılınan bir soruşturmacı da: Makul şüp-he ve kuvvetli şüphe oluşmamış! Olmasından dola-yı, kovuşturmaya gerek görmeyerek işi kapatmış- tır…

Daha çok örnekler var da yerim bitti. Gazeteyi fazla işgal etmek olmaz.

Sonuç olarak:

Sizlere, makul olmayın, makul şüphe karesine girmeyin, hele, hele kuvvetli şüphe yaratacak formatlardan uzak durun derken: Yapacağınız işlere çok dikkat edin; vuracağınız voli, ürküteceğiniz bataklık kurbağalarına da yetsin! Demek istiyorum…

Yaşanılan bu günlerde:

Türkiye de ve dünyada dillere destan yolsuzluklar mızrağı, bir çuvala sığdırıldı da…   

Başka bir diyarda olsa bu mızrak: Değil Bir çuval, Milyonlarca çuval olsa yine sığmazdı…