Ülkemizin içine çekilmek istendiği kaos ortamı, yapay gündemlerle sürdürülmeye çalışılıyor.
En son örneğini Lice'nin Kayacık köyünde gördüğümüz : J.Karakol binasına ek inşaat yapılmasını önlemek için harekete geçen bir gurup BDP'li ile jandarma arasında yaşanan arbede'de, son bilgilere gö-re bir ölü, 9 yaralı var. Olayların görüntüleri medyaya yansımadan ve hiçbir şey 'resmi bir ağızdan' teyit edilmeden İstanbul Kadiköy’de akşam saatlerinde yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı bir yürüyüş düzenlenmesi düşündürücü. Ve sosyal medya da boş bırakılmadı tabii, Twitter'da '#direnlice' gibi gündemler yaratıldı ve birçok 'gündem körükleyici suni kahraman yazar-çizer' olayı anında provake ettiler. Dünya-ya, olayların tüm gizemine rağmen herşey çok şeffafmış gibi aslında karakol baskınını 'devletin masum halka uyguladığı şiddet şeklinde' lanse ettiler (birço-ğu devlet terörü ifadesini kullandı).
Yaşanan bu çatışmada, çatışma diyorum çünki; ölü ve yaralıların olması üzücü olmakla beraber, olayların basit bir slogan atma veya protesto girişiminden öteye geçtiğini karakol ek binasının yakıldığına dair video ve fotoğraflardan anlayabilirsiniz. Hem devlet imajı sarlımaya hemde çözüm süreci engellenmeye çalışılmakta...
Tam da bu olayların oldu bittiye getirilmesi konuşulurken, kimliği ve sıfatı belli olmayan silahlı bir gurup Lice'nin Yakacık yol ayrımında, tam iki saat yolu trafiğe kapatarak kimlik kontrolü yaptı. Ve bölgeden gelen haberlere göre bir uzman çavuş şahsi arabası ile beraber kırsal alana kaçırıldı.
Daha ilginç olanı ise Gezi eylemlerine destek ve-ren her gurup veya sivil kurumun hiç zaman kaybetmeksizin 'DirenLice' eylemi ve yürüyüşüne sahip çıkması oldu. Çeşitli medya ajansları ise olay yerinden, sürekli eleştirdikleri çözüm sürecinin tarafı olan tv'ler aracılığı ile canlı yayın yaptılar. Büyük kitleleri etkileyemesem de isim vererek reklam yapmak istemiyorum ki, bu halkın yararına olucaktır. Çünkü, toplumda yaratılmak istenen imaj, dünya ana akım medyasına karşı dik duruşu ile bilinen ve alternatif oluşturan El Cezire televizyonudur. Tabi ki ne duruşları ne de tarafsızlıkları asla bu rol modelle örtüşmemektedir!
Konudan çok sapmadan, olaylarla ilgili çeşitli düşüncelerimi aktarmak istiyorum...
Lice'de düzenlenen asayişi baltalama eylemi, 720.000.000 Avro'luk bir kaçakçılık ve uyuşturucu pastasının önüne, yani geçiş güzergahına, hali hazırda PKK’da bölgeyi %80 oranında boşlatmışken devletimizin bölgede çeşitli güçlendirmeler yaparak ve güvenlik önlemlerini arttırarak varlığını sürdürme hakkına ve asayişi sağlama otoritesine karşı düzenlenmiştir.
Kanıt mı istiyorsunuz? Ya da bu söylediklerim sizleri tatmin etmedi mi? Hayır, bu tamamen demokratik bir tavırdı, İstanbul'da gaz, Doğu'da ise mermi mi kitleleri dağıtma yöntemi, bu nasıl adalet mi diyorsunuz?
Küçücük bir ayrıntı büyük bir fark yaratmakta. İstanbulla tek benzerlik noktası yıkım; ancak büyük fark ise birinde kamuya açık alanların yakılıp yıkılması, diğerinde ise hedefin bir güvenlik birimi oluşu ki, olayın yaşandığı yer jandarma karakolu. Çatışmanın sebebi ise masum bir protesto değil, jandarma ek binasına düzenlelen saldırı...
Biriniz içinden neden mi dedi?
Güzel ülkemin güzel insanları, daha bir hafta önce Diyarbakır ve Lice'de 5500 kök uyuşturucu özel bir operasyonla ele geçirildi ve imha edildi. Bu karakol binasına düzenlelenen eylemlerin masum olmadığının en büyük kanıtıdır. Ülkemizin belirli bölgelerinde, feodal derebeylikler sistemi (ülkemiz versiyonu ile ağalık) yok olmamış, aksine 'Uyuşturucu Baronluğu' ile yer değiştirmiştir. Zira Van’da geçmiş yıllarda karakol baskını yapan veya yaptıran baronlar ülke gündemini hayli meşkul etmişti.
Durum böyle olunca, Doğu ve G.Doğu bölgelerimizde halkın üzerinde etki gücü olan tek unsurun terör örgütü veya çeşitli dini liderler, siyasi partiler olmadığını anlayabiliriz. Tüm bunların yanında sınır bölgelerindeki halk için kaçakçılığın ciddi bir geçim kaynağı olduğu inkar edilemez. Buna uyuşturucu ve rant'ta eklenince herkesten bağımsız; ama herşeye dahil egemen güçlerinde olduğu bir durum ortaya çıkmakta.
Çözüm süreci ise, bu ve buna benzer çıkar ilişkileri nedeni ile çokca engelle karşılaşacaktır. Örneğin PKK'nın Tunceli yapılanmasının bölgeden asla çekilmeyeceği ve silah bırakmayacağı söylentisi gibi... Tüm bu yaşananlarda Lice BDP İlçe Teşkilatının katkısı inkar edilemez.
Tüm bu yaşananlara rağmen, tamamen insani bir tutumla ölenler için üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Çözüm ülkemiz için tek çaredir, denenen bütün alternatifler 30 küsür yılda ülkemize ve insanımıza elle tutulur bir sonuç getirmemiş, aksine binlerce anne yıllarca süren çatışmalarda evlat acısı ile yüreğini tüketmiştir.
Benzer olaylara bu süreçte şahit olmamak dileği ile, iyilikle kalın.