Halil Paşa, tarihte Arabistanlı Lawrence olarak bilinen ve İngiliz hükümetince bir motosiklet kazasında öldüğü deklare edilen -aslında İngiltere’ye gizlice gönderilen Teşkilat-ı Mahsusa elemanları tarafından infazı gerçekleştirilmiştir-  İngiliz casus tarafından yapılan bu yeni teklifi de reddeder ve neticede İngilizler için gururlarını kırıcı, ve rezil-rüsvay oldukları bu ağır mağlubiyetlerine müteakip kayıtsız şartsız teslimiyetleri gerçekleşir. 29 Nisan günü Halil Bey, İngilizleri teslim almak ve Anadolu’ya sevklerini idare etmekle 3. Piyade Alay Komutanı Albay Nazmi Bey’i görevlendirir. 3. Piyade Alayı bandonun çaldığı marşlar eşliğinde Kut’ül-Amare Kalesine girer. Bu sırada General Townshend birliklerine yayınladığı veda mesajında şunları söyler: “Kut’taki muhafızlarımızı almak üzere bir Türk alayı yaklaşmaktadır. Hem kalenin, hem şehrin üzerine beyaz bayrağı çektim. Taburlar saat 2’de Şumran yakınındaki kampa girmeye başlıyorlar. Biz telsizi yavaşça imha ediyoruz ki, bu iş yapılmaya değer. Kut’tan bütün gemiler ve istasyonlara elveda ve hepinize iyi şanslar.”

Kut’ül Amare zaferimizle ilgili yazı dizimizi Halil Paşa’nın askerlerine hitaben yayınladığı tarihî mesajıyla noktalayalım:

     On Sekizinci Kolordu Komutanlığına
     Orduma:

Arslanlar!

Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pâk alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.

Bize 200 seneden beri tarihimizde okunmayan bir olayı kaydettiren Cenâb-ı Allah’a şükrederim. Allah’ın büyüklüğüne bakınız ki, 1500 senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu olayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan Harbi böyle parlak bir olay daha göstermemiştir.

Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 5 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir.

Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta zorluk çekecektir.

İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.

Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni gelişen savaş durumumuz karşısında gelecekteki başarılarımızın parlak bir başlangıcıdır. Bugüne “Kut Bayramı” adını veriyorum. Ordumun her ferdi, her yıl bugünü kutlarken şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şühedamız ebedî hayatta göklerde kızıl kanatlar ile uçarken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimizin bekçileri olsunlar!

            VI. Ordu Kumandan Vekili,                           Mirliva Halil


Halil Paşa Başkomutanlık Vekaletine gönderdiği raporda da zaferi şu ifade ile müjdeler:
     
Takrîben beş aydan beri kahraman kıt’aâtımızın tazyîki altında Kût’ül-Amare’de mahsûr kalan İngiliz Ordusu, nihâyet Ordû-yı Hümâyûn’un kuvve-i kahiresine teslîm-i seyf ve silâh etmeye mecbûr olmuştur…”

Son bir ayrıntı; 
Şu hassasiyete bakınız ki, Halil Paşa, Kutü’l-amare’de teslim olan ve Anadolu’ya sevk edilecek olan İngiliz esir birlikleri yürütmek istemez; İngiliz General Gorringe’e bir mektup yazarak esirlerin yolun hiç olmazsa bir kısmını nehir gemileri ve demiryoluyla sevk edilebilmeleri için gerekli olan kömürün kendilerine verilmesini ister. General Gorringe cevabında: “Bu kadar necip bir düşmanla çarpışmış olmaktan mutluyuz, ancak savaş halinde olduğumuzdan size kömür göndermemize maddeten imkân yoktur” diyerek bu talebi reddeder.

Halil Paşa, esir düşmesine rağmen General Townshend’e silah ve özel eşyalarını iade eder. General ve kurmay heyetini bir nehir gemisine bindirir ve askerî törenle Bağdat’a gönderir. Türkler, İngiliz esirlerle birlikte iki tahrip edilmiş nehir gemisi, 40 adet otomobil, 3 adet uçak, 40 adet top, 25 adet makineli tüfek, 5.000 adet piyade tüfeğini de teslim almışlardır.   – SON – 

Not: Yeni yazı dizimiz yaklaşan yıldönümüyle birlikte ele alacağımız, -aslında benim “siyasi basitersizlik ve maharetsizlikle yarım bıraktırılmış bir zafer” diye nitelediğim- Kıbrıs Barış Harekatı üzerine olacak inşallah.