"Türkiye'de son günlerde yaşanan en büyük gelişme şüphesiz ki, 35. maddenin değiştirilmesi.

Artık toplum için gereksiz bir siyasi lider, çoğunluğun sesine ve taleplerine kulak tıkayarak, 'Ordu Göreve' diyemeyecek. Ülkenin etinden sütünden 'Paşalar' gibi faydalanan ama egosunu tatmin edemeyen, bu sebeple işgü- zarlığı ziyadesi ile abartan bir komutan, apoletinin üzerindeki çelenk ve yıldızların sayısına güvenerek Anıtkabir'den, bu ülkenin seçmenini ve iktidardaki iradesini; kaşlarını çatarak ve elini-kolunu sallayarak tehdit edemeyecek.

Cuntanın ve Muhtıraların Türkiye gündeminden tama-men silinmesi için; TBMM Genel Kurulunda, TSK İç Hizmet Kanun'unun 35. maddesini değiştiren düzenleme kabul edildi. "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır" ifadesi, "Silahlı Kuvvetle-rin vazifesi; yurt-dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurt-dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır"şeklinde değiştirildi.

Çağdaş ülkelerdeki gibi bir demokrasi inşa edebilmemiz ve demokrasimizi geliştirebilmemiz için en önemli görev tanımı nihayet yapıldı.

Bu çok geç kalınan; ancak şartların olgunlaşması açısından ise uygun zamanda yapılan bir değişiklik. Gelecek nesillerin, çocuklarımızın daha iyi bir yönetim hak- kını kazanması için, çok büyük önem arz etmektedir bu kanun.

Zira, Türkiye'nin darbe geçmişini incelediğimizde, darbelere gerekçe gösterilen 35. maddeydi. Bu maddenin geçmişi “Ordu Dahili Hizmet Kanunu” adıyla tam 76 yıl önce, 1935 yılına kadar uzanmakta. Önceleri 34. madde olarak adlandırılan TSK İç Hizmet Kanunu, 1961 darbesinden sonra içeriği, 35.maddeye kaydırılarak değiştirildi. Böylelikle darbe yapacak olanların adeta korunması ve darbenin haklı bir gerekçeye bağlanması sağ- landı. 60 darbesinden 1 yıl sonra değiştirilen 34. madde, 61'de değiştirilerek günümüze kadar yürürlükte kalan 35. maddeye dönüştürüldü ve içeriği 'Cumhuriyeti kollama ve koruma' üzerine yoğunlaştırıldı.

Harici ve dahili bir misyon üstlenen ordu mensupları 12 Eylül 1980'de, halkın iradesini yok sayarak demokratik rejime müdahale ettiler. 27 Mayıs 1960'da Menderes’i deviren irade, darbeyle 1924 Anayasasını değiştirmişti. 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriye-ti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi 12 Eylül 1980’de gerçekleşti. Tüm bu darbelere gerekçe gösterilen İç Hizmet Kanunu 35. madde, o kadar hayatımıza işlemişti ki, tepkisizliğimiz aynı zamanda çaresizliğimizi de göstermekteydi. Sincan'da tanklar yürümeye ve 'e-muhtıralar' verilmeye devam etti. 27 Nisan 2007 tarihinde gece saat 23:20'de de Genelkurmay Başkanlığı resmi sitesinden, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kriz dolayısı ile yayınlanan bildiri 'e-muhtıra' olarak Türkiye tarihine geçti.

Ve ülkemizde darbeler o kadar meşru gösterilmişti ki, darbe yapanlar ve darbe girişiminde bulunanlar ancak günümüzde yargılana-bilmiştir.

Cümlelerime başlarken söylediğim gibi, herhangi bir siyasi parti lideri TBMM'de söz hakkı alıp, kürsüden 'Ordu göreve' deme hakkını demokratik hak olarak göre-biliyordu. Seçimle iş başına gelmiş bir siyasi parti liderinin, antidemokratik taleplerde bulunması ülkemizde nasıl bir demokrasi mücadelesi verildiğinin en kesin kanıtıdır. Artık darbe yapanları, girişimde bulunanları, halkın irade-sinin tabii sonucu olarak temsil ettiği makamı unutan ve halkın iradesini yok sayan 'davetçileri' bir daha asla görmek istemediğimizi belirtmek istiyorum.

35. maddenin değiştirilmesi ülkemiz ve milletimiz için en hayırlı gelişmedir. Demokrasimizin önündeki tüm engellerin kalkması ve daha çağdaş bir demokrasi anlayı- şının ülkemizde hakim kılınması dileği ile.

İyilikle kalın...