Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron “Avrupa Birliği savunması ABD’ye bağımlı olmamalı” dedi.
Macron, Fransız Büyükelçilere yaptığı konuşmada ayrıca Avrupa’nın savunmasıyla ilgili çalışmaların kıtadaki tüm ülkeler ile Rusya’yı da içermesi gerektiğini belirtti.
Bunu önemli bir gelişme olarak okumak gerekir. Fransa Avrupa Birliğinin önemli bir üyesi. Bu açıklama ABD’nin yanlızlaştığının da bir göstergesi.
Zira ABD’nin bu saldırgan tavrı daha önceden yalnızlaştığını bariz bir şekilde belli ediyordu.
Yani ABD’nin tavrı sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya yönelik bir tavır. Ben şahsen bu konuyu böyle görüyorum.
Ancak şöyle de bir durum var.
ABD ile aramızın bozulması Türkiye’yi başka yabancı dostlar aramaya itmiyor mu?
ABD’den uzaklaşma şansına sahipken neden başka ülkelere yakınlaşalım ki?
Bu işin orta yolu yok mu?
İlla bir gücün yanında olmamız mı gerekiyor?
İNEGÖL’DE EKMEK 2 LİRA OLUR MU?
Son günlerde sosyal medyada 50 kg un çuvalının 175 lira olduğuna dair söylentiler var. Doların artması ile birlikte 85 lira olan 50 kg un çuvalı haklı sebepler barındırmadan 120 liraya kadar çıktı. Ekmek ise hâlâ aynı fiyattan satılıyor.
Cumhurbaşkanı ve hükümetin fiyat artışlarına karşı tepkisi üreticilerin ekmeğe zam yapmasını engelledi. Fakat aradan geçen zamanda un ile beraber bir çok kaleme gelen zam ekmek üreticilerinin maliyetlerini yükseltti.
İnegöl’de ekmeğin 1 buçuk lira olması beklenirken fırıncılar 2 lira yapılması üzerine yoğunlaşmış durumda.
Sosyal medyada dolaşan “bir çuval un 175 lira” yalanı da yapılacak ekmek zammına zemin oluşturmaktan başka bir şey değil.
Hükümet yılbaşına kadar ekmeğe zam yok açıklaması yaptı fakat İnegöl’de ekmeğin 2 lira olması uzak bir ihtimal değil. Zorunlu ya da değil, ekmeğin 1.25’den 2 liraya çıkması büyük bir artış.
Bunun bir orta yolu bulunmalı. Vatandaşı da ekmek üreticisini de memnun edecek bir fiyatta karar kılınmalı.
SURİYELİLER GİTSİN Mİ?
Suriyeli mülteciler konusu çok çetrefilli ve derin bir mesele. ‘Suriyelileri istemiyoruz’ diyenlere ‘Kapımız sonuna kadar açık’ diyenlere de saygı duyuyorum. Şahsen vicdanım ‘tabii ki gelsinler’ diyor ancak mantığım ‘Zulüm gören Müslümanlara topraklarımızı açtık. Evlerimizi verdik, ekmeğimizi paylaştık ama evlerine dönme vakti geldi’ tarafını tutuyor.
Tam bu esnada Devlet Bahçeli’nin açıklamasını okudum. Sayın Bahçeli “Suriye'de akan kan durmuyor, masumların canı üzerinden yapılan pazarlıklar bitmiyor. Türkiye, Türk milletinindir. Ülkemizdeki Suriyelilerin güvenli ve süratli şekilde asıl yurtlarına sevki acilen planlanıp hayata geçirilmelidir.” diyerek mantığımın hoşuna gidecek bir kaç cümle sarfetti.
Bakalım kazanan duygular mı yoksa mantık mı olacak?
KUDÜS MESELESİ ÜZERİNE
Bizim davamız solun Filistin’e dünyevi ve maddesel bakışından ziyade uhrevi bir bakış açısı olan Allah davasıdır.
Biz Kudüs’ü Allah’ın ayetleriyle kutsal saydığı için önemsiyoruz. Biz Kudüs’ü ilk kıblemiz olduğu için önemsiyoruz.
Filistin varsın (sözde) Ermeni Soykırımı Antına çelenk bıraksın. Filistin varsın (sözde) Kürdistan’a selam yollasın. Filistin varsın KKTC’yi tanımasın. Filistin varsın bölücü sol örgütlere göz kırpsın. Filistin varsın Hilal’i terkedip İngiliz’in resmettiğini bayrak saysın.
Bizi bunlar ilgilendirmiyor. Zira bizim meselemiz Bolşevik kalıntısı bazı Filistinliler değildir. Bizim meselemiz Batı-Rusya çekişmesinde sıkışıp kalan Filistinlilerin ideolojik bilmecesi de değildir.
Filistinlilere kızıp ‘Banane Kudüs’ten’ diyen kardeşlerimi görüyor ve üzülüyorum.
Biz Filistin’i bazı Filistinlilere rağmen seveceğiz. Kudüs’ü evimiz bileceğiz.
Çünkü Kudüs sadece Filistinlilere değil tüm Müslümanlara aittir.
Çünkü Kudüs sadece Filistinli Arapların meselesi değil tüm Müslümanların meselesidir.
Velhasıl...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü bir devlettir. Hiçbir gücün yanında olmak zorunda değildir. Elbette ki siyasi olarak bir çok devlet ile hareket edecektir.
Fakat bu ortak hareket etme özgürlüğünün sınırlarını iyi belirmek gerekir. ABD’yi sırtımızdan atarken Rusya’yı taşımaya kalkmayalım.
Ha ABD ha Rusya. İkisi de Müslüman kanıyla beslenmiyor mu?