Haklar, temelde Allah hakkı ve kul hakkı şeklinde ikiye ayrılmış olmakla birlikte, bir kısım fiil ve hükümler hem Allah hem de kul hakkını ilgilendirdiğinden, karma nitelikli haklar şeklinde üçüncü bir grubtan söz edilmiştir. Hatta bu üçüncü grup da kendi arasında Allah hakkının veya kul hakkının galip oluşuna göre ikiye ayrılmıştır. Bu hakları şu şekilde sıra-layabiliriz:
1- Allah hakları (Hukukullah)
2- Kul hakları (Hukuku İbad)
3- Karma nitelikli (Müşterek) haklar
a- Allah hakkı ile kul hakkının bir araya geldiği ve Allah hakkının galip olduğu haklar.
b- Allah hakkı ve kul hakkının bir araya geldiği ve kul hakkının galip olduğu haklar.
1- Allahın Hakları:
Sırf Allaha ait olan ve içinde kul payı bulunmayan haklardır. Bu haklar, Allaha yaklaşma, Ona saygı, Onu ululama ve dini emirleri yerine getirme gibi sadece Allaha layık olan haklar ile tek kişi olmayıp, toplumun yararına olan menfaati gerçekleştirme amacı taşıyan haklardır. Namaz, oruç, zekât, hac gibi çeşitli ibadetler ile zina, içki, ve hırsızlık gibi suçlar bu gruba girer. Bu hakların iki temel özelliği vardır: İlk olarak bu hakların af ve bağış gibi bir yolla düşürülmesi caiz olmadığı gibi, bunları kaldırmak ve değiştirmek de kesinlikle olmaz. İkinci olarak bu hakları, toplumda bütün fertlerin ve onları temsilen kamu otoritesine sahip kişilerin ve kurumların koruma, kollama hak ve sorumlulukları vardır. Bu husus, İslâmın fert ve toplumlara bir ödev olarak yüklediği iyiliği emredip kötülükten vazgeçirme ilkesinin bir sonucudur.
2-Kul Hakları:
Kula ait olan kişisel haklardır. Kul hakları kamu yararını ilgilendirse bile, ilk plânda ferde ait bir menfaatin korunmasını hedef alan ve ferdin söz hakkının bulunduğu haklar olup, bunlar da genel kul hakları ve özel kul hakları şeklinde iki grupta incelenir.
Genel kul hakları, toplumda herkesi ilgilendiren ve fertlerin ortaklaşa sahip bulunduğu menfaat ve imkânlardan faydalanma haklarıdır. Örneğin; emniyeti sağlamak, suçu önlemek, tecavüz ve haksızlığa mani olmak, kamu hizmetlerinden faydalanmak genel kul haklarına girer.
Özel kul hakları ise, kamuya açık olmayıp ferdin şahsına ait olan, esasında kişilerin özel yararlarını korumayı hedef alan haklardır. Kişilere ait mâlî haklar, mâlî sonuçları bulunan haklar, haksız fiil sonucu doğan zararın tazminini isteme hakkı, satıcının parada, müşterinin maldaki hakkı gibi haklar, özel kul hakkıyla ilgili örneklerdir.
Bu tür hakların sahibinin bundan vazgeçmesi, affetmesi, barışması veya helâl etmesi mümkündür. Miras olarak da bırakabilir. Bu hakların affına Allah karışmaz. İnsan kendine ait haklarda istediği şekilde tasarruf etme yetkisine sahiptir. Mutlaka sahibine, yoksa varislerine başvurarak ve hakkını ödeyerek yada helâllik alarak, sahibi bilinmiyorsa onun adına söz konusu hakkı bir fakire bağışlayarak kurtulma yoluna gidilmeli ve Allahtan af dilenmelidir.
3- Karma nitelikli (müşterek) haklar:
Bir yönüyle Allah hakkı bir yönüyle de kul hakkı niteliği taşıyan haklar olup, Allah hakkının galip olduğu haklar, kul hakkının galip olduğu haklar şeklinde ikiye ayrılır.
a- Allah hakkının galip olduğu haklar: İnsanın beden ve ruh sağlığını koruması, temel hak ve hürriyetlerine sahip çıkması, malını boş yere harcamaktan kaçınması, ilk bakışta kişinin ferdi hakkı gibi görülse de, konunun hem Allaha karşı sorumluluk içeren bir yönünün bulunması hem de toplum huzur ve düzeninin korunmasının, fertlerin teker teker bu haklara sahip olması sebebiyle, bu haklar da Allah hakkının galip olduğu görülmekte ve söylenmektedir. Allah hakkının galip geldiği bu gibi hakları, kişiler kendilerinden düşüremez ve kulun, bu haklar sonucu ortaya çıkan cezaları affetme yetkisi yoktur.
b- Kul hakkının galip olduğu haklar: Allah hakkı olmakla bereaber kul hakkına da giren, ancak kul hakkının daha çok olduğu haklardır. Örneğin kasıtlı olarak öldüren katilden kısas almak gibi. Bu ceza bir yandan insan hayatını koruduğu ve toplumun emniyetini sağlamaya yönelik olduğu için Allah hakkıdır. Diğer yandan öldürülen akrabalarının öfkelerini dindirdiği için ve katile karşı kin ve düşmanlık duygularını söndürdüğü için, özel bir haktır ve kula aittir. Ancak bu suçun öldürülen ve akrabalarıyla olan ilgisi, toplumla olan ilgisinden daha açık ve daha yakın olduğu için kul hakkı daha galiptir. Dolayısıyla katili bağışlayıp bağışlamama yetkisi, (tazminat davası açıp açmama hakkı) öldürülenin velilerine aittir. Tabii kamu davası ve mahkeme kararı esastır. Kul hakkına sebep olan pek çok davranış vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabilriz: Adam öldürmek, yalan söylemek, hile yapmak, gıybet etmek, iftira etmek, hırsızlık yapmak, rüşvet alıp vermek, haset etmek, bir kimsenin namus ve şerefine tecavüz etmek, başkalarıyla alay etmek, onları küçük görmek, sövmek, kötü söz söylemek, kötü zanda bulunmak, başkalarının özel hayatlarını araştırmak, bir kimsenin kalbini kırmak, arkadaşının bir sırrını açıklamak, başkasının işçilik ücretini ödememek, verdiği sözde durmamak, borcunu zamanında ödememek.Birisine istemediği bir sözü söylemek, yani sözle rahatsız etmek, adaletsizlik etmek, emanete ihanet etmek, ikiyüzlülük yapmak, ana-babaya saygısız davranmak, akraba hakkına saygı göstermemek, komşu hakkına, dost ve arkadaş hakkına saygı göstermemek vb .
Toplumsal görevlerimizden birisi de, kamu mallarını korumak, onları haksız yollardan elde etmemektir. İslâmda kamu hakları ve kişinin topluma karşı vazifelerinin büyük önemi vardır. Bu öneminden dolayı toplumsal görevler Allah hakkı olarak kabul edilmiş ve bunların ifası ibadet sayılmıştır. Hiç kimsenin bu hakları bağışlama, kaldırma ve değiştirme yetkisi bulunmamaktadır. Çünkü kamu mallarında yetmiş altı milyonun ve saçı bitmemiş yetimlerin hakları vardır. Toplumda bütün fertlerin bu hakları koruma, kollama sorumluluğu vardır. Kamu mallarını haksız yere almak, devlet mallarını talan etmek, zimmete geçirmek şeklinde olabileceği gibi, hazineye, belediyeye, vakıflara ve çeşitli kamu kuruluşlarına ait menkul ve gayri menkulleri şahsi menfaatler şeklinde kullanmak da olabilir. Bunları çoğaltmak mümkündür. Her Müslüman, Allah hakkı olarak da kabul edilen kamu mallarını korumalı, haksız yollarla bunları elde etmeye çalışmamalıdır. Bunların yarın kıyamet gününde mutlaka hesabını vermekle karşı karşıya geleceğini bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Peki bir insan kul haklarından nasıl kurtulabilir?
Maddi olsun, manevi olsun, herhangi bir kul hakkının ihlâli durumunda yapılacak iki şey vardır. Mal sahibine ödenebilecek mal, para ve vb. maddi şeylerini geri ödemek ve kendisinden helâllik almak gerekir. Eğer hak sahibi ölmüşse çocuklarına veya diğer varislerine hakları ödenir. Varisleri bilinmiyorsa alınan hak kadar para veya mal yoksullara sadaka olarak verilir ve hak sahibi için dua edilir. Daha sonra da tevbe edilerek Cenab-ı Hakktan af dilenmelidir.
Yüce Allah dilediği kimselerin şirk dışındaki bütün günahlarını bağışlayabileceğini şu Ayette haber vermektedir: Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kim-se için bağışlar. Kim Allaha ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır. (Nisa,116).
Ancak kul haklarına karışmamaktadır.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v), Hayber savaşında elde edilen ve henüz taksim edilmemiş olan kamuya ait ganimetlerden bazı değersiz eşyayı alan, daha sonra da düşman tarafından öldürülen sahabinin, büyük bir günah işlediğini, bu günahtan dolayı şehit olamadığını belirtmiş ve cenaze namazına katılmamıştır. (Müslim,İman,48).