Aklımıza gelen ilk cevaplar şunlar olsa gerek. - Zamane gençleri Acaba gerçekten böyle mi? Görevim icabı, yıllardır Almanya´da yaşayan Müslüman gençler ile ilgilenmekteyim. İlgi alanımız, bu gençleri kötü yola gitmekten alıkoymak, onlara manevi değerlerimiz ile mutlu olabileceklerini göstermektir. Konumuz ile alakalı edinmiş olduğum bir Tecrübemi sizlerle paylaşmak isterim. Bundan yıllar önce tanıştığım bir kişi (adına Mehmet diyelim) 17 yaşında iken yaşamış olduğu ilk cami tecrübesini anlatmıştı bana. İçine bir gün namaz aşkı düşüp cuma namazını kılmak üzere bir camiye gider. Babasının arkadaşları, ya da babasının iş arkadaşları olan amcalar, Mehmet´i tanır. Mehmet´in babasının lakabı „Gevur Ali“ imiş. Camiye gitmez, kahvehanelerde kâğıt oynar, arada bir de Alkol içermiş (Allah günahlarını af eylesin). Babasının bu huylarını ve lakabını bilen o camideki „Hacı Amcalar“dan bir tanesi Mehmet´e milletin içinde şöyle seslenir: Şimdi. Camiden gücenerek çıkıp giden Mehmet mi camiden uzak kalıyor? Yoksa onu gücendirip, adeta kovarcasına milletin içinde rezil eden „Amcalar mı“ uzak kalma vesilesi oluyor? Mehmet´in babasının lakabını „Gevur“ takan Amcalar, Mehmet´e çok mu „Müslüman´ca“ davranmışlar? Babasının ömrü boyunca uğramadığı camiye oğlunun gelmesi, takdir edilmesi gereken bir olay değil miydi? Hidayet nuru ile Mehmet´i o camiye gönderen Allah´a saygı gösterip hikmetine hayret edilmesi gerekmez miydi? Gençlerin camilerden neden uzak kaldığının sebepleri hangi türden olursa olsun, tövbe edip Allah rızasına dönen gençlerimizi kovarcasına değil de, kucak açarcasına karşılamak gerekir. Yüce dinimizin güzel ahlakındandır bu davranış. Gençlerden ümidi kesmek yerine, tam aksine onlara camilerimizi (namazı) sevdirmek gerekir. “Allah tövbe eden genci sever” (Câmiussağîr: 1866) “Gençliğinde Allah´a kulluk yapan bir gencin, yaşlandıktan sonra kulluk yapan bir yaşlıya olan üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir.” (Kenz-ül Ümmal, Hadis. 43059) Peki, Mehmet´in hikâyesi nasıl bitti diye merak edenler var ise, anlatalım inşallah. Mehmet camide öyle bir tavır ile karşılaşınca içini bir korku sarar. Demek ki, babasının lakabı yüzünden hangi camiye gitse aynı şekilde karşılanacak. Aradan bir hayli zaman geçmiş Mehmet hala cesaret edip başka bir camiye gidememiş. Bir gün bir arkadaşı ile karşılaşmış. Arkadaşı ile gecmişde aynı yanlış yollarda beraberce zaman geçirmişlerdi. Arkadaşı artık bir camiye takıldığını ve hemen hemen her gün orada diğer yaşıt gençler ile toplandıklarını anlatır. Boş zamanlarında camide onlara tahsis edilmiş bir yerde toplandıklarını, bilardo masası olduğunu, langırt ve futbol oynadıklarını, ilahiler okuduklarını, hafta sonları isteyenlere Kur´an dersi verildiğini ve çok eğlenceli olduğunu anlatır. Mehmet içinden, acaba bende gitsem mi, diye düşünürken arkadaşı onu davet eder. Zaten gençlerin toplanma günü idi. İçeriye girer girmez, herkes onu can-ı gönülden karşıladı. Aradan 3 yıl geçmiş. Bu caminin vesilesi ile Mehmet kendini çok geliştirmişti. Çok zaman geçmeden, 5 vakit namazına başlamış, umreye görevli olarak gitmiş ve camiye gelen çocuklara ders verme durumuna kadar gelmişti. Çocuklara Bir yandan Kur´an-ı Kerim dersi, bir yandan ilahi kursu ve bir yandan da okul derslerinde yardım ediyordu. Çocuklar çok başarılı idi. İlahi yarışmalarına katılan çocuklar birincilikler getiriyordu. Bu başarıları merak eden ve çocuklardan birinin dedesi olan bir “Amca”, bir gün camiyi ziyarete gelip torunun hocasıyla tanışmak ister. Bir tarafta bir Genç´e yanlış davranan kişinin mahçubiyeti, diğer tarafta bir Genç´e iyi davranmanın meyvesi. Ne demişdi Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v): “Gençliğinde Allah´a kulluk yapan bir gencin, yaşlandıktan sonra kulluk yapan bir yaşlıya olan üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir.” (Kenz-ül Ümmal, Hadis. 43059) |