Neden olmasın? Tüm kaliteli ilişkilerin temelinde ve insanı doğruyu aramaya iten dürtüde, zarafet ile inşa edilmiş vahiy yatmıyor mu? Hangi nefs Cehennem'de çatır çatır yanmak mesajını sansürsüz biçimde kabul edebilirdi ki? Her ne kadar kabul edeni de mevcut ise de, buna rağmen yine de Yaratıcı, kuluna verdiği değerin anlamsal ifadesini zarafetle dile getiriyor. Gelin bir de insanî ilişkiler bazında ele alalım meseleyi.
Sözün geçerliliği, bilgi aktarımının verimliliği, sevginin, dostluğun, aşkın ifade ediliş biçimi, fikirlerin çarpışmasından doğan itirazın, lokantada önünüze gelen yemeğin, sabah işe gittiğinizde vereceğiniz selâmın, dahası kurduğunuz ve sizinle kurulacak olan tüm diyalogların temeline zarafeti yerleştirmediğinizde, estetikten yoksun bir dünyanın içerisinde tüm gönül zevkinizi yitirecek ve hiç bir ilişkinin sahiciliğine kapı aralayamayacaksınız.
Bakmayın siz modern dünyanın dayattığı zarafet kurallarına. Ne okulu vardır bu olgunun, ne de diploması. Karanlıkta görseniz korkacağınız kaba saba kepeneği ile bir çobanın yanına vardığınızda size en besili koyunundan sağdığı sütü içirmek için duyduğu heyecanın, size çanağı uzatan yüreğinin zarafetini, hiç bir tanıma sığdıramazsınız.
Köyünden başka bir mekânın gökyüzünü görmeyen köylü hanımın evine misafir olduğunuzda, kırık dökük cümlelerinin içerisindeki o samimiyetin zarafetini size nasıl da hissettirir bir bilseniz... Samimiyetin zarafeti mi olurmuş demeyin. Kaba saba bir ruhun göstereceği samimiyet insanı yaralar. Samimiyet sandığınız tüm o yılışık ilişkiler zarafetten çok uzakta ve zarafetle yolunuz kesişmediği müddetçe gösterdiğiniz tüm samimiyetler eninde sonunda menfaat ilişkisine dönüşecektir.
Samimiyetsiz samimiyetler gibi oksimoron tadında ilişkilerin ruhlarda oluşturduğu tümöre tek çaredir zarafet. Tüm kapıları açar, gönülleri yumuşatır, çirkini güzelleştirir. İçine düştüğü her tada özünü buldurur. Balı bile ballandıran iksir iken, hangi muhabbeti tatlandırıp, sergilediğiniz hangi insana kendini dünyanın en özel insanı hissini yaşatmaz ki?
Ojeli tırnaklara, pedikürlü ayaklara, incecik bedenlere, jilet gibi takım elbiselere, gustosunun onay verdiği tüm modern kalıpların etiketine zarafet tanımını iliştirmeye çalışmak... Burjuva hayatlara tahsis edilen davranış kalıplarının çok ötesinde olup, gözün görebileceği bir hoşluk değil iken, uzun zamandır yeryüzündeki varlığını unuttuğumuz, boşluğunu hiç bir karşılıkla dolduramayacağımız, ilişkilerimizin temeline oturtmadığımız müddetçe de birbirimizin kaba saba ruhunun enkazı altında inleyeceğimiz, insanı inşa eden görkemli bir sanattır zarafet. Samimiyet, zarafet ile buluşmadığı sürece kuru gürültüden, fingirdeşmeden, en güzel sözlerin bile acıttığı diyaloglardan öteye gidemeyecektir.
Anlatmadan, sevmeden, ikram etmeden, sormadan, konuşmadan önce, ilişkinin hangi kalıbı olursa olsun fark etmeksizin evvelâ zarif olun ve muhatabınızda aradığınız en başat özellik olsun. Öyle ki öfkeniz gemileri yakacağı yerde, denizleri boca etsin ateşlerin üzerine.
Zarafet, tüm ruhların tozunu alır efendim. Vahyin ifade ediliş biçimi de bunun göstergesi. Saygılar...