Hepimiz GIYBET kelimesini çok iyi biliriz. Bir ortamda bulunmayan kişi veya kişilerin hakkında menfi olarak kişiyi çekiştirerek onun aleyhinde konuşmak. Dedikodusunu yaparak o kişiyi çekiştirmek.

Dinen bile dedi kodunun kötü olduğu ve birinin arkasından kötü söz söylenmesine asla müsaade edilmemiştir. Oysa birçoğumuz bunun ne kadar kötü bir iş olduğunu bildiği halde yaptıklarından asla vazgeçmezler.

Bazı kişiler başkalarını gözlemler ve bütün kötü yönlerini sohbet ortamında ortaya dökerek o kişiyi rencide ederler. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi detaylı bir biçimde bu kişiyi adeta yerden yere vururlar. Oysa çok güzel bir Atasözümüz vardır: “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır!” diye. Oysa bazıları bu atasözüne inat! Başkalarının hatalarını, kusurlarını, yanlışlarını, ayıplarını, eksiklerini ve zayıflıklarını en ince ayrıntısına kadar inceleyip ortaya çıkarırlar.

Bu tür kişilere dikkat edin, insanlarda sürekli eleştiri ve olumsuzlukları araştırıp bir eleştiri makinesi gibi sürekli uğraş içindedirler. Bütün bunları bir kenara bırakalım. Sözünü ettiğimiz bu türde insanlar her yerde kendisine hak verecek kişileri bulur. Ve de kendisi gibi bu kişiler toplumumuz da bolca mevcuttur. Birçoğu da bu huyundan dolayı kendisine paye verdiğine inanır ve bu zavallı yaptığı işin iyi olduğunu sanır.

Oysaki kendi yanlışları, kusurları eksiklikleri karşısında koca bir dağ gibi dururken başkalarını eleştirmesi veya kusur araması gerçekten mantık dışı bir davranıştır.

Bence, başkalarının kusurlarını araştırarak bu yolda zaman harcamak kadar günah ve etik olmayan bir tutum değil midir? Dinimizin bile bu davranışların yanlışlığına dikkat çekmekte olduğunu asla unutmamak gerekir.

Eleştiri yapmanın dozunu kaçırmadan kötü alışkanlıkları olan, yanlış yolda olan ve yukarıda sözünü ettiğimiz meziyetlere sahip kişiyi bir kenara çekip tatlı dille incitmeden o kişiye anlatmak kadar doğal bir şey olur mu? Bizler bir birimizin ayıbını çıkararak ve bunu bayrak yapıp her yerde teşhir ederek anlatmak doğru bir davranış mıdır? Başkalarına nasihat ederken kendinizi de bu mevzunun içine sokarak mesela: “Bende senin gibi bu yanlışları yapıyordum.” Veya “Benimde buna benzer eksikliklerim vardı ama çok şükür bunları düzelttim. Bu yanlışlarımı dile getirip beni ikaz eden kişiyi şimdi minnetle anıyorum.” Diyerek o kişinin hatalarından vazgeçmesine vesile olabiliriz.

Düşünün bir toplum içindesiniz istemeden bir kusur işlediniz. Yanınızda ki bir kişinin sizi toplum içinde bu kusurunuzdan dolayı eleştirmeye kalkmış olması durumunda siz ne hissederdiniz? Bunun için her zaman birine bir şey söyleyecek isek önce kendimizi o kişinin yerine koyup nasıl bir tepki vereceğimizi ölçmemiz gerekir. Bunun için atalarımız “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır” demiş. Ve büyük düşünür Mevlana Celalettin’i Rumi ‘iki özlü sözünü unutmam. Bunlardan biri:

“Başkalarının kusurunu örtmek için gece ol” ve ikinci sözü ise

“Mum olup ışık vermek için, önce yanmak gerekir!”

Bir başka özlü sözle bu günkü yazıma noktayı koymak istiyorum:

“Haksız yere attığın oklar gün gelir seni kalbinden vurur!”