Soma deplasmanına giderken bir takımın yaşayacağı her şeyi yaşamış idik zaten. Bizim orda beklentimiz şapkadan tavşan çıkabilir mi diye boş umuttu. Oysa futbolun olmazsa olmazlarından birini uygulasak, inanın puanla dönebilirdik. Nedir uygulamadığımız koşmak istemek. Oysa 30 dakika bunları yaptık. Sonra golü de bulduk. Rakip telaş panik yapacak diye beklerken biz bunları yaptık. Ardından seyirci bütünleşmesi, bizim tempolu ve orta sahayı dikine gözümüzün içine bakarak gelmelerine seyirci kalınca, şeker gibi 3 puanı rakibe vermiş olduk. Oynayan ve sonradan giren tüm oyuncular arasında tek farkındalık oluşturan orta sahada golü de atan Furkan’dı. İnanın giren çıkan bir birini aratmadı. Sağ tarafımız koridor oldu. Savunmamız ise yaralı keklik. Öyle goller yedik ki inanın playstaysın oyunlarında adama bu kadar rahat cirit attırmazlar. Sezon başından beri zor atıp, kolay gol yeme bu maçta da devam etti. Takım 60 dakika sonra kondisyon olarak oyundan düştü. Bloklar arası kopmalar başladı. Savunma ile orta saha arası bir ara uzadı da uzadı. Mesafeye sanki iki tır sığar gibi oldu.

Sonuç olarak ilk yarım saatini iyi, ama kalan 60 dakikasında gücümüzün yetmediği ve bana göre 6 puanlık bir maçı kaybettik. Alt sıralara iyice göz kırpmaya başladık. Yeni hocamız Taşkın Güngör ile umuda doğru bir yolculuğa başladık.

Benim takımdan olmasa da Taşkın hocadan beklentim; bir hayli fazla. Bu hafta oynayacağımız Nazilli maçı da bana göre bir 90 dakikadan daha ötesi. Yeni teknik heyet, yeni bir sayfa. Bambaşka umutlarla kazanmaktan başka çaremizin olmadığı bir karşılaşma olacak ve inanıyorum ki, bu girdaptan bir an önce kurtuluş ışığını yakıp çıkacağız...