Yüce dinimiz İslam, mü´minlerin kardeşliğine, birlik-beraberliğine ve dayanışma içerisinde olmalarına pek büyük önem vermiştir. Bu maksatla din kardeşliği hukukuna zarar verecek kötü huy ve davranışları yasaklarken; mü´minler arasında kardeşliği pekiştirecek güzel davranışları da teşvik etmiş ve onlara bir takım görevler yüklemiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu görevlerden bazılarını şöyle açıklamıştır: “Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selamı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye iştirak etmek, davete icabet etmek, aksırana “yerhamukellah” demek.” (Buhârî, Cenâiz, 2) Dinimizin teşvik ettiği güzel davranışlardan biri olan hasta ziyareti çok faziletli bir davranıştır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.)´in bildirdiğine göre Allahu Teâlâ hasta ziyaretini kendisini ziyaret etmek gibi değerlendirmektedir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:“Allahu Teâlâ kıyamet gününde şöyle buyurur: “Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin.” Âdemoğlu: “Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim?” der. Allahu Teâlâ: “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun?” (Müslim, Birr, 43) Peygamber Efendimiz (s.a.s.), ayırım yapmadan yani Müslüman-gayr-i müslim, zengin-fakir, hür-köle demeden çevresindeki hastaları ziyaret etmiş, onlara şifa dileğinde bulunmuştur. Müslümanlara da hasta ziyaretinde bulunmalarını tavsiye ederek şöyle buyurmuştur: “Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!” (Buharî, Cihad, 171; Merdâ, 4) Hasta ziyareti mü´minlere cenneti kazandıracak güzel davranışlardan biridir. Bu konuda hadis-i şeriflerde şu müjdeler bulunmaktadır: “Bir insan, bir hastanın halini hatırını sormaya gider veya Allah için sevdiği bir kişiyi ziyaret ederse, ona bir melek şöyle seslenir: “Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!” (Tirmizî, Birr, 64; İbn-i Mâce, Cenâiz, 2) Şu hadis-i şerifte de yine hasta ziyaretinde bulunan kimsenin elde edeceği ecir ve mükâfat haber verilmektedir: “Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.” (Tirmizî, Cenâiz, 2) Meleklerin “Güzel bir yolculuk” diye gıbta ile söz etmeleri, cennette barınak hazırlamakla müjdelemeleri hasta ziyaretinin ne kadar önemli ve faziletli bir davranış olduğunu göstermektedir. Hasta bir din kardeşini ziyarete giden kişi Allah´ın rızasına, meleklerin tebriğine, dua ve istiğfarlarına nail olmaktadır. Bir hastayı ziyaret eden Müslüman, hem üzerindeki din kardeşliği hakkını yerine getirmiş, hem de aralarındaki sevgi ve dostluğu pekiştirmiş olmaktadır. Netice itibarıyla çok kazançlı bir iş yapmış olmaktadır. Hasta ziyareti hastaya moral verir, iyileşmesini çabuklaştır. İnsan sağlığı bozulunca birdenbire yatağa bağlı hale gelir. Yeme-içmesi ve hareketleri kısıtlanır, sevdiklerinden, dostlarından bir süre uzak kalır. Bu durum onun moralinin bozulmasına sebep olur. Hasta insanın gözü hep kapıdadır, yakınlarının yolunu gözler. Sevdiği saydığı kimselerin ziyaretiyle sevinir, mutlu olur. Halinin hatırının sorulması moralinin düzelmesine ve hastalığının iyileşmesine önemli katkı sağlar. Hasta ziyareti adabına uygun yapılmalıdır: Eğer hasta ziyarete müsait durumda değilse ziyaret için ısrar edilmemeli, ziyaret için uygun zaman gözetilmelidir. Ziyaret kısa tutulmalı, hastayı üzecek söz ve davranışlarından sakınılmalıdır. Hastaya moral verecek, onu sevindirecek sözler söylenmelidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), hastanın yanında güzel sözler söylenmesini tavsiye etmiştir. (Müslim, Cenâiz, 6) Hasta ziyaretinde hastaya dua edilmesi de yine ziyaretin adabındandır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hastaları ziyaret ettiğinde onlara şu şekilde dua ederdi: “Ey insanların, ıstırabları gideren Rabbi, Allahım! Senden başka şifa verecek yoktur. Buna, hiçbir iz bırakmayacak şekilde şifa ver; şifa veren ancak sensin.” (Buharî, Tıb, 38, 40) Hastanın da duası alınmalıdır, zira hastanın duası makbuldür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir hastayı ziyaret ettiğin zaman onun duasını iste. Çünkü onun duası meleklerin duası gibidir.” (İbn Mâce, Cenâiz, 1) Hasta bir mü´mini ziyaret etmek Peygamberimizin (s.a.s) sünnetidir. O, hastaları ziyaret eder, mü´minlere de hasta ziyaretini tavsiye ederdi (Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Libâs,114). Hasta bir mü´mini ziyaret eden kişi hem hastaya moral vermiş olur, hem de kendisi sevap kazanır (Tirmizî, Edep, 45; Nesâî, Cenâiz, 53). İnsan, hasta olmadıkça sağlığının kıymetini bilemez. Hastalıklar imtihandır. Kaza ve kadere inanan bir mü´min için hastalıklara karşı tevekkül göstermek ve istircâ etmek (Allah´a teslimiyet) gerekir. Allah´ın her hastalığın şifasını yarattığı unutulmamalıdır (Buhârî, VII,158). “Rasûlullah, karın ağrısından şikayet eden bir hastaya “bal içmesini” tavsiye etmişti” (Buhâri, VII, 159). Bu, bir “tedavi” öğütüydü. Peygamberimiz (s.a.s) hastaların ziyaret edilmesini, cenazelerin takip edilmesini, zira bunların “ahireti” hatırlatacağını söylemiştir (Buhârî, Cihâd 171; Atime, I). Hastaları ziyaret ettiğinde elini hastanın alnına kor, hastanın elini kendi eli içine alır, şefkatle hatırını sorar: “Geçmiş olsun, inşallah hastalığın günahlarını temizler. “buyurur (Buhârî, Tevhid 31) ve hasta için dua ederdi. Kıyamet günü Allah Teâlâ´nın, “ Falan kulum hastalandı da sen onu ziyaret etmedin, etseydin beni onun yanında bulacaktın” diyeceğini bir kudsî hadisinde bize bildiren Rasûlullah (Müslim, Birr, 43), Hz. Âişe´nin nakline göre ailesinden hasta olan birine şöyle dua ederdi: “Ey insanların Rabbi olan Allah´ım! Bu ızdırabı gider. Şifayı veren sensin, senden başka kimse şifa veremez” (Tirmizî, Cenâiz, 4; Ebû Dâvud, Tıb, 17). Yine o şöyle buyurmuştur: “Vücudunun ağrıyan yerine elini koy ve üç defa Bismillah dedikten sonra yedi kere şöyle de; “ Hissettiğim hastalığın zararından ve tehlikesinden Allah´ın yüceliğine ve kudretine sığınırım” (Tirmizî Tıb, 32; Hanbel, I, 239). Eğer hasta, ölüm hastası ümitsizse, ona kelime-i tevhîd telkin edilir (Buhârî, İsti´zân, 29). Hasta yanında daima hayır konuşulur. Bazı rivayetlere göre Yasin ve Ra´d suresi okunur. Rasûlullah (s.a.s), mü´min, gayr-i müslim ayırdetmeden hasta olan bütün insanları ziyaret etmiştir (Ahmed b. Hanbel, III, 175). Hasta ziyareti gerçek müslüman için bir görevdir. Çünkü Rasûlullah, mü´mileri bir vücudun organları gibi birbirine bağlı görmüş, “Sevilmede, merhamet ve şefkatte mü´minleri bir vücut gibi görürsün. O vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa diğer azalar da onunla beraber ızdırap duyarlar” (Buhârî, VIII, 12) buyurmuştur. Rasûlullah, müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkından söz ederek şöyle buyurmuştur: “Onunla karşılaştığında selâm ver, seni davet ederse icabet et, senden nasihat isterse nasihat et, aksırır da Allah´a hamdederse ona yerhamükallah´ de, hastalandığında ziyaret et, öldüğünde cenazesini takip et”(Tirmizî, Edeb,1; Nesâî, Cenâiz, 52; İbn Mace, Cenâiz, I). En güzel ahlâkı yaygınlaştıran Allah´ın Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.s) en insanî duygularla donatılmış bir yardımlaşma ve kardeşlik ortamı oluşturmuştur. Hasta ziyareti, insanî duygulardan biridir. Çünkü hasta, kendini yalnız hissetmez, ölüm karşısında kendini biçare görerek bedbaht ve ümitsizliğe düşmez, acıları hafifler. Yahudi bile olsa, Rasûlullah´ın yaptığı gibi hasta ise ziyaretine gidilir. Enes b. Malik´ten rivayet edilen hadiste şöyle denilmektedir: Rasûlullah (s.a.s)´e hizmet eden bir köle vardı. Bir gün bu köle hastalandı. Hz. Peygamber (s.a.s) onu ziyaret için geldi ve başucuna oturdu. Ona: “ Müslüman ol” dedi. Köle yanında, olan babasına baktı. Babası: “Ebu´l Kasım´a itaat et” dedi. Köle de müslüman oldu. Nebi (s.a.s) dışarı çıkarken şöyle buyurdu: “Onu ateşten kurtaran Allah´a hamdolsun” (Buhârî). Mü´min kullar hastalıklarından dolayı ziyaretçilerine şikayet etmezlerse, Allah onu azad eder, hastalıktan önceki etine karşılık daha iyi et, kanına karşılık daha iyi kan verir, sonra sıhhat bulur ve yeniden işe başlar. Hastalık halinde ne hasta, ne de ziyaretçiler sabırsızlık göstermemelidirler. Kahırlanmak, feryat ve figan ederek ağlanıp sızlanmak hatta ölümü istemek iyi değildir. Rasûlullah şöyle buyurmuştur: “Kendisine isabet eden bir zarardan dolayı sizden biriniz ölümü istemesin. Eğer mutlaka istiyorsa şöyle desin: Allah´ım. Benim için hayat hayırlı ise bana hayat ver, ölüm hayırlı ise beni öldür” (Buhârî, VII, 157). Hasta olan birine sen hastasın yani şu hastalığın var denildiğinde hastanın “ben hastayım” demesi gerekir. Çünkü bu durumda sadaka ve hastalıkların gizlenmesi (sünneti)ne aykırı gelinmiş olmaz. İbn Mesud, bir gün Hz. Peygamber´in yanına gitmiş ve onu sıtmadan titrerken bulmuştu. Elini dokundurmuş ve ateşini yükseldiğini görmüştü. Rasûlullah da “ Evet sizden iki kişinin ateşi kadar” demişti. Yani doğru davranış, ne hastalığı gizlemek, ne de onu abartmaktır (Hâkim, I, 339; Buhârî-Müslim). Erkeğin, kadın hastayı usulüne uyarak ziyaret etmesinde sakınca yoktur (Ebû Dâvûd, II, 85). Hatta mü´min, fasık müslümanı da ziyaret etmelidir. Çünkü fasık da olsa müslümandır. Ziyaretçinin bütün amacı hastayı yalnız olmadığına inandırmak, onu ümitlendirmek, moral ve yaşama sevinci vermektir. Hastaların psikolojik hali ölüm düşüncesine meyillidir. Bu durumda hastaya Allah´ın buyruklarından hiçbir nefsin zamanı gelmeden ölmeyeceği, her ömür için kararlaştırılmış bir zamanın bulunduğunu ve bu zaman gelince hiçbir gücün onu öne alamayacağı gibi geciktiremeyeceği de söylenmelidir (Sebe, 34/30; el-A´râf, 7/34; Hud, 11/3). Hastaya, canı çeken şeylerden hediye götürmek adaptandır. Zaten hastalıkta insanın canı çekip alamadığı, yiyemediği şeyler vardır (İbn Mâce, Cenâiz, 1). Yine, hasta zaman zaman yakınlarından sorulmalıdır. Bir ziyaretten sonra hastayla ilgiyi kesmek, sünnetten kaçınmak gibidir (Buhâr”ı, İstizan, 29). Rasûlullah bir müslüman hastayı ziyaret etmiş, ona şöyle dua etmeyi öğretmiştir. “Allahümme atina fıddünya haseneten ve fıl ahireti haseneten ve kına azabennar. Allah´ım. Bize dünyada türlü türlü iyilik ver, ahirette de sayıya hesaba gelmez iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru” (el-Bakara, 2/201; Tirmizî, Daavât, 112). Unutmayalım ki, sağlık da hastalık da bizim içindir. Bizler, hastalığı dünya hayatının imtihanlarından biri olarak kabul ederiz ve şifa verenin ancak Allah olduğuna (Şuarâ, 26/80) inanırız. Her insan gibi biz de hastalanabiliriz. Sağlıklı günlerimizde beraber olduğumuz sevdiklerimizi, dostlarımızı yanımızda görmek isteriz. Öyleyse; evlerinde veya hastanelerde yatan yakınlarımızı ziyaret ederek kardeşlik hakkımızı yerine getirelim. “Güzel yolculuklar” yaparak kendimize cennette barınak hazırlamaya ve cennet meyvelerinden bol bol toplamaya gayret edelim. |