İbrahim Aleyhisselâm;  Hz. Sâre , Hz.Hâcer  ve Hz. Lut  (a.s)  ile birlikte Mısır’dan ayrıldılar ve Filistin’de önce Seb’ denilen bir yerde yerleştiler. Burada bir kuyu kazdı ve bir mescid yaptı. Seb’ halkı da onları  rahatsız ettiği için buradan da ayrılarak Filistin toprağında, Remle ile İlya (Kudüs) arasında bir yere gelip yerleştiler ki orası, Katt veya Kıtt diye anılan yerdi. İbrahim Aleyhisselam burada da bir kuyu kazdı. Evine gelen konukları ağırlardı. Yüce Allah, ona rızık ve geçim bolluğu, servet ve hizmetçiler ihsan etti.Kardeşi Hâran’ın oğlu Lut Aleyhisselâmın da, malı çoğalmıştı. İbrahim Aleyhisselam, ona: “Yüce Allâh, bizim mallarımızı, küçük ve büyük baş hayvanlarımızı çoğalttı. Sen yanımızdan ayrılıp Sedum ve Amûre şehirlerine yerleş!” dedi. Bu şehirler , İbrahim Aleyhisselamın oturduğu yerin yakınında idi.Lut Aleyhisselam, Sedum ve Amûre’ye yerleşince, o taraflara gelen bir kral, Lut Aleyhisselamla çarpıştı. Kendisini esir edip mallarını da talan edip sürdürdü. İbrahim Aleyhisselam, bunu habar alır almaz, üçyüz on sekiz kişi ile gidip çarpışarak Lut Aleyhisselamı kurtardı ve onun malların da, geri aldı.

  Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselama mal ve servet bolluğu verince, İbrahim Aleyhisselam: “ Ey Rabbim! Benim çocuğum yok. Ben, çok mal ve serveti, ne yapayım?” demişti. Yüce Allah, ona:          ” Ben, senin çocuklarını da, öyle çoğaltacağım ki, onlar, yıldızların sayısınca, olacaklardır? (Yakubi-tarih, c.1,s.25) diye vahiy buyurdu. Mukaddes beldelerde yirmi yıldan beri oturdukları halde, çocukları olmuyordu, her ikisi de yaşı çok ilerlemişti. Fakat Hz.İbrahim, Salih bir evlad ihsan buyurması için yalvarıp duruyordu. Mısırdan ayrılışlarından on yıl sonra idi ki,  Hz. Sâre, kendisine hizmetçi olarak verilen Hz. Hacer’i, İbrahim Aleyhisselâma bağışlayarak; “Sen, onunla evlen. Belki Allah sana bir oğul nasip eder” (Taber-i tarih,c.1,s.126) dedi. Hz. Hacer; Firavun’un, İbrahim Aleyhisselama iman eden cariyelerindendi. Kendisi, Mısır’ın Ferama önündeki Ümmülarap köyündendi. Ümmülarap köyüne yak köyü de, denilirdi. Hz. Hacer’in köyünün Ferama olduğu da söylenir. Hz. Hacer, Kıptî , Mısırlı idi. Kıptî,Mısırlı demektir. Hz. Hacer; Firavundan önce, Mısır Kıpt  krallarından bir kralın kızı idi. Böylelikle Hz. İbrahim ile Hz. Hacer arasında bir evlilik gerçekleşti.

 İbrahim Aleyhisselâm, seksen altı yaşında iken İsmail Aleyhisselam, Hz. Hacer’den doğdu. Hz.Sâre, İsmail Aleyhisselamım doğumundan sonra, Hz. Hâcer’i kıskanmaya, çekememeye  başladı. Hz. Sâre, Hz. Hacer’e:”Artık, sen,benimle aynı şehirde bulunmayacaksın ve oturmayacaksın!” dedi. Yüce Allah; İbrahim Aleyhisselam’a, Hz. Hacer’le İsmail Aleyhisselam’ı, Belde-i Haram’a götürmesini Vahy etti. İsmail Aleyhisslam’a, Beyt-i Harâm’ı hazırladığını ve oranın, onn elleriyle imarını takdir ettiğini, suyunu da onun için akıtacağını bildirdi.( İbn.Kuteybe-Maarif s.16) İbrahim Aleyhisselam,Burak isimli binek hayvanına bindi.İk yaşındaki İsmail Aleyhisselam’ı, önüne, Hz. Hacer’i de terkisine bindirdi.Burak, ayakların gözünün ulaştığı yere kadar basardı. Bu yolculukta, Cebrail Aleyhisselam da yanlarında bulunuyor, İbrahim Aleyhisselamâ Beytullah’ın yerini ve Harem sınırlarını gösteriyordu. Nihayet, Mekke’nin bulunduğu yere geldiler. Cebrail Aleyhisselâm:”İn ya İbrahim!”dedi.

 İbrahim Aleyhisselam: “Burası, hem ziraat için, hem de hayvancılık için elverişli değildir.” dedi.

Cebrail Aleyhisselam: “Evet! Öyledir. Amma, Burada, senin oğlunun soyundan Ümmi bir Peygamber çıkacak ve Kelimetül’ulyâ (En üstün Kelime; Kelime-i Tevhid) onunla tamamlanacaktır!” dedi. Mekke; o zaman, Selem ve Semür denilen küçük, büyük dikenli ağaçların bulunduğu çalılık bir yerdi. Mekke’nin dışında ve çevresinde de, Amâlika diye anılan insanlardan bir topluluk oturmakta idi. Kâbe’nin yeri de; o zaman, kırmızı topraklı, kesekli, yerden yüksekce, tümsekimsi bir yerdi. Zaman zaman gelen seller, oranın, sağını solunu oymuş, alıp götürmüştü. O zaman; Mekke’de, hiç kimse, hatta, içecek su bile yoktu. İbrahim Aleyhisselam, hanımı ile  oğlunu burada bıraktı ve yanlarına içi hurma dolu dağarcıkla, su dolu kırba da bıraktı ve oradan  Şam’a gitmek üzere izi sıra geri döndü.                   

  İbrahim Aleyhisselam; Hz. Hacer’le İsmail Aleyhisselam’ı, Mescid’i Haram’ın, bu gün bulunduğu yerin ve Mescid’in yüksekçe bir mahallindeki zemzem kuyusunun  yukarısında bulunan büyük bir ağacın altında bıraktı. Hz. Hâcer, İbrahim Aleyhisselam Mekke’den Şam’a geri dönerken arkasından seslendi: “Ey İbrahim! Bizi, bu ıssız vadide bırakıpta nereye gidiyorsun? Dedi. Hz. Hacer, sözünü tekrarladı ise de, İbrahim Aleyhisselam, ona dönüp cevap vermedi. Bunu üzerine, Hz. Hacer:” Yoksa, bizi, buraya bırakıp gitmeni, sana, Allah mı emretti? diye sordu. İbrahim Aleyhisselam: “Evet Allah, emretti! diye cevap verdi. Hz. Hacer: “ Öyle ise, Allah, bize yeter. O, bizi zayi etmez, himayesiz bırakmaz! dedikten sonra, döndü. İbrahim Aleyhisselam, Mekke’nin üst tarafındaki seniyye mevkiine kadar ilerledi. Onlar tarfından görülmeyecek bir yerde durup yüzünü, bu gün Kâbe’nin bulunduğu tarafa döndürdü ve ellerini kaldırdı:” Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem’inin (Kâbe’nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.” diyerek Allah’a dua etti.

 Hz. Hâcer, İsmail Aleyhisselâmı ağacın gölgesine yatırdı.Su kırbasını ağaca astı. Hz. Hâcer, İsmail Aleyhisselâmı emziriyor ve kırbadaki sudan da içiriyordu. Kırbadaki su, tükenince, hem kendisi, hem de, İsmail Aleyhisselâm, susadılar. Su, tükendiği zaman, Hz. Hacer’in sütü de kesildi. Hz. Hâcer; oğlunun açlığından, susuzluğundan kıvranıp durduğuna bakıyordu. Onu ölüyor sandı ve tasalandı. Kendi kendine: “Bâri, kendisinden uzaklaşayım da, onun ölümünü, görmeyeyim!” dedi. Çocuğun elemli haline daha fazla dayanamayarak su bulurum, bir insan görürüm ümidiyle Safâ tepesine doğru ilerledi. Fakat ne bir ses işitebildi ne de kimseyi görebildi. Buradan Merve tepesine doğru telaşlı bir şekilde koşuşturmaya başladı. Hz. Hâcer, Safâ ile Merve arasında yedi kere gitmiş gelmişti. Peygamberimiz Aleyhisselâm: “ Bunun için, insanlar, Safâ ile Merve arasında sa’y ederler.” (Buhari-Sahih c.4,s.114) buyurmuştur. Hz. Hacer; son defa Merve tepesine çıktığında bir ses işitti.” Ey Allah’ım sesini bana duyurdun, imdadıma da yetiş! Yetişmezsen , ben de yanımdaki yavrum da helak olup gideceğiz! diye yalvarınca Zemzem kuyusunun bulunduğu yerde bir Melek (Cebrail Aleyhisselâm) göründü. Hz. Hâcer, Cebrail Aleyhisselâm’ın yanına geldi. Cebrail Aleyhisselâm ökçesiyle yeri eşince , su kaynamaya başladı. Hz. Hacer, bir yandan, boşa akmasın diye suyu, havuz gibi toprakla çevirip gölet yapmaktan geri durmuyor, bir yandan da su kırbasını doldurmaya devam ediyordu. Su ise, avuç avuç alındıkça, yerden kaynayıp duruyordu. Peygamberimiz Aleyhisselâm:” Allah, İsmail’in annesi Hâcer’e rahmet eylesin! Eğer, o, Zemzem’i, kendi halinde bıraksaydı da, suyu avuçlamasaydı, muhakkak ki Zemzem, akar bir kaynak olurdu”( Buhari-Sahih c.1,s.114) buyurmuştur. Hz. Hâcer, bu sudan içti. Sütü gelip çocuğunu emzirdi. Cebrail Aleyhisselâm, Hz. Hâcer’e:” Sakın zâyi ve helâk oluruz diye, korkmayınız. İşte burası Beytullâh’ın yeridir. O Beyt’i, bu çocukla babası yapacaktır! Muhakkak ki ,Allah, o işin ehlini zâyi etmez” dedi. (Buhari- Sahih c.4,s.115) İbrahim Aleyhisselâm; Hz. Hacerle İsmail Aleyhisselâmı görmek istediği zaman, sabahleyin, Şam’da, Burak’a, gün ortasında Mekke’ye gelir. O gün Mekke’den kalkar, geceyi Şam’daki ailesinin yanında geçirirdi.Yine İbrahim Aleyhisselâm ile oğlu İsmail Aleyhisselâm arasında apaçık bir imtihan vesilesi olan kurban edilme hadisesi  olmuştu. Bu imtihanda Yüce Allah’a itaat etmeleri ve sadakat göstermeleri dolayısıyla  kazananlar Hz. İbrahim (a.s), Hz. Hacer ve Hz. İsmail (a.s) olmuştur.  Hz.İsmail’in doğumundan sonra kendi çocuğu olmadığından dolayı Hz. Sâre çok büyük bir üzüntü içerisine girmiştir. Daha sonra Hz. İbrahim ve Hz. Sâre  çok ileri yaşlardayken  Yüce Allah’ın bir lütfu olarak  dünyaya gelen çocukları da Hz. İshak’tır.Hz. İshak (a.s)’ da peygamber olmuştur.Hz. Hacer’in oğlu Hz. İsmail’in neslinden son peygamber Hz. Muhammed , Hz. Sâre’nin oğlu Hz. İshak’ın neslinden ise Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Harun ve daha nice peygamberler gelmiştir.

                                                                                                            Şevket BOYRAT

                                                                                                Çeltikçi Köyü Camii İmam Hatibi