İnsan, kâinatta büyüklük ve hacim olarak yok hükmündedir. Dünya´nın Güneş ile mukayesesine bakıp bunu daha iyi anlayabiliriz. Mesela, uzay boşluğunda o koskocaman güneş dahi sahrada kum tanesi gibidir.[Büyüklük olarak dünya, toplu iğnenin arka top ucu kadarken güneş, futbol topu kadardır.]

Evet, insan bu hiçliğini bildiği müddetçe acizliğini ve zayıflığını anlayabilir. Bu anlayış ise bizleri, Allah-u Teâlâ´nın büyüklüğünü kavramaya ulaştırabilir. Allahu Teâlâ o kadar büyük ki hiç hükmünde olan insanın içine bu âlem kadar bir âlem sığdırmıştır. Yani âlemler içerisinde âlemler yaratmıştır.

Hiç hükmünde olan insan, kendine benlik, varlık atfedince tek gerçek olan “HU” yu yani Allah´ı göremez, bilemez ve gerçek imana ulaşamaz.

Benlikten sıyrılıp eneyi yok etmeye çalışmak lazım. Terbiye olmamış ene, her zaman kötülüğü emreder, kötülüğe sürükler.

Benliğin terbiye olması için içimizdeki hâkim güce ve derin yapılara bakmak lazım. İçimizdeki derin yapılar, karanlık güçler tespit edildiğinde beden ve ruh iyiliğin ve huzurun içerisinde; bütün tehditlerden emin halde kendini bulur.

 Evet, nedir içimizdeki hâkim güçler, derin yapılar?

Bir hadis-i şerifte peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Şüphesiz ki beden de bir parça vardır; o düzgün olursa bedenin tamamı düzgün olur, bozuk olursa bedenin tamamı bozuk olur. Dikkat ediniz ki o kalptir.”

Kalp, insan ruh ve bedenin hayat merkezidir. Bütün sırlarını barındıran kozmik odasıdır. İçimizdeki derin yapıların savaşı da o kozmik odayı yani kalbi ele geçirmek içindir. İnsanın varlık olarak yücelmesi (istiklali ve istikbali) ve alçalması (zelil ve rezil olması) kalbi ele geçirenlerin kimler olduğuna bağlıdır.

İçimizdeki derin yapıların başkanlığını ŞEYTAN yapmaktadır. Şeytan emirleri, fısıltıları ve vesveseleri NEFSİN hoşuna gider. Nefis ise her türlü masumiyete ve kılığa girerek AKLI kandırmaya ve ikna etmeye çalışır.

Burada aklın (İstihbarat Dairesinin) rolü büyüktür. Çünkü şeytandan alınan sinyaller ve nefsin tazyiki iyi okunmazsa (Kuran ve sünnet ışığında) bunlara karşı önlem alınamaz. Böylece işlenen ve yapılan eylemler (günahlar) kalpte yaralar açmaya başlar. İşlenen her eylem ve suç (günah) kalpte birikmeye başlar. İyi analiz yapılmadığında ve tedbirler alınmadığında (tövbenin olmaması) ise devam eden eylemler (günahlar),  kalbin katılaşmasına ve bir süre sonra mühürlenmesine neden olur. Artık kale düşmüştür, kalp ele geçirilmiştir. O kalp şimdi bütün kötülüklerin ve şerlerin yuvası haline gelmiştir.

Mühürlenen kara kalbin istihbarat dairesi olan akıl, artık devre dışı kalmıştır. Sağlığını kaybedip depresif hareket ederek muhakeme gücünü yitirmiş ve kararları tutarsız hale gelmiştir.

Evet, en güzel bir şekilde var edilen bu sanat eseri yani insan, ne oluyor da cahilliğin ve zalimliğin başını çekiyor?

 [Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”AHZAB SURESİ 72.AYET]

Ne oluyor da onun yaptığı yıkımı, tahribatı hiçbir varlık yapamıyor ve en önemlisi Eşrefi mahlûktan taa Esfeli safiline kadar inebiliyor?

Kalp dedik. Kalp insanın iyi-kötü damgasını yediği miheng taşıdır. İyi kalp, iyi insan; kötü kalp, kötü insan.

Dünyadaki karanlık güçlerden ve derin yapılardan zaman zaman bahsederiz. Gizemli oluşlarından mıdır nedir merak da ederiz. Gerek ülkesel gerekse global olarak meydana gelen menfi, şer ve kötü olan hemen hemen bütün olayları onlara bağlarız. Yüzyıllık planların ve projelerin varlığından bahseder yaptıkları komplolardan ve oyunlardan söz ederiz..

İnsan, içindeki derin güçlere ve derin yapılara yakayı kaptırmamışsa dışarının bu yapılarından korkmasına gerek yoktur. Çünkü o kalbine şeytanı ve nefsi değil mutlak ve tek güç olan Allah´ı egemen kılmıştır. Artık o kalbindeki hâkim güç, Allah olması nedeni ile kadın, para ve makam gibi tuzaklara karşı gözü açık ve onlardan uzaktır. Kendisi her daim AGÂH ve HÜŞYAR olmuştur.

İnsan her şeye her meseleye kendinden başlamalıdır. Soruyu da cevabı da kendisinde rahatlıkla bulabilir. Bütün sırlar ve gerçekler kendisinde saklıdır.

Derin yapıların ve karanlık güçlerin varlığından rahatsız olan bizlerin, ilk yapması gereken, ruhumuzu ve kalbimizi derin yapılar ve karanlık güçlerden temizlemektir. Bu operasyon ancak ve ancak ciddi bir tövbe Allaha yönelmeyle olacaktır.

RUHUNA VE KALBİNE İHANET EDENLER, GÜNEŞİ GÖREMEZLER!

 

Sevgiler ve saygılar…