Yıl 1978 ben bizim otelimizin salonunda oturmuş ders çalışıyorum. Otelimiz müşterilerinden Cengiz ağabeyi Kars Tapu Dairesine yeni tayin olmuş memur, evini henüz taşıyamadığından geçici olarak bizim otelde kalıyordu.
Cengiz ağabeyi daha sonra evini Kars’ta ki Tapu Kadastro lojmana taşımıştı. Ancak bizim otelde ki sıcak ortamı sevdiğinden işten çıkınca akşamları bize uğrar hoş sohbetlere katılırdı. O akşamda yine otele gelip selamlaştıktan sonra benim yanıma gelip:
“Aferin Yusuf bakıyorum harıl, harıl ders çalışıyorsun. Hangi derse çalışıyorsun?” diye sorunca bende:
“Yurttaşlık! Cengiz ağabey. Yarın bu dersten hocamız yazılı yoklama yapacak ta ona çalışıyorum.” diyince Cengiz ağabey:
“Yurttaşlık görevlerimiz nelerdir?” diye sorunca ben başladım sıralamaya ve ekledim:
“Çevremizi temiz tutmak. Çöplerimizi ulu orta yerlere atmamak v.s.” çöp mevzusunu duyan Cengiz ağabeyi başladı kıs, kıs gülmeye! Ben hemen merakla sordum:
“Hayırdır Cengiz ağabey neden güldünüz?” diye sorunca o da başladı anlatmaya:
Yusuf ben buraya tayin olmadan önce Çanakkale’nin ilçesi olan Ezine de görev yapmıştım. Orada kuruluşumuza ait bir lojman yoktu. Bende ilçe içinde mütevazı bir ev kiralamıştım. Ancak kiraladığım evin karşısında bir garip huylu kadın yaşıyordu. Bu kadın çöplerini ulu orta sokak ortasına atıyor çevreyi kirletmesi yetmiyormuş gibi mahalleyi sinekler istila ediyor ve çokta fena kokuyordu.
Ben bir gün bu durumu eşine aktarmaya karar verdim ve adamı denk getirip durumu ona aktardım. Adam bana ezile büzüle şöyle cevap verdi.
“Haklısın beyefendi ama benim eşim üç harflilerin emri ile böyle yapıyor!” diyince ben hemen eve girdim. Bu arada eşimde bizim muhabbetimizi camdan izliyormuş bana dönüp:
“Cengiz adamın eşini şikâyet ettin sanırım. Peki, ne dedi?”
Bende hanıma:
“Aman hanım adamın karısı herhalde Mit mensubu! Adam sessizce kulağıma fısıldayarak eşinin Mitçilerin emri ile yaptığını ima etti.” diyince eşim:
“Bu ne saçmalık! Mit’in başka işi kalmamış Belediyenin temizlik işlerine de mi karışıyor?” dedi. Ben hanıma biraz sert çıkarak:
“Hanım zaten ortalık karışık. Sağ-Sol olayları yüzünden ülkenin tadı tuzu kaçmış birde Mit’in işine mi karışalım.” Bu sözün ardından hanım sesini çıkarmadı.
Birkaç gün sonra bizim dairede bir arkadaş işe bir hayli geç gelmişti ben de dairede Müdürden sonra tek yetkili olduğumdan işe geç gelen memur Tacettin’e:
“Tacettin bey saatten haberiniz var mı? Bu saate kadar neredeydiniz?” diye sorunca, Tacettin mazeretini açıkladı:
“Şefim gece uyuyamadım da!” ben iyice sinirlenerek:
“Ne demek Tacettin Bey? Böyle mazeret mi olur? Geceleri her uyuyamayan işe geç gelirse vay halimize!” diye çıkışınca Tacettin sözümü keserek:
“Şefim gece geç saatte uyanıp bir dilim ekmeğe yağ sürüp yatakta yedim. Ekmek kırıntıları da doğal olarak yatağa dökülmüş sabaha kadar üç harfliler beni rahatsız ettiler. Ancak sabaha yakın uyumuşum onun için geç kaldım. Hafta sonu kadastro dosyalarının çoğunu hallederim.” Diyince ben iyice kızmaya başladım:
“Ya kardeşim bu nasıl bir ilçe böyle? Bu Mit’in başka işi yok mu? Çöp işine ve insanların uykusuna karışıyor?" Diyince Tacettin hayretle bana dönüp:
“Ne Mit’i Şefim? Beni rahatsız eden Mit falan değil efendim.” Ben Tacettin’in lafını keserek:
“Peki, kim bu üç harfliler be kardeşim?" Diyince Tacettin üç harflilerin ne olduğunu gülerek bana:
“Onları bilmiyor musunuz Şefim?” ben iyice kızarak:
“Mitin ne olduğunu har halde biliyorum. O kadar bunamadım:” Tacettin yine gülerek:
“Şefim benim sözünü ettiğim üç harfliler, gözle görülmeyen imgesel varlıklar. Yani Cinler!” bende jeton düşmüştü. Ortamı yumuşatmaya çalışarak:
“Bizde biliyoruz üç harflilerin ne olduğunu diye geçiştirdim.”
Aslında o güne kadar Cinlere üç harfliler diye söylendiğini bilmiyordum. Yusuf şimdi sen vatandaşlık görevlerimizi sıralarken şu çöplerin ulu orta atılması konusunu söyleyince yaşadığım komik olay aklıma geldi onun için güldüm.