Stop Making Stupid People Famous! ( Aptal İnsanları Ünlü Yapmayı Bırakın! )

Bir zamanlar yetenekli insanlar sahneye çıkardı.

Fikir üretmek, kalem oynatmak, müzik yapmak, dünya hakkında konuşmak gerekiyordu “ünlü” olmak için.

Bugün? Bir kamera, biraz cüret ve bolca saçmalık yeterli.

Avrupa’da bir TikTok fenomeni çıkıyor; sabaha kadar ağzında sakız, üzerine ketçap döküyor.

Türkiye’de biri, “şiveli konuşan koca arıyorum” diyerek trend oluyor.

Geriye ne kalıyor? Sessizce kenara çekilmiş onca zihin, onca kalp, onca yetenek…

Sosyal medya, özgürlüğü getirecekti.

Sesini duyuramayanlara mikrofon uzatacaktı.

Ama olan şu: Mikrofonu eline alan, saçmalamayı marifet, cehaleti eğlence, sıradanlığı cesaret sandı.

Bugün dijital dünyada en çok kimler izleniyor, bir bakalım:

• İçerik üretmeyen ama sürekli tüketenler,

• Dilini kullanamayan ama “lüks”le kendini tanımlayanlar,

• Çıplaklığı cesaret, bağırmayı karakter, her şeyi kayda almayı “iş” sananlar…

Biz ne yapıyoruz? Like atıyoruz. Paylaşıyoruz.

“Çok komik ya!” deyip geçiyoruz.

Ama sonra… sonra bir bakıyoruz ki bizim çocuklarımız artık bilim insanı değil, influencer olmak istiyor.

Kütüphane değil, kamera hayal ediyor.

Üretmek değil, izlenmek istiyor.

Bu sadece bireysel bir tercih değil.

Bu, kolektif bir çöküş.

Bu Durum Sadece Türkiye’ye Özgü Değil. Dünya da Bu Çöküşten Muaf Değil.

TikTok, yalnızca bir uygulama değil, yeni çağın dijital uyuşturucusu haline geldi.

Ve evet, bu sadece bizim ülkemize ait bir mesele değil:

Amerika’da TikTok’un ulusal güvenlik gerekçesiyle yasaklanması konuşuluyor. Bazı eyaletlerde resmi cihazlarda kullanımı yasaklandı.

Fransa ve İngiltere, devlet görevlilerinin telefonlarına TikTok indirmesini yasakladı.

Çünkü artık anlaşıldı: Bu platform sadece vakit çalmıyor, zihinleri de çürütüyor.

Ama bizim ülkemizde hâlâ çocuklar saatlerce TikTok’ta kendini kaybediyor,

anne babalar ne izlediğini bilmiyor,

ve biz hâlâ “boş içerikler neden bu kadar yayılıyor?” diye şaşırıyoruz.

Ve bir de…

Her gittiği yeri story’leyip “kültürlüymüş” gibi davranan kültürsüzler var.

Louvre’un önünde poz verip, içeri girmeyen…

Michelangelo’yu “makyaj markası” sanan ama Roma’da selfie atanlar…

Kitap kafeye gidip kahveye filtre, kitaba filtre bile yapmadan “edebiyat tutkunu” pozları kesenler…

Bu sahte vitrinlerle dolu bir çağda, nitelikli olmak “görünmez” hale geliyor.

Çünkü insanlar artık bilgiyi değil, çerçeveyi seviyor.

İçeriği değil, ambalajı alkışlıyor.

Ve gerçek kültür, bu ambalaj gürültüsünde kayboluyor.

Üniversitelere İlham Vermeye Gelen ‘İlham’sızlar

Komik ama gerçek:

Bedava makyaj malzemesiyle “özgüven” anlatan,

sponsorla gittiği otelden “başarı hikâyesi” yazan insanlar,

bugün üniversitelerde sahneye çıkıp gençlere “hayata dair dersler” veriyor.

Hangi yüzle?

Hangi emekle?

Bir kitap kapağı açmamış biri,

“Ben oldum” diyerek,

üstelik her cümlesinde üç yanlışla, genç dimağlara model oluyor.

Ve o gençler zannediyor ki başarı, sadece bir “reel” uzaklıkta.

Okuyan, yazan, çabalayan, kendini inşa eden bir kadına “boomer” denirken,

dilini doğru kullanan bir adama “itici” diyorlar.

Çünkü günümüzde çaba değil, cüret alkışlanıyor.

Ve ne yazık ki o alkışlar, her şeyi meşrulaştırıyor.

Kendilerine ‘hayat koçu’ diyen yönsüzlerin çağındayız.

Bedava sponsor giysilerle lüks mekanlarda poz verip, hikâyelerine “link bıraktım kızlar” yazan,

insanları sadece tüketmeye teşvik eden,

emeği değil gösterişi pazarlayan dijital dilenciler türedi.

Bu artık bildiğimiz yoksulluk değil.

Bu, gösterişli dilencilik.

Tırnak içinde “influencer” denilen bazı kişiler,

bedava gelen her şeyi lüks hayatmış gibi pazarlıyor.

Amaç: Tüketmeni sağlamak.

Giymediği kıyafeti tanıtmak, gitmediği yere reklam yapmak,

“hayat böyle yaşanır” mesajı vererek insanların özgüvenini törpülemek.

Bu sadece pazarlama değil.

Bu, toplumsal algı hırsızlığıdır.

Çünkü artık ihtiyaç değil, dayatılmış istekler satın aldırılıyor.

Bu yüzden bu insanlar yalnızca dijital değil, kültürel dilenci.

Artık yeter.

“Stop making stupid people famous” demek bir moda değil, bir direniştir.

Niteliksizliğe karşı kalemini çeken, ruhunu siper eden herkesin isyanıdır.

Alkışlarımızı geri çektiğimizde, spotlar söner.

Spotlar söndüğünde, sahne tekrar temizlenir.

Ve belki,

Belki bir gün tekrar…

değer konuşulur.