Dört yıl sonra şampiyon olarak 2. Lige dönüş yapan ve bu ligdeki ilk yılında grubundan ikinci olarak play-of’a kalma başarısını gösteren İnegölspor, ligin son maçından sonra Antalya’ya giderek play-of için hazırlandıktan sonra Konya’ya geçerek kurada çektiği ilk rakibi Fethiyespor’la Cuma akşamı oynadığı ilk maçta inanılmaz bir derecede kötü oynayarak hiçbir varlık gösteremediği ve maçın ilk yarısında rakip kaleye şut atmadan Onur’un ceza alanı dışından attığı golle soyunma odasına boynu bükük girdi. İkinci yarıya biraz silkinerek giren temsilcimiz, maalesef bu yarıda da maçın tek maçlık bir final olduğunu unutmuş gibi maç bitse de evimize dönsek anlayışı ile oynamaya devam edince, rakibine hiç beklemediği kadar kolay teslim olmuş ve camianın 2. Lig hayallerini Konya Atatürk stadına gömerek evine döndü. İnegölspor’un bu kadar kolay teslim olmasına hiç kimse bir anlam veremedi. Bu maç için işini gücünü bırakıp Konya yollarına düşen cefakar taraftarlarımız ve Lig Tv’den benim gibi izleyen onca taraftar İnegölspor’un yenilmesi kadar oynadığı kötü futbola üzüldük. Play-of’un ilk iki maçını izinli gittiğim İstanbul’un Bayrampaşa semtinde Lig Tv’den izledim. Bayrampaşalıların ilk turu geçmelerine rağmen bu maçlara ilgisi yoktu. Ancak durum İnegölspor için farklıydı. Çünkü, İnegölspor sezona play-of hedefi ile başlamış ve bu hedefine devre arasında bir hayli yaklaşmıştı. Devre arasında gerek topladığı puanlar gerekse ikinci yarı fikstür avantajı ile şampiyonluğun en büyük iki üç adayından biri olmuştu. Bu konumunu göz önünde bulunduran başta Onursal Başkan ve yönetim kurulu devre arasında Menajerimiz ve teknik heyetin raporları doğrultusunda takımımızı takviye etmek amacıyla aynı grupta şampiyonluk hedefi ile takım kuran ancak ilk yarıda küme düşmenin en büyük adayı durumuna gelen Körfezspor’u bu hale düşüren oyuncularından, eski oyuncumuz Kemal Hastürk ve Ferit Erişçi’yi, yine Adana’dan boylu poslu yakışıklı mı yakışıklı Engin’i golcü diye, Çağdaş’ı orta sahayı ateşleyecek diye transfer edip, bu transferleri nokta atış diye lanse eden teknik heyetimiz ve menajerimizin bu düşüncelerine bu oyuncuları seyrettikten sonra hep temkinli yaklaştım. Futbolun içinden gelen ve İnegölspor’u 18 yıldan beri izleyen ve maçlarını yorumlayan biri olarak futbol tecrübemi katarak bu transferlerin mevcut kadromuzu ateşleyecek kapasitede olmadıklarını, İnegölspor’un libero ihtiyacı olmadığını, çünkü orada 3 yıldan beri oynayan ve takım kaptanlığını yapan istikrar abidesi Mustafa Vargel vardı. Bitmedi. Sağaçık mevkiinde grubumuzun tartışmasız en iyisi İlhan Depe vardı. Körfezspor’u küme düşmenin eşiğine getirmiş Ferit’in ne işi var burada. Bitmedi; orta sahamız gerçekten aksıyordu. Deniz takımı ağırlaştırıyor, hızını kesiyordu. Bu alana mutlaka tecrübeli ve etkili, takımımızı ateşleyecek ve yönlendirecek bir orta sahaya ihtiyaç vardı. Çağdaş’ın ne işi vardı burada. Çağdaş gibi kulübede en az 2-3 oyuncumuz vardı. Raif ve Mümin gibi grubumuzun gol makineleri varken, Engin gibi bir oyuncunun bu alanda ne işi vardı. Alınan bu oyuncuları kim izledi, kim rapor etti, bunu merak ediyorum. Öğrendiğim anda köşemde yazacağım ve sporseverlerin birçok merak ettiği soruları soracağım. Ara transferde büyük umutlarla alınan bu beş oyuncudan İnegölspor ne umdu, ne buldu? Altıncısından hiç bahsetmeyeceğim. Çünkü Engin gibi son bir iki maçta 3-5 dakika oynayabildi. Hepsi o kadar. Ara transferde yapılan bu takviyelerle neler değişti. Kısaca anlatayım. İnegölspor’un alt yapısından yetişip kaptanlığa yükselen, gezdiği yerleri anlatmayacağım son gittiği Körfez’den alınan Kemal Hastürk’e yer açmak için üç yıldır bir istikrar abidesi olan kaptan Mustafa hiç oynayamayacağı sağ beke kaydırılırken, burada çok iyi oynayan Eray kulübeye çekildi. Futboldan gelenler ve futbolu bilenler iyi bilir, bir teknik adam bir oyuncuyu yemek istiyorsa onu hiç oynayamayacağı bir mevkiye çeker ve başarısız olmasını sağlayıp, harcar. İşte kaptanımız Mustafa Vargel böyle kayboldu. Böylece kaptanlığı da planlanan yere geçti. Kaptan gidince Eray yerine döndü. Ancak Eray kulübede bu saçma sapan operasyonu kabullenemedi, motivasyonu kayboldu. Orta sahada Deniz’in yerine oynatılan Çağdaş, Deniz çok kötü performans gösterdiği için hemen göze batmadı, ancak zaman ilerledikçe Deniz’i aratmadı. Ancak İnegölspor’un beklediği performansı gösteremedi. Yani o da aynı nakarat. Kısaca devreyi hatırı sayılır bir yerde bitiren ve ikinci yarının en büyük şampiyon adayı İnegölspor’a ara transferde büyük umutlarla ve nokta transferler olarak lanse edilen altı oyuncunun gelişiyle takımın kurgusu bozuldu. Bunun sonucunda ikinci yarıda sos vermeye başlayan temsilcimiz, ancak play-of’a kalabildi. Play-of’a kalan 7 takımı çok iyi tanıdığım için İnegölspor’un bu sekiz takımın en iyi üç takımından birisi olduğunu biliyoruz. İnegölspor’un en azından bir final oynamasını bekliyorduk. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Merak ediyorum, Onursal Başkanımız ve yönetim kurulumuzun büyük fedakarlıklarla sağladığı Antalya kampında play-of’un ilk maçında havlu atan ve inanılmaz derecede kolay teslim olan teknik heyet ve oyuncularımız ne yaptı. Fethiye maçını izleyen herkes bunu merak ediyor. Bu sonuçları yorumlarken, kaleci Sofu’ya da bir parantez açmak istiyorum. İlk yarının san maçı Kızılcahamam’da takımımız 1-0 önde iken, 30 metre civarından göstere göstere öyle bir gol yedi ki, bence bu gol devre arasında yeni bir kaleci almayı gerektiriyordu. 3. Ligdeki müthiş başarısının arkasına sığınarak bence kayıp bir sezon geçirdi. Bu golün aynısını Fethiye maçında yedi. Kafasının üzerinden geçen bu topu kesinlikle yememeliydi. Aynı türdeki bir golü de Balıkesir’de yedi. Yediği bu üç golü eleştirdim ve yine eleştiriyorum. Basın tribünlerinden rakip takım basını ile maçları izlerken, özellikle Balıkesirli radyocularla maçı yorumlarken, bana “bu kaleciden başka kaleciniz yok mu” dediler. “Yok” dedim, geçen yıl süper oynadığını söyledim. Bana, “kusura bakmayın ancak bu ligde bu kaleciyle şampiyon olamazsınız” dediler. “Bak kardeş, Balıkesir ne yaptı devre arasında, BJK’li kaleci Ahmet Şahin’i ve Rize’den santrafor İlyas’ı alarak 500 Bin lira verdiler. Ahmet Şahin bize en az 7 maç kazandırdı. Keşke sizde 6 oyuncu almak yerine böyle iki oyuncu alabilseydiniz” dediler. Bu sözler yukarıda yazdıklarımın bir ana fikriydi. Sonuç olarak 2. Ligdeki ilk yılında ligi ikinci olarak bitirip play-of’a kalma başarısını gösteren ve böyle bir grupta ikinci yarı fikstür avantajını değerlendiremeyen İnegölspor, devreyi ikinci sırada tamamlayan ve şampiyon olabilecek bir konumda ikinci yarıda yaptığı takviyelerle bu amacına ulaşamayan ancak play-of’a kalabilen, play-of’ta beklemediğimi etkisiz bir oyun ortaya koyup. Fethiyespor’a çok kolay teslim olan İnegölspor, play-of’un ilk gününde evine döndü. 1. Lig hayalleri gelecek sezona veya sezonlara kaldı. Maçtan önce yazdığım yazıda motivasyon amaçlı yazımda oyuncularımıza ve teknik heyetimize seslendim. Play-of’tan zaferle çıkıp tarihe geçmelerini, maddi ve manevi yönden uçmalarını önerdim. Buna inanmalarını istedim. Neden olmasın dedim. İnanmak başarmanın yarısıdır dedim. Çünkü, play-of’ta İnegöl’de yendiğimiz Y.Malatya, İstanbul’da yendiğimiz Bayrampaşa tur geçti. İnegölspor play-of’taki takımların en iyilerindendi. Ancak mevcut kadromuzdan ideal 11’lerin sahaya sürülmediğini üzülerek izledik. Teknik heyetimiz bu mücadelenin sonunu getiremediler. 1. Lig hedefi İnegölspor için bitmez, bitmemelidir. İnegölspor’a 1. Lig yakışırdı. Bu duygu ve düşüncelerle, 2012-2013 sezonunda İnegölspor’a hizmeti geçen başta Onursal Başkanımızı, yönetimi, teknik heyeti, cefakar taraftarlarımızı ve de maddi ve manevi destek veren herkesi kutluyor. Yeni sezon için başarılar diliyorum. İnegölspor’un başarılarını yazmak dileğiyle….