Değerli okuyucularım, bu güne kadar yazdığım yazıların birçoğunu ibret alınacak hikâyelere dayanarak yazdığımı hatırlarsınız. Bu günde yine sizlere bir hikâye ile merhaba demeden bu günlerde evin bahçesinde huzursuz bir şekilde ağlar gibi dolaşan yavru bir kediyi fark ettik. Bu hayvanı öylesine korkutmuşlar ki biz kedi maması, su falan vermemize rağmen bir türlü bize yaklaşmamakta, korkudan kaçıp bir yerlere sığınmaktaydı.
İki hafta sonunda da ancak kendine gelip bize yaklaştı ve güvenle evin balkonunda koltuklardan birine oturdu. Şimdi keyfi yerinde neden olmasın ki o da aileden biri oldu.
Birçoğumuz kiracıyızdır. Bilirsiniz kiracıların ev sahiplerine boynu bükük olur. Bu günkü hikâyemde de bir kiracının başından geçeni sizlere aktarmak istedim.
Yeni evlenen bir çift araya taraya zor bela bir ev bulurlar. Evin sahibi yaşlı bir kadındır. Tek oğlu vardır o da evli olduğundan annesinden ayrı yaşamaktadır. Evin kiralık sözleşmesini yaşlı kadının oğlu ile yapan kiracıya kadının oğlu bir şart koşar:
“Bak kardeşim senden fazla kira bedeli almayacağım. Yeni de evlisiniz ama size bir şartım var.” Der ve şartını açıklar:
“Şu bahçede ki köpek kulübesinin yanında ki küçük kulübede annemin çok sevdiği kedisi yaşar. Her ne kadar köpekle barışık olsalar da, köpek bu kedilerle pek geçinmezler. Bunlara dikkat etmeni istiyorum. Annem gibi kedi de hayli yaşlı ama annemin çok sevdiği pamuğu ona bir şey olursa annem kahrından ölür. Hayvanların yiyeceklerini annem verir. Siz sadece bunları ara sıra gözetleyin o kadar.” Der kiracı bu kadar basit bir işe itiraz etmez ve cevap verir:
“Bende çok önemli bir şey söyleyeceksiniz sandım ben kedileri hanımda köpekleri çok severiz. Bunlara canla başla bakarız merak etmeyin.” Der ve eve yerleşirler. Birkaç hafta geçer yeni evli çift bir haftalığına akraba ziyaretlerine çıkarlar. Ve eve dönerler. Kiracı adam işe gitmek için kapıya çıktığında bahçedeki köpeğin ağzında kedinin cansız bedeni ile karşılaşır. Adam neye uğradığını şaşırmış, telaşla köpeğin ağzında ki pamuğu alır. Hayvan çar çamur içindedir. Hemen kedinin cansız bedeni alıp banyoda iyice bir yıkar ve kurutup bahçedeki kulübesine koyduktan sonra eşini uyandırıp olanları anlatır. Hemen toplanıp yeniden yola koyulurlar. Yakın bir ilde olan anne ve balarının yanına dönerek bir hafta daha kaldıktan sonra eve gelirler.
Evin bahçesinde bir kalabalık vardır. Ev sahibinin oğlu kalabalığa yiyecek ve içecek ikramı yapmaktadır. Kiracı merakla ev sahibine yanaşıp sorar:
“Hayırdır Murat Bey? Neler oluyor böyle? Bu kalabalık nedir?” deyince ev sahibi üzgün bir şekilde:
“Rahmetli anne’min yedisi! Bu ikram onun içindir.” Bunu duyan kiracı beyninden vurulmuşa döner. İçin den eyvah kadın kedinin ölümüne dayanamadı bunun için öldü der ve ev sahibine dönerek:
“Murat bey anneniz gayet sağlıklı idi neden vefat etti?”
Ev sahibi üzgün bir sesle:
“Ani bir kalp krizi sonucu onu kaybettik!” kiracı dudağını bükerek tekrar üsteler:
“Allah, Allah hâlbuki hiç öyle belirtileri yoktu Rahmetlide!” Ev sahibi duruma açıklık getirerek anlatır:
“Evet yaşlıydı. Sadece yaştan dolayı unutkandı.” Kiracı yine merakla sorar:
“Yani unutkanlığından dolayı mı öldü anneniz?” ev sahibi evet der gibi başını sallayarak:
“Öyle sayılır. Ne yapalım mukadderat işte!” kiracı iyice meraklanmıştır kedi için mi diyecek, korkuyor. Ama içi içini de yiyor tekrar sorar:
“Rahmetlinin kedisini göremiyorum. O nerelerde?” ev sahibine üzgün:
“Annem onu çok sevdiği için onunla beraber gömdük!” kiracı artık itiraf etmek üzeredir ki ev sahibi yeniden konuşur:
“Tabi sizin haberiniz yoktur iki haftadır burada değildiniz. Annem kediye yiyecek bir şey vermemiş hayvancağız açlıktan ölmüş. Annem zavallıya çok üzülmüştü ve.” Kiracı dayanamaz:
“Üzüntüden kalp krizi geçirip öldü öylemi?” ev sahibi yine evet der gibi başını sallayarak:
“Sözümü bitirmeme müsaade edersen devam edeyim. Annem sevdiği kedisin bahçenin yan duvar dibine gömmemi söyledi onun söylediğini yaptım. Hayli yağan yağmur altında onu gömdüm. Ertesi gün annem bahçedeki köpeğe yiyecek verirken kedinin kulübesinde ki pamuğu tertemiz cansız yattığını görünce pamuk hortladı sanıp kalp krizi geçirdi hastaneye yetiştir dik ama tüm çabalara rağmen kurtaramadık.”
İlahi adalet işte böyle bir şey değil mi?